BELEDİYE, CHP YERİNE AKP’DE OLSA NE OLURDU?

BELEDİYE, CHP YERİNE AKP’DE OLSA NE OLURDU?

Geçtiğimiz günlerde uzun süredir görüşmediğim AKP’li tanıdık ile sohbet ettik. Bir yandan çayımızı içtik öte yandan da genel ve yerel siyasetle ilgili konuştuk.

Bizim parti de gördüğün yanlışlıkları değerlendirir misin” Diye sordu.

Özetle şu tespitlerde bulundum:

  • İktidarınız Telekom, Vodofone ve Türkcell’in hazine borçları için af çıkarıyor. Vergilerle vatandaşı eziyor. Bu vermeyeni affet vereni mahvet siyasetidir. Doğru değildir. MTV zammı konusu da tam bir ‘iyi polis-kötü polis’ tiyatrosudur.
  • Tarım ve hayvancılık yok edildi. Buğday Rusya’dan, Mercimek Kanada’dan, Saman Bulgaristan’dan ve et Sırbistan’dan alınıyor. İthalata dayalı beslenme politikası doğru değildir.
  • Köprü ve geçitlerde işleten şirketlere hazine garantisi verilmesinin hazineye zararı oldukça fazladır. Bu yolla hazineye ciddi yük biniyor ve bu zarar halktan çıkarılmaya çalışılıyor.
  • İşsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk giderek artıyor. İktidar yoksulluğu siyaseten sömürerek seçmen devşirmeye yönelik bir siyaset izliyor.
  • Cumhurbaşkanı da açık açık söyledi, “eğitimde ve kültürde başarılı olamadık” diye. İktidar eğitim sisteminin yapboz tahtasına çevirdi. Her bakan ayrı bir sistem getiriyor. Eğitim sistemi bakanların deneme tahtası oldu. Eğitimde hem nitelik hem de içerik açısından ciddi yanlışlar yapıyorsunuz.
  • Kadrolaşma ve bu amaçla işin ehline verilmemesi bürokraside ciddi sorunlar yaratıyor. Liyakat sistemini yok ettiniz.
  • Kendi belediyelerinizle dahi kavga eden bir anlayış içine girdiniz. Seçilmiş başkanlara “istifa et” baskısı yapıyorsunuz. Gerekçesi nedir? Varsa suçları neden yargıç önüne çıkarılmıyor? Suç yoksa neden “istifa et” deniyor? Yoksa Cumhurbaşkanının “yolsuzluk yapanı kapının önüne koyarız” sözü mü uygulamada? Yolsuzluk varsa yeri kapının önü değil yargıcın önüdür.
  • FETÖ ile mücadelede samimi değilsiniz. Filler tepişiyor ama çimler eziliyor. 15 Temmuz’u “Allah’ın lütfu” olarak görmek ve “memleketi sıfırdan yeniden kuracağız” yaklaşımı ile ‘parti devleti’ kurma çabaları doğru değildir. OHAL bu amaçla kullanılıyor ve 2019 seçimlerine kadar sürdürülerek bu sayede 2019 seçimlerinde OHAL koşullarında siyasi kazanç elde edilmek isteniyor. Bu demokrasi açısından doğru bir siyaset değildir.
  • Dış politikada çok ciddi hatalar yapıldı. Davutoğlu “komşularla sıfır sorun” dedi. Sorun yaşamadığımız komşu kalmadı. “Stratejik derinlik” dedi. Ortadoğunun derinliklerine sürüklendik… Binali Yıldırım “ Düşmanlarımızın sayısını azaltacak, dostlarımızın sayısını artıracağız” dedi. Neredeyse kavga etmediğimiz ülke kalmadı… Sorunu hep kavga ettiğimiz ülkelerde aramak yerine biraz da aynaya bakmak gerekmez mi? Dış politikayı iç politikada malzeme olarak kullanma siyaseti ülkeye ciddi zarar veriyor.
  • Çözüm süreci siyasetiniz yanlıştı. Habur manzaraları yanlıştı. Barzani bayrağı yanlıştı. Diyarbakır’da “megrimegri” siyaseti yanlıştı…
  • Ege adalarına Yunanlılar bayraklarını asıyor iktidardan tek ses çıkmıyor. Oysa o adalar ülkemizin tapulu adasıdır. Neden sesiniz çıkmıyor. Her şeye “eyyyy” diye nara atarken bu konuda neden sessiz kalınıyor?
  • Medya özgürlüğümüz çağdaş dünya ülkeleri arasında son sıralarda. Eğitim kriterleri açısından da son sıralardayız. Kadın cinayetleri önlenemiyor.
  • Çoğulculuk, katılımcılık gibi ilkeler demokrasinin temel ilkelerindendir. Oysa iktidarınız son referandum ile bu ilkeleri çöpe attı. Tek adama dayalı otoriter bir parti devleti anlayışını ülkeye egemen kılmaya çalışıyor buna da “Yeni Türkiye” diyor. Bu demokrasi dışılıktır.
  • Bu genel hatalar dışında ilimizde de iktidarın hataları var. SEKA konusu baştan sona hatadır. Rant amaçlı adımlar atılmıştır. Stadyum konusunda hata var. Yüzme Havuzu konusunda hata var. Yayla evleri konusunda hata var. Derelerimizi HES’ lere kurban ettiniz. Ordu gibi neden yolu zamanında güneyde geçiremedik? O güzelim sahillerimizi yol için yok ettik. Bugün güney çevre yolunu konuşuyoruz. O zaman bu yol yapılsa idi bugün sahillerimiz korunmuş olurdu… O günlerde bunu dile getirenlere “yola karşı mısınız” diye tepki gösterdiniz. Oysa doğrusu yolun güneyden geçmesi idi. Fındık politikalarında hatalısınız. Üreticiyi Ferrero’ya teslim ettiniz. Kentimizde işsizlik çok fazladır. Üretime yönelik yatırım yok. Sürekli göç veriyor. İşsizliği de İŞKUR üzerinde sömürüyorsunuz. İŞKUR adeta partinizin uygun gördüğü isimlerin iş bulma yeri haline getirildi. KÖYDES vardı ama köy yolları bugünde sorunlu. Batlama yolu tarla gibi. Atatürk Stadyumu yakın gelecekte TOKİ üzerinden yeni rant alanı olarak görüyorsunuz. FETÖ ile mücadele ediyorsunuz ama partinizin olduğu binanın sahibi FETÖ’den yurt dışında ve oğlu tutuklu, bunun izahı zordur.

Bu maddeler çerçevesinde eleştirilerimi dile getirdim. Değerlendirmem boyunca dinledi. Ara sıra not aldı. Değerlendirmem bitince de “ pek çok konuda haklılık payın var hocam” dedi.

Sonra da gülümseyerek, “sana bir tespit ve bu tespit sonrası bir soru da ben sorabilir miyim” dedi.

Elbette dedim. Sözü ona bıraktım.

“Genel yönetimde iktidar olduğumuz için günahları ile sevapları ile sorumluluk bize ait. O nedenle ben yerel ile ilgili konuşacağım” diyerek söze başladı.

Sonra da “bizim genel sizin de yerel siyasette yok aslında birbirimizden farkımız” dedi.  Gülerek de “ama biz Osmanlı Bankasıyız” diyerek de ekledi…

Ben de siz yeni Osmanlıcısınız zaten diye gülümsedim…

“Şimdi sana bazı sorular soracağım. Bana yanıt vermek zorunda değilsin. Sadece düşünmen için soruyorum” dedi.

Şöyle bir kurgu yapalım. Diyelim ki Giresun Belediye Başkanı CHP’de değil de AKP’de olduğunu varsayalım.

AKP’li bir belediye Tor Burnu denilen yere inşaat ruhsatı vermiş olsaydı ne olurdu? İlimizdeki tüm dernekler, Mühendis odaları, yerel basın ve muhalefet adeta ayağa kalkardı.”

Gözlerimin içine bakarak devam etti.

AKP’li belediye Rus Pazarı arazisine o kule inşaat için izin verseydi ne olurdu? Yine benzer tepkiler olurdu değil mi?

Gedikkaya ’ya araç yolunu AKP’li belediye yapsa çevreciler kim bilir hangi protestoları yaparlardı?,Şehirde öyle imar düzenlemeleri var ki bu düzenlemeleri AKP’li belediye yapsa  da  benzer tepkiler olurdu.

Limana yapılan binayı bende doğru bulmuyorum. Bu bina AKP’li bir belediye zamanında ruhsat alsa idi ne olurdu?

Örnekleri çoğaltabilirim. O halde sizlerin de aynaya bakmanız gerekmiyor mu?” diye sözlerini bitirdi.

Şimdi benden yanıt bekliyordu.

Gülümsedim.

O zaman bir soru da ben sorayım size diye söze başladım.

Madem bu kadar çok sorun tespitiniz var, neden il-ilçe yönetiminiz veya meclis üyeleriniz bu sorunlar konusunda eleştiriler yapmıyor dedim.

Bu kez o gülümsedi.

“Bu konularda yüksek sesle eleştiri yapılmasına ‘yasak’ var” dedi.

Kimden diye sordum…

“Ben anladığını düşünüyorum” dedi. Karşılıklı gülüştük…

Sonra da “Durum Osmanlı Bankası” dedi…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?