Adalet…

Adalet…

Platon, “Devlet” isimli kitabında der ki ; “Adaletsizliklerin en büyüğü, adil olmayıp, adil gibi görünmektir.”

Bu söz ne kadar da bugünümüze benziyor!

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Ankara’dan başlayarak İstanbul’a kadar sürecek “Adalet” yürüyüşü başlattı. Partililerden ve kamuoyundan da bu yürüyüşe ciddi bir destek var.

Bu ‘pasif eylem’ ile ülkemize, geniş kitleler tarafından talep edilen adalet gelir mi?

Gelir veya gelmez sorun bu değildir.

Yaşanan adaletsizliklere karşı bir çığlıktır bu yürüyüş…

Önemli olan bu ‘çığlığı’ duymak ve anlamaktır.

***

Manisa’da dördüncü defa askerlerimiz yedikleri yemekten zehirlendiler.  Bugüne kadar gerekli önlemler alınmış olsaydı son zehirlenme yaşanır mıydı?

Elbette hayır!

5 bin 470 asker yedikleri bozuk dondurulmuş tavuktan yapılan yemekten yedikleri için zehirleniyor.

Memleketi korumak için ‘vatan görevi’ yapanları ne yazık ki koruyamıyoruz.

Ama yemek şirketini koruyoruz!

Bu adalet mi?

Manisa CHP Milletvekili Tur Yıldız Biçer aynı zamanda doktordur. Daha önce yaşanan zehirlenme olayları ile ilgili TBMM’ye bir araştırma önergesi verdi.

Önergesinde, Manisa’da 1.Piyade Er Eğitim Tugay Komutanlığında yaşanan zehirlenmelerin,                    “ bakteriyel enfeksiyon (Salmonella) “ olduğunu söylüyor. Olayın titizlikle araştırılmasını istiyor.

TBMM titizlikle araştırdı mı?

Şayet ilk zehirlenme olayında gereken titizlik gösterilseydi son olay yaşanmazdı!

İlk olaydan sonra da, son olaydan sonra da Manisa Valisinin yaptığı açıklama da ilginç. Vali Bey alel acele teşhisi koymuş.

Askerlerin rahatsızlanmasının nedeni “psikolojikmiş”…

Vali Beye göre demek ki Manisa’da 1. Er Eğitim Tugayında çok sayıda psikolojisi bozuk asker var…

Doktor Milletvekili Tur Yıldız Biçer “bakteriyel enfeksiyon” diyor. Akşam yemeğinde askerlere yedirilen dondurulmuş bozuk tavuklardan kaynaklanabileceğini söylüyor.

Doktor olmayan Valinin teşhisi ise “Psikolojik”!..

Aslında Vali beyin açıklamasının nedeni ‘psikolojik’. Nedeni de yandaş yemek şirketini koruma çabasıdır.

ROTA A.Ş. adlı şirket nedense korunuyor!

Oysa daha ilk zehirlenme olayının yaşandığı gün, Milli Savunma Bakanlığınca sözleşmesi iptal edilmeliydi.

Edilmedi… İkinci de de, üçüncü zehirlenmede de edilmedi…

Son zehirlenme olayı sonrası Bakan, ROTA A.Ş. ile yapılan sözleşmenin iptal edileceğini söyledi.

Günaydın!

Yine Bakan Bey açıkladı. ROTA A.Ş. çalışanı 19 personel gözaltına alınmış. Suçlu asgari ücretle çalıştırılan görevliler mi? Yoksa şirketin yöneticileri mi?

Olan yine en garibana oluyor. Yandaş firma yöneticileri yine korunuyor.

Bu mu adalet?

***

CHP lideri “adalet” için yürüyor.  Tarihte böyle ‘uzun yürüyüşler’ vardır. Mustafa Kemal’in 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’dan başladığı ‘yürüyüş’, emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı bağımsızlık yürüyüşüdür.

Hindistan’da Gandhi, 1930 yılında İngiliz sömürgeciliğine karşı “Tuz yürüyüşü” yine tarihte bilinen önemli yürüyüşlerdendir.

Çin Lideri Mao’nun 1934 yılında başlattığı “Uzun Yürüyüş” de önemlidir.

Yine ülkemizde Genel Maden-İş Başkanlığı yapmakta olan Şemsi Denizer ve madencilerin, 1991 Zonguldak’tan Ankara’ya başlattığı “Büyük Madenci Yürüyüşü” vardır.

68 Kuşağı önderlerinin 1 Kasım 1968 de Samsun’dan başlattığı “Mustafa Kemal Yürüyüşü” de tarihteki yerini almıştır.

Başka ‘uzun yürüyüşlerde’ oldu.

Şimdi “Adalet” talebi ile Ankara’dan İstanbul’a CHP Lideri Kılıçdaroğlu yürüyor.

Başbakan bu yürüyüş için diyor ki; “Sokakta adalet aranmaz.”

Aranacak yer mi bırakıldı?

Tüm kurumlara parti egemen olmadı mı? ‘Parti devleti’ haline getirilmedik mi?

Diyor ki CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan; “ TBMM cumhurbaşkanının lideri olduğu parti tarafından kontrol altında. Yargı, başkanlığını Adalet Bakanının yaptığı, üyelerinin parti gücü ile atandığı HSYK tarafından kontrol altında. Yürütme zaten onlarda. Bu şartlarda bize adalet arayacak başka yer mi bıraktınız.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan ise katıldığı bir iftar yemeğinde yaptığı konuşmada, “Adalet” yürüyüşü için Kılıçdaroğlu’na ve katılanlara diyor ki;

“ Yargı yarın sizi de davet ederse şaşırmayın.”

Bu sözü ederken de Anayasanın 138. Maddesinden bahsediyor. 138. Madde diyor ki;

“… Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz…”

Acaba Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözü savcılara, ‘ Şu yürüyüşe bir şekilde son verin, Kılıçdaroğlu ve yürüyüşe katılanlar için işlem başlatın’ anlamına gelmiyor mu?

Yani bir “tavsiye ve telkin” havası yok mu?

Şimdi ‘kahraman’ olmak isteyen bir savcı çıkarsa ne olur?

***

Fransız Anayasa Hukuku Uzmanı ve siyaset bilimci Maurice Duaverger diyor ki; “ Hukukun kuvvetinin azaldığı yerde, kuvvetlinin hukuku geçerli olmaya başlar.”

Hukukun üstünlüğü gider.

Üstünlerin hukuku anlayışı gelir.

O zaman da adalet arayışları başlar.

Adalet mülkün (devletin) temelidir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?