ACELENİZ NEYDİ?

ACELENİZ NEYDİ?

Şehir içi trafik akışının görüntüsü içler acısı.
Sokakbaşı ile İnönü Caddesi arasındaki iki km.lik mesafe 20 dakika sürmekte.
Cadde, sokak ve diğer alanlar araçların park yerine dönüşmüş durumda.
Mal pazarı mevkiinde, çöp bidonları etrafında, derme çatma el arabaları üzerinde satılmaya çalışılan sebze ve meyvelere ne dersiniz?
Alpaslan caddesinde bulunan kafelerin kaldırıma açılımları alabildiğine ilkel.
Gazi ve Alpaslan caddelerinin Atatürk Meydanı ile birleştirilip, trafikten arındırılarak bir bütün olarak, vatandaşın hizmetine sunulma uygulaması farklı bir güzellik sağlamıştı.
Şimdilerde ise yaş ortalaması 65-70’in üzerindeki emeklilerin uğrak yeri durumunda.
Dikkatlice izlenildiğinde, genç ve kadınların bu alana uğramadıkları görülmekte.
İki kişinin yan yana yürümede zorlandığı kaldırımlar işyerlerinin işgali altında.
Daha onlarcası sayılabilecek sorunlar sıralanabilir.
Yaşamı zorlaştıran, olumsuz yönde etkileyen, sorunlar yumağına dönüştürülen bu ve benzeri durumlardan, daha dört ay önce işbaşına getirilen belediye yönetimini suçlamak vicdansızlık olur.
Bu hususlarda mevcut yönetimin hiçbir günahı ve sorumluluğu bulunmamakta.
Belediye başkanının 20 gün aralıkla yaptığı iki basın toplantısında, devraldığı enkazı kısa, orta ve uzun soluklu çözüm önerilerini dile getirerek, belirli bir plan çerçevesinde önceliklerini kamuoyu ile paylaşmasını takdir etmek gerek.
‘Kurumsal kimliği kaybolmuş, işleyişi sıfıra inmiş, ciddi bir borç yükü..’ olan belediye alındığı iddia edilmekte.
300 milyon liraya yakın olduğu ifade edilen borcun nedenleri, kamuya ait paraların nasıl ve nerelere harcandığını vatandaşlarla paylaşmak gerekmez mi?
Şikâyet konularının tamamı, iki dönemde de başarısız bir yönetim sergileyenlere ait olmalı.
Öyleyse, yapanlara hesap sorularak, ‘yanlış hesap Bağdat’tan döner’ mi? bilemeyiz.
Yerel yönetimde yığınla biriken sorunların çözümünde ilk öncelik, Keşap durağında yaptırılan adına ‘Çan Kulesi’ denilen sembolik modele verildi.
Belediye başkanın önceliği, 100 yıl önce yıktırılan Metamorfoz Kilisesi’nin çan kulesine benzetilen, hiçbir tarihi özelliği olmayan ve sadece bulunduğu yerde farklı bir görüntü veren bu yerin sökülmesi mi olmalıydı?
Aradan bir yıl kadar süre geçtikten sonra söktürülseydi daha iyi olmaz mıydı?
Aslına benzetilerek yapılan, bazılarına göre ‘Rum Kilise Çanı’ olarak adlandırılan binanın yerine ne yapacaksınız?
Bu ilin yıllarca sırtında taşıdığı, karşılığını asla alamadığı, yönetmeliğine aykırı olarak bir okula adının verildiği Nurettin Canikli’nin, hiçbir değeri olmayan, ‘Osmanağa’nın torunları olarak O’nun Pontuslara karşı verdiği mücadeleyi yapmaktayız…’ sözü mü etkili oldu?
Yoksa, sadece AKP’yi savunma adına sendikacılık yapanların mı?
Başkanın, bazı AKP’liler gibi ‘Tabelalarda T.C. ibaresine ne gerek var…bu resmen bölücülük ve fitne işidir..’ söylemlerine katılması mümkün değil.
Amaç; daha önceleri bu coğrafyayı yurt edinen, yüzlerce yıl iç içe yaşanılan etnik kimliğin izlerinin yok edilmesi ise, onlardan kalan ve korunmaya çalışılan Zeytinlik Mahallesi evleri, çocuk kütüphanesi, müze, hatta eski Ticaret Lisesi’nin de yıkılması gerekmez mi?
Tarihle yüzleşelim ancak, ‘Atatürk’ü yok sayan, İstiklal Savaşı basit bir olaydır, keşke Yunan kazansaydı…’ diyen cumhuriyet tarihi yalancılarından öğrenerek değil.
Rektörlük binası ve Millet Bahçesi önündeki tarihi dokuyu beton, demir yığını ile onaran, özelliğinin kaybedilmesine neden olan görüntü kirliliğine ne yapacaksınız?
Sadece siyasi bakışın etkisiyle öfke duyarak akıl vermeye, yol göstermeye çalışanların geniş ve derinlemesine düşünmesi mümkün değil.
Kucağınıza bırakılan bunca sorunların çözümünde önceliğiniz, ‘Çan Kulesi Maketi’ olmamalıydı.
Görüntüsü dışında özelliği olmayan sembolik makete öfkenizin nedeni ne?
Aceleniz neydi?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?