ANADOLUDA TÜRKÜM DEMEK

ANADOLUDA TÜRKÜM DEMEK

Cumhuriyetin ilan edilmesiyle birlikte siyasi, idari, iktisadi, içtimai ve kültürel olarak birçok alanda inkılaplar yapılmıştır. Cumhuriyet dönemi modernleşme ve çağdaşlaşma dönemi olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni bir kimlik ve karakterle ortaya çıkmasıdır. Hani Atatürk 1 Kasım 1928 de harf devrimiyle geçmişimizi sildi diyorlar ya.! Atatürk kadar Türk tarihini gün yüzüne çıkarmak için çabalayan lider olmamıştır.
Bu bakımdan tarihi bilincin oluşması ve tarihin incelenmesi, araştırılması ve insanlara yeni tarih bulgu ve bilgilerin ulaştırılması için Atatürk, yaşamının son dönemlerine kadar Türk Tarih Kurumun’un çalışmalarıyla yakından ilgilenmiş, çalışma planını kendisi incelemiş ve toplantılara bizzat katılmıştır.
Görevleri;
1.Türk vatanının bütünlüğüne karşı girişilecek ter­tipleri tarihi kanıtlarla etkisiz hale getirmek.
2.Türklerin üstün medeni kabiliyetini ve dünya mede­niyetine yaptığı hizmetleri gözler önüne ser­mek
3. Tarih arşivciliği ve yayıncılığı yapmak, Tarihi doğru kaynaklardan öğretmek ve öğrenilmesini sağlamaktır.
4.Türk Tarihinin derinliklerini araştırmak.
5.Ortak tarih bilinci oluşturulacak
O’nun bu Kurum’a ve tarihe verdiği önem, 5 Eylül 1938 tarihinde düzenlediği vasiyetnâme ile, İş Bankası’ndaki hisselerinin gelirinin yarısını Türk Tarih Kurumu’na bağışlamasından anlaşılmaktadır.
Reisicumhur İsmet İnönü’nün bulunduğu dönemde “Maarif Vekili bu Kurum’un fahrî reisidir” denilmiştir. Bundan sonra adeta kurum faaliyetleri İnönü tarafından rafa kaldırılmıştır.
Türk Tarih Kurumu 7 Kasım 1982’de kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 134. maddesi ile kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine dahil edilmiştir. Türk Tarih Kurumu bu tarihten itibaren de ilk kuruluş amaçları doğrultusunda çalışmalarına devam etmiş.
Mustafa Kemal Atatürk o zaman kendisi de Türkçe üzerinde yapılan yerli ve yabancı araştırmaları incelemiş günün bilim adamlarını da Türkçe üzerinde araştırma yapmaya teşvik etmiştir. Zaten Türkçe’nin ilk yazılı metni olarak bilinen Göktürk Anıtları da o zamanda yayınlanmış bulunmaktadır.
Divanü Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig gibi Türkçe eserlerin üzerinde çalışmalara Atatürk zamanında başlanmıştır. Bu örnekler Atatürk’ün Türk diline, tarihine verdiği değeri göstermektedir.
Bu işlem 1935 yılına kadar süregelmiştir. Lakin başarısız olunmuş, Atatürk ün ölümünden sonraki tarihlerde araştırmalarından vazgeçilmiştir. Oysa Atatürk Osmanlı arşivlerinin araştırılması, tarihin tozlu raflarındaki Türk tarihinin gün yüzüne çıkarılıp Türk halkının maneviyatını yüceltme gayesiyle başlattığı çalışma İnönü döneminde askıya alınmış, arşivlerin çoğu hurda kağıt olarak Bulgaristan kağıt fabrikasına gönderilmiştir. 2004 yılından sonra arşiv tasnif ve araştırmacılara imkan tanınmış gizli tarihimiz gün yüzüne çıkarılmaktadır. Hatta bu arşivlerde orijinal 1400 yıllık incilin bulunması papalığın ısrarla istemesi ayrı bir muammadır.
1403 Ankara Savaşında Beyazıt’ın yanında eşinin kardeşi Bulgar kralı 20 bin askeriyle yanındayken Türkmen beyleri Timur’un yanına geçmiş Bulgarla yan yana Türk Timur’a Kılıç sallamayı onurlarına yedirtmemiştir. 11 yıl fetret devrinden sonra Osmanlı yeniçeri, Enderun mektebi kurarak Türkleri asla orduya subay, devlete memur yapmamıştır. Türkler’den oluşan tımarlı sipahi teşkilatını da lav ederek mensuplarını topraksız aç bırakmıştır. Sadece 2 Mahmut’un düzenli orduya geçmesiyle sadece er ihtiyacı Türklerden karşılanmıştır. Ne zaman ATATÜRK Anadolu’da kurtuluş savaşını başlatmış Türkler asli unsur olmuş, Ne Mutlu Türk’üm diyene diyerek 1403 de karartılan Türk’ün yıldızını 23 Nisan 1923 de parlatmış. Aşağılamak anlamında KELP SOYU denen TÜRK Olmuştur. Şimdi Türk’üm diye övünüyorsunuz ya onu da Atatürk’e borçlusunuz. Öncesinde Macaristan’ı alan Osmanlı ordusu 300 asker kaybederken; Bosnalı Hırvat asıllı Devşirme 1535 doğumlu Enderun mektebine girmiş, icazetinden sonra çeşitli saray hizmetlerine başlayan Kuyucu Murat Paşa’nın “Kuyucu” lakabını öldürttüğü ;Yavuz Sultan Selim döneminde ortaya çıkıp devlete isyan eden Bozoklu Derviş Celal’in adamlarına ve ondan yana olanlara, sonraları da ortaya çıkan bütün Türk Alevi’ye verilen: celali adı, (Allah’a ait tanrısal ) Türklere verilen ortak ad olup Türklerin Osmanlı tarafından Anadolu’daki isyancılarının ve onların destekçilerine verilen ortak ad olup 200 yıl süren Türk isyanlarının mensuplarının ölü ve diri Yok edilmesi Türk isyanlarının bastırılması sürecini70 yıl yürüten Kuyucu Murat paşa adını; isyancı Türk aşiretlerini derin kuyulara gömdürmesi nedeni ile almıştır. Bu isyanlar esnasında 65 bin TÜRKMEN öldürüldüğü rivayet edilmektedir. 1611 de ölmesine rağmen Yıllarca Anadolu’da öldürttüğü kişilerin kellelerinden yaptırdığı piramitler bir korku hikayesi olarak anıldı. Türk boyları Osmanlı’da asla asli unsur kabul edilmedi, inançları nedeniyle İran’a yakın görülüp her an bastırılması örselenmesi gereken bir kavim olarak görülmesine neden olmuştur.
Atatürk ise insanları inançlarına göre değil ister Alevi, ister Sünni olsun liyakat, ehliyet esasına göre değerlendirerek Anadolu’da Türk milleti birlikteliğini sağlamıştır. Bu durum Alevi kökenli Türklerin CHP içinde etkin olmalarının önünü açmış olup bugün genel başkanının Tuncelili olması bu özgürlük eşitlik erdeminin ürünüyken CHP’nin üyesine güvenmeyip ön seçim yapmadan adaylarını kendine yakın gördüklerinden göstermesi Osmanlı’nın Türk halkına gösterdiği negatif ayrımcılığın benzeridir.
Vesselam.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?