Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
AYNI FAKÜTLE DE OKUYORLAR AYNI DÜŞLERİ PAYLAŞIYORLAR
  • 0
  • 1460
  • 25 Eylül 2022 Pazar
  • +
  • -

Aynı fakülteden mezun oluyorlar…

Aynı eşdeğerde diploma alıyorlar…

Sıra bir baltaya sap olmaya gelince;

Biri eğitim aldığı alanda iş buluyor…

Birisi hangi işi bulursa orda çalışıyor..

Ne dersiniz;

Sizce bu işte bir gariplik yok mu?

Bir absürtlük, bir çelişki görülmüyor mu?

Bir düşünsenize;

İki arkadaş var, aynı düşleri kuruyorlar…

Kaymakam olmak için aynı fakültede okuyorlar…

Hatta okul bitene kadar aynı odayı paylaşıyorlar…

Aynı eşdeğerde ‘diplomayla’ mezun oluyorlar…

Ama iş diplomayı değerlendirmeye gelince;

Birisi düşlediği hayalleri bir-şekilde gerçekleştiriyor…

Diğeri ise hiç aklından geçirmediği işlerde çalışıyor…

Bu paradoks, bu çelişki;

Öğretmen olma düşleriyle yatıp-kalkanlarda

daha da absürt bir şekilde görülüyor…

Ve bunu yine iki arkadaş üzerinden düşünecek olursak;

İki genç adam, çocukluğunda bu yana ‘öğretmen’ olma düşleri kuruyor…

Ve aynı fakülteden ‘eşdeğer’ diplomalarda mezun oluyor…

Sonuç;

Birisi adına KPS denilen ‘Kandırmaca Personel Sınav’ duvarlarını aşma şansını bulup, öğretmen oluyor…

Bir diğeri bu duvarı aşamadığı için arkadaşının öğretmenlik yaptığı okulda ancak ‘hademe’ olarak iş bulabiliyor…

Yaşama tutunabilmek için;

Yıllardır biriktirdiği düşlerine bir tarafa bırakıyor…

Elde ettiği eğitim kariyerini ve onuru rafa kaldırıyor…

Ve İŞKUR denilen kurumun gösterdiği ‘temizlik işçiliğine’ razı olmak zorunda kalıyor…

Yani;

Aynı eşdeğer fakülteden mezun olmalarına rağmen…

Ellerinde aynı eşdeğerde ‘diploma’ olmasına rağmen…

Birisi aynı okulda ‘öğretmenlik’ veya ‘müdürlük’ yapıyor…

Bir diğeri aynı okulda ‘hademe’ olarak ‘temizlik işçisi’ oluyor…

Şimdi bazıları da diyecektir ki;

“Yok artık…

Olur olurda, bu kadar farklılık da biraz fazla abartı oluyor” diye;

Düşünenlerde çıkacaktır mutlaka…

Hatta şu soruları soranlarda olacaktır;

“Buna bir örnek verebilir misin?”

“Varsa, kimdir bu ‘öğretmenlik’ yapması gerekirken ‘hademeliğe’ razı olan kişi?” diye soranlara yanıtım şöyle olur;

Az sonra (iki arkadaş kurgusu benim kurgumda olsa) somut bir örnek vereceğim…

Ancak, örneğimi vermeden önce (yine bir kurmaca benzetmeyle) şu şekilde de yanıt vermek istiyorum…

Öğretmen olacakken ‘hademe’ işçiliğine razı olan bu genç insan;

Varsayın ki sizin öz-be öz oğlunuz ve kızınız…

Kardeşinizin oğlu veya öz-be öz yeğeniniz..

Kapı komşunuz…

Mahallede her gün yüz-yüze geldiğiniz bir genciniz…

Daha da olmadı;

Kars’tan veya Şırnak’tan…

Kırklareli’nden veya Aydın’dan…

Veya da ülkenin herhangi bir köşesinden ne fark eder…

Senin-benim vergilerimle okuyup öğretmen olmuş;

Ya ‘atanamamış’ aylak aylak boşta geziyor…

Ya, hayatta düşlemediği bir iş bulmuş orda çalışıyor…

Ya da -aradan yıllar geçmesine rağmen- öğretmen olarak atanacağı günü bekliyor…

Yani kendi yakınımız olunca;

Üzüntülerimizi öne çıkarıp ‘yazık’ diyeceğiz de…

Başkasının çocuğu olunca;

‘Okudu okudu da, bir baltaya sap olmadı ‘kazık’ mı diyeceğiz!?

Her neyse, geçelim…

Şimdi somut örneğimi veriyorum;

Bursa’nın İnegöl ilçesinde bir ‘Tarih Öğretmeni’ KSP Sınavlarına giriyor…

Yeterli puanı alıyor…

Ancak kontenjan yetersizliği nedeniyle öğretmenlik yapmak istediği mesleğe atanamıyor…

Açlıktan ölmemek için;

İŞKUR denilen kuruma müracaat edip iş istiyor…

Ve bir müddet bekledikten sonra da İŞKUR deniler kurum 4-5 aylığına bir okula ‘temizlik işçisi’ (Hademe) olarak iş veriyor…

Şaşırdık mı?

Niye şaşıralım;

Sadece bu genç arkadaşımız düşünmediği bir işte çalışmıyor ki…

Üçüncü sınıf lokantalarda garsonluk yapanlar var…

Gündelik yevmiye ile inşaatlarda çalışanlar var…

Taşeronlardan yalvara-yakara iş edindiği lağım çukurlarında çalışan ‘öğretmen diplomalılar’ var…

Var-oğlu var…

Peki bu kadar olumsuzluklar eskiden de var mıydı?

Başkaları nasıl düşünür onu bilemem ama…

Dinime-imanıma doğru söylüyorum; vardıysa tövbe şart olsun!..

Bize plan değil, pilav lazım denildiğini güne kadar;

Azda olsa, her şey bir plan ve program çerçevesinde yol alıyordu…

Ülkenin öğretmene ihtiyacı mı var;

İleriye dönük olarak, okula alınacak öğrencilerin hesabı-kitabı yapılır ve bu hesaplamalar sonucu yeteri kadar ‘öğretmen’ olacak öğrenci alınırdı…

Ve her yıl mezun ettiği öğrenciyi de;

Mezun olur-olmaz herhangi bir okula ataması yapılırdı…

Bu aynı uygulama;

Diğer meslek okulları içinde geçerliydi…

Ya şimdi?

Ya günümüzde nasıl bir uygulama var?

Nasıl bir uygulama olduğunu sizler benden daha iyi biliyorsunuz da..

Ancak, bende kendi düşüncemle ifade edecek olursam;

Günümüzde ‘meslek okulları’ formatına uygun yolculuk yapmıyor…

Daha doğrusu;

Devlet yönetiminin başına geçenler ‘öz evladını, vatandaşını’ siyasi tercihleri doğrultusunda kandırıyor…

Ve işin en ilginç ve düşündürücü yanıysa;

Bu ‘kandırma’ işine çoğunluğun gıkı, sesi ve soluğu çıkmıyor!

Azınlıkta kalan ‘ses çıkaranların’ ise egemen güçler tarafından;

Ya sesi kesiliyor…

Ya da sesini kimse duymuyor…

Duysa da ‘duymazlıktan’ geliyor!

Peki ne olmalı? diye soruyorsanız…

Ben kendi fikrimi hemen söyleyeyim;

İhtiyaç fazlası meslek okulları bir an önce kapanmalı…

İstihdam edilecek personel kadar okul açılmalı…

İstatistiksel rakamlar diyor ki;

Ülkemizde ‘İmam’ ve ‘Hatip’ yetiştirecek 673 İmam Hatip Okulu ve 714 binin üzerinde öğrenci var…

Şimdi sıcağı-sıcağına sormak gerekir;

Bunların hepsi İmam veya Hatip mi olacaklar?

Yoksa başkalarının ‘hakkı’ olan koltuklara mı oturtulacaklar?

Yine istatistikler diyor ki;

Ülkemizde ‘öğretmen yetiştiren’ 93 Fakülte ve bu fakültelerden her yıl 40 bin dolayında ‘öğretmenlik diploması’ alanlar var…

Şimdi buna da bir soru açacak olursak;

Bu ihtiyaç fazlası ‘öğretmen yetiştiren’ kurumlardan mezun olanları İşsizler Ordusuna katmak için mi açık tutuyorsunuz?

Yoksa;

Ben siyaseten elde ettiğim kazancıma bakarım…

Varsın nerede iş bulursa bulsun, orasına ben karışmam mı diyorsunuz?

Son söz;

Biz ‘pilavdan’ önce yine ‘planlı’ yönetime geri dönelim derim…

Eğer planı önde tutarsak;

Yarım tabak yiyeceğimiz ‘pilavı’ planlı yolculuk sayesinde tabağın tamamını dolduracak ‘pilavı’ daha kolay buluruz diye düşünüyor;

Ve şimdide sözü size bırakıyorum…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM