BAĞIMSIZLIĞA TUTKULU OLANLAR 4 EYLÜLDE SİVAS’TA TOPLANDILAR

BAĞIMSIZLIĞA TUTKULU OLANLAR 4 EYLÜLDE SİVAS’TA TOPLANDILAR

Bundan tam yüz yıl önceydi.
Çanakkale kapılarından giriş yapamayan emperyalist ittifak;
Üç-dört yıl sonra Anadoluyu dört-bir yandan sarmalamış ve Sultan Vahdettin’le, damat Ferit yönetimi İngilizler tarafından türkü söyleyerek teslim alınmışlardı!
Halk şaşkındı…
Ne yapacağını bilemez bir haldeydi…
Derken…
Bir dert anlayan düştü önlerine…
Ve bu öne çıkan liderin adı: Mustafa Kemal idi..
Ve ülkeyi dört-bir yandan işgal eden emperyalist ittifaklardan;
İngiliz tarafı;
“Bizim himayemize ve boyunduruğumuza girin” diyorlardı…
Amerika tarafı ise;
“Bizim kapımızda manda olun ve sizi sabah-akşam biz sağalım” diye diretiyorlardı!
Fakat bağımsızlığa tutkulu ve sevdalı olanlar…
Önce Erzurum da toplandılar…
Ve ‘Erzurum da…
‘Sömürge’ olmayı da ve kimselerin kapısında ‘manda’ olmayı da kabul etmediler…
(Şimdi buradan sonra sözü Nazım Hikmet’e bırakalım ve Sivas Kongresini nasıl anlatmış bir bakalım.)
“4 Eylül 919’da toplandı Sıvas Kongresi,
ve 8 Eylülde Kongrede bu sefer
yine ortaya çıktı Amerikan mandası.
Ak koyunla kara koyunun geçitte belli olduğu günlerdi o günler. Ve İstanbul’dan gelen bazı zevat, sapsarı yılgınlıklarıyla beraber ve ihanetleriyle birlikte bir de Amerikan gazeteci getirmiştiler.
Ve Erzurumlulardan ve Sıvaslılardan ve Türk milletinden çok işbu Mister Bravn’a güveniyorlardı.
Bu zevata :
«İstiklâlimizi kaybetmek istemiyoruz efendiler!» denildi.
Fakat ayak diredi efendiler :
«Mandanın, istiklâli ihlâl etmiyeceği muhakkak iken,» dediler,
«Herhalde bir müzâherete muhtacız diyorum ben,» dediler,
«Hem zaten,» dediler, «birbirine mani şeyler değildir istiklâl ile manda.
Ve esasen,» dediler, «müstakil kalamayız böyle bir zamanda.
Memleket harap, toprak çorak, borcumuz 500 milyon, vâridat ise 15 milyon ancak.
Ve Allah muhafaza buyursun İzmir kalsa Yunanistan’da ve harbetsek,
düşmanımız vapurla asker getirir.
Biz Erzurum’dan hangi şimendiferle nakliyat yapabiliriz?
Mandayı kabul etmeliyiz, hemen,» dediler.
«Onlar dretnot yapıyor, biz yelkenli bir gemi yapamıyoruz.
Hem, İstanbul’daki Amerikan dostlarımız :
Mandamız korkunç değildir, diyorlar,
Cemiyeti Akvam nizamnamesine dahildir, diyorlar.»
Ve böylece, bin dereden su getirdi İstanbul’dan gelen zevat.
Sivas, mandayı kabul etmedi fakat,
«Hey gidi deli gönlüm,» dedi, «Akıllı, umutlu, sabırlı deli gönlüm,
ya İSTİKLAL, ya ölüm!» dedi.”
——————
Şimdi bu güzel anlatımdan sonra bunun üzerine daha başka bir söz söylenmez ama…
Konuyu günümüze bağlamadan sohbetimizi bitirirsek, sanırım eksik kalır diye düşünüyorum…
Şöyle ki;
Bundan yüz yıl önce “Ya İstiklal, Ya Ölüm” kararını alanlar…
Ülkeyi o tarihlerde emperyalist işgal altından kurtardılar…
Ya bugün?
Emperyalistlerin işgalinden kurtulabildik mi?
Yani dün; boyunduruk altına girmeyi reddedenlerin.
Kimsenin kapısında ‘manda’ olmayı kabul etmeyenlerin çocukları olarak bugün emperyalist işgalden yakamızı kurtarabildik mi?
Sanırım Sivas Kongresinin 100. yılında bunun üzerinde düşünürsek daha iyi olur diye düşünüyorum..
Bilmem yanılıyor muyum?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?