“BENİM HIRSIZIM İYİDİR”

“BENİM HIRSIZIM İYİDİR”

Mersin Çamlıyayla AKP İlçe Başkanı seçim konuşmasında, “…vatan hainlerinin yanında yer almaktansa, hırsız bizim hırsızımız, biz yanında yer alırız. Yarın burayı, Allah korusun kaybetme durumunda bunun hesabını veremeyiz…” deyivermiş.
Bu söylem farkında olmazlık, dil sürçmesi değil.
Gerçek olan doğruları dile getirmekte, cesaretinden dolayı başkanı kutlamak gerek.
Bu zevata göre, AKP ve bekacı ortağına oy vermeyenler vatan haini.
O anlayış, ‘ben hırsızlara oy vermem’ diyenleri vatan hainliği ile suçlayabilmekte.
Hırsız onlardan, kimseye söz söyletmezler ve yaptıkları meşru.
Kimlik, kişilik, liyakat, etik değerlerin hiç önemi yok
‘Bizim adamımız olsun’ da ot, çamur, …dan olması yeterli yaklaşımı.
Seçimin Allah ile ne ilgisi var, niçin korusun, Allah için oy istemekte neyin nesi?
Bir yerlerden korkuyorlar, ama kimden?
Sadece Allah korkuları yok.
Nasıl olsa, beraat belgeleri ceplerinde ve Cennet’e gitmeleri garanti altında.
‘Ne yapalım o bizden’ diyerek hırsızı sahiplen ve korumacılığını da Allah’a bırak.
‘Kol kırılır yen içinde kalır, çalıyor ancak çalışıyorlar, benim hırsızım iyidir’ mantığı.
Milletin malını çalmak yurtseverlikle eş değerde oldu.
Hak, hukuk, adalet, vicdanın ne gereği ve önemi var ki?
Bu ülkede bakanlık dahil, en üst düzeyde yöneticilik yapan zat seçmenlere, “AKP’ye verilen oy mahşerde sizlerin beraat/kurtuluş belgeniz olacak..” dememmiş miydi?
“Aziz millete hizmetkâr olmanın Allah’ın lütfü olduğunu bilerek çalışıyorum. Ülkemizin geleceği için Allah rızası ile oyunuzu AK Parti’ye verin..” söylemine ne denmeli?
Ayetel Kürsi yazılı tabloyu İzmir Belediye Başkan adayına hediye eden kişi, “…Allah nazardan korusun,… Ak Parti’ye oy vermeyeni Allah çarpar…” diyeli on gün olmadı.
Bu tür söylemler tipik bir AKP klasiği.
Üzücü olanı, cehalet ve yalakalığın dini değerlerle taçlandırılmaya çalışılması.
Bir zamanlar, ‘yolsuzluk, hırsızlık değildir’ hükmü de verilmişti.
Kuran-ı Kerim ayetlerine yönelik bu saygısız sözlere itiraz edilmemekte.
Düne kadar birbirlerine en ağır hakaret ve sövgülerle çarpışanlar kuzu sarması oldu.
Kargaların bile güleceği gerekçeleri ise, ‘devletin bekası’
Yerel seçim yapılmasının neresi beka mücadelesi?
Cami avlusundan içerisine sokulan siyaset, inanç sömürücülüğünü öncelik edindi.
Birilerine göre en karlı iş.
Siyaset, ticaret ve bir yerlere tırmanmanın yolu din istismarcılığından geçmekte.
Diyanet İşleri ve ilahiyat fakültelerinde görevli profesör unvanlı hoca olarak bilinenler nerelerde, sesleri çıkmamakta, dinin siyasete alet edilmesinden rahatsız değil misiniz?
Özünde insanlara doğru yolu göstermek, belirlenen hükümler doğrultusunda ahlaklı olmaya davet etmek gibi değerleri olan felsefe, siyasetçi ve diğerleri tarafından iktidara gelmek ya da oralarda kalmak uğruna kullanılıyorsa herkes karşı çıkmalı.
Dinin birleştirici yanı göz ardı edilerek, ayrıştırıcı olarak kullanılmakta.
Toplumsal barış ve birlikte yaşam koşulları yok edilmeye çalışılmakta.
Bu duruma gelinmesinde siyasilerin rol ve etkisi sınırları zorlamakta.
Kutsal değerleri çıkarı uğruna kullanan, hırsızlığı överek bir özellik gibi anlatanlara, dini çıkar, baskı, egemenlik aracı olarak kullanarak, ‘Allah ile Aldatmak’, ticaret ve sömürücülüğü önceliği olanlara sandıkta gereken ders verilmeli.
Bu gibilerle yıllarca tek başına mücadele eden, birilerinin ezber ve huzurunu bozan Yaşar Nuri Öztürk’ü saygıyla anıyoruz.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?