BİLİM YUVALARI SUSMUŞ OTURUYOR SADECE MUKTEDİRLER KONUŞUYOR

BİLİM YUVALARI SUSMUŞ OTURUYOR SADECE MUKTEDİRLER KONUŞUYOR

Yalan mı?
Sizce de bilim adamları, bilim insanları susmuyor mu?
Bilimi temsil ettiğini iddia edenler sustukça, konuşmadıkça…
Maalesef;
Sadece meydanı boş bulan muktedirler ve onların yanaşmaları, yalakaları olanlar konuşuyor…
Ve onlar hiç susmuyor!…
Onlar konuştukça; bilim yuvasının başında oturanlarda ‘dut yemiş bülbül’ gibi susuyor!
Yani kimse kusura bakmasın ve sizler nasıl düşünürsünüz onu pek bilemem ama…
Bana soracak olursanız; eskiden okur-yazar adamın bir değeri, önemi ve bir saygınlığı vardı…
Okumuş-yazmış adamsa; itibarlı sayılırdı!
Elinde üniversite diploması olan insan -kaç yaşında olursa olsun- sabaha kadar konuşsa; sabaha kadar dinlenilirdi!
Hele-hele profesör ve akademik unvanları olan şahıslarla karşı -karşıya gelindi mi; ceket yakası iliklenirdi…
Yalan mı?
Ya şimdi?
Ya günümüzde?
Sizler görüşünüzü belirtmeden önce hemen ben söyleyeyim;
Günümüzde profesör ve akademik unvanın hiç mi ‘hiç’ önemi ve değeri yok!…
Çünkü günümüzde bilim adamı unvana sahip olmak için gece-gündüz çırpınmak yerine; iktidara mensup bir partinin ‘delegesi’ ol daha iyi!..
Daha avantajlı sayılırsınız!
Hemde öyle avantajlı sayılırsın ki; istediğin yerde, istediğin kişiye hava basarsınız!…
Yani demem o ki; karşındaki adamın kariyeri ve unvanı ne olursa olsun en yüksek bir mertebede bir yerin olur!…
Hemde öyle bir itibarın olur ki, karşındaki adam;
İster ekonomist olsun, isterse hukuk profesörü…
İster en üst düzeyde tıp fakültesini bitirsin, isterse binlerce kitap okumuş olsun…
Sen muktedirlerin peşine takılıp ve güç kimdeyse, onun adamı oldun mu; köşeyi döndün ve postu yırttın demektir!
Yalan mı?
Üstelik gücünü-kuvvetini, yemini ve beslenmesini iktidardan alan bu tür ‘delege unvanlı’ insanlar, o kadar çok bilgilidirler ki onunla alim olsanız aşık atamazsınız!
Yani hiçbir konuda tartışamazsınız!
Örneğin, adına ister ‘biat yeminini’ bozmayan ‘delege’ deyin!
İsterseniz; çanak yalayan ‘yalaka’ deyin, orası size kalmış…
İsterseniz; haddini-hududunu bilmeyen ‘ukala’ birisi deyin!
Adını ne koyarsanız koyun!
Bu tür adamlarla tartışmanız mümkün değildir…
Hayatında -okulda okuduğu kitaptan başka- kitap okumamıştır ama; (ceviz kabuğunu doldursun- doldurmasın) sana kültür dersi vermekte alim-Allah üstüne yoktur!…
Örneğin;
Siz iktisat ve ekonomi üzerine akademik tez yazmışsınızdır ama; (sözünü ettiğimiz malum kişiler) ‘iktisat’ sözcüğünün ne anlama geldiğini bilmese de; (uydurup-uydurup) sana iktisat ve ekonomi dersi vermeye kalkarlar!
İlkokul ve ortaokuldan sonra eğitimini devam ettirmemiştir ama; sen ‘eğitimci’de olsan; sana eğitim sistemi üzerinde nutuk atıp, ders vermeye kalkarlar!.
Kısacası bilmediği şey yoktur muktedirlerin peşinde koşanların!
Lideri ne konuşuyorsa; onun için doğru olan hep odur!
Lideri “ekonomik yolculuk iyi” demişse ‘iyi’ demektir!
“Eğitim sistemimiz çok güzel” demişse ‘güzel’ demektir!
“Hak, hukuk, adalet var” dediyse, alası ‘var’ demektir!
Vesaire, vesaire…
Listeyi uzatın uzatabildiğiniz kadar…
Sohbet ‘yazımızın’ üst-başlığında da söylediğim gibi;
Bilim Yuvaları susmuş oturuyorsa;
Onların konuşması gerekirken; cahil-cühala ortalığı boş bulup, gelişigüzel ve ukalaca konuşuyorsa!
Ve gün geçtikçe bu cehalet ordusu gün-be gün çoğalıyorsa;
İlim-bilim ve irfan sahipleri bu cehalet ordusunun gölgesinde kalıp ve suskun-suskun oturuyorsa;
Bilimsel yolculuğun pabucu dama atılıyorsa;
Okula gitmek, gazete-kitap okumak artık bir işe yaramıyorsa;
Bilime sırt çevirip; hala imam bildiğini okuyor ve hala o dinleniyorsa;
Tüketim toplumu olmaktan ne zaman kurtulup, ne zaman üretim toplumuna geçeceğimiz hala bilinmiyorsa;
Hangi ülkelere dostuz, hangi ülkeler bize düşman; bunların hepsi birbirine karışmışsa;
Sağlımız ihaleye çıkarılmış ve eğitim sistemimiz gün geçtikçe daha çok laçkalaşıyor’sa;
Kısacası bütün bunların yanında ‘bilim yuvaları’ sustukça susuyor ve hiç gıkını çıkarmıyorsa;
Tam tersine; cehalet elinde tespih ortalık yerde volta atıyor ve bilim adına cehaleti temsil edenler konuşuyorsa;
Bu tren nereye doğru yol alıyor dersiniz?
Bu ve buna benzer soruların yanıtını kimden öğreneceğiz biz?
Hani eskiden -parmakla sayılacak kadar- üniversitemiz vardı…
Şimdi ise -çok şükür- yurdumuzun dört-bir yanını örümcek ağı gibi saran 200’ün üzerinde üniversitelerimiz var…
Üniversitelerimizin içini dolduran binlerce akademisyen var…
Üniversitelerimizin bünyesinde okuyan 8 milyon dolaylarında öğrenci sayısı var…
Bütün bunlara ilave olarak üniversite-altı okullarımızda eğitim- öğretim veren 1 milyon dolaylarında öğretmen var…
Şimdi insanın aklına şu gelmez mi; “Bu kadar ilim-irfan sahibi, alim adamlar varken ve bu tür düşünce sahipleri, ülkenin gidişatı üzerine düşüncelerini sesli-sesli dile getirmeleri gerekirken;
Neden üniversitelerimizin başında oturan ve içini dolduran bütün akademisyenler susuyor?
Bir ‘bilim insanı’ olarak, onların konuşması gerekirken, neden hep cahil-cühala takımı konuşuyor?
Uzun lafın kısası;
İşte bu sorunun yanıtı aranıyor?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?