BİR GÜNLÜK BARIŞ KUTLANMASIN HER GÜN BARIŞ İÇİNDE YAŞANSIN

BİR GÜNLÜK BARIŞ KUTLANMASIN HER GÜN BARIŞ İÇİNDE YAŞANSIN

1 Eylül tarihi “Dünya Barış Günü” olarak ilan edilmiş ve bu tarih gelince birçok insan -karşılıklı olarak- birbirlerine “dünya barış gününüz kutlu olsun” diye temennilerinde bulunuyor…
Güzel…
Hemde o kadar çok güzel ki…
‘Savaş’ istenilmiyor ki ‘barış’ temennilerinde bulunuluyor…
Bundan daha güzel ne olabilir?
Tamam…
‘Barış’ istemek güzel olmayı güzelde; neden sadece bir gün?
Allah’ın her günü, 365 gün ‘barış’ içinde yaşamak çok mu zor?
(durun bu soruyu ben sordum, sizden önce ben yanıt vermek istiyorum;)
Çok zor…
Evet,dünya da her Allah’ın günü ‘barış’ içerisinde yaşamak çok zor!…
Hemde öyle çok zor ki; sen ‘barış’ içinde yaşamak istesen bile ‘Silah Tüccarları’ senin ve halkların ‘barış’ içerisinde yaşamanı istemiyor!
Silah tüccarlarının iktidara getirdiği ve -çıkarları için- iktidarda tuttukları siyasi erkler ve -siyasi olarak- savaş patronlarından beslenen güçler; senin, benim ve halkların barış içerisinde yaşamamızı pek istemiyor…
Çünkü onlar; silah satarak ‘kandan’ ve mazlum halkların gözyaşlarından besleniyor!
Şimdi de -haklı olarak- diyeceksinizdir ki;
“Peki o zaman neden ‘barış günü’ olarak bir gün kutlanıyor?” diye bir soru takılıyorsa akıl çengelinize!
Bunun ‘yanıtı’ da o kadar zor değil!…
Böyle bir ‘gün kutlamasıyla’ hem dikkatler dağıtılıyor ve hemde (bir günlüğüne de olsa) patronların “barışı” çok sevdikleri ilan ediliyor!..
Yersen!…
Şimdi gündelik yaşamımızdan (azcık da olsa) bir zaman ayırıp ve birlikte şöyle düşünmemiz çok mu zor;
“Savaşları çıkaranlar süper güçler ve onların savaş tüccarları”
“Peki barış içerisinden yaşamak, savaştan daha mı zor?”
“Hem neden savaşları çıkaranlar ve eksenini dolduran taşeron devletler; hem savaş çıkarırlar ve hemde “barış gününü” onlar ilan ederler?”
“Bu ne yaman bir çelişki” diyerek üzerinde düşünmek gerekmez mi Allah aşkına?
Üstelik yarım asırdır neden Asya coğrafyasının bir kısmında ve Ortadoğu bölgesine sıkıştırıldı halkların savaşı?
Hemde tüm peygamberlerin ortaya çıktığı coğrafyada niye gün yüzüne çıkmaya başladı bu savaşlar?
Kimin ve hangi devletlerin çıkarları için savaştırılıyor ve birbirini acımasızca öldürüyor bu coğrafyanın insanları?
Üzerinde düşünmeye değmez mi?
Bu konuda -düşünme alışkanlığı olmayanlar- veya düşünmeyi gün geçtikçe iyice unutanlar; tekrar ‘düşünme eylemine’ davet edilemez mi?
Aaaaaahhh!..Ahh!..
Dünyada bütün ülkeler ‘savaştan’ yana olsa, bizim ülkemiz insanı “barıştan” yana olmalı ve tavır takınmalı diye düşünüyorum…
Çünkü yeryüzünde hiçbir ülkenin lideri, bütün dünyaya “barış” çağrısı yapmadan ve dünyada ilk ‘barış’ çağrısını yapan lider bizim liderim olan Mustafa Kemal Atatürk bu çağrıyı yapmış ve; “Yurtta barış, dünyada barış” sloganını atmıştır…
Ama nerede bu sloganın ‘içini ve altını’ dolduranlar!
Ki:;tam tersine ‘savaş’ çığlıkları atanlar ve savaşları destekçileri “kahraman” ilan ediliyor!
“Barış” çağrısı yapanlar ise içeri tıkılıyor!
Veya da -en yumuşak tabirle- işinden el çektiriliyor!
Burada izniniz olursa, yine tarihten bir not düşmek istiyorum.
Daha doğrusu en azından -bilenlere- anımsatmak istiyorum…
Ki; üzerinde daha iki gün geçti, bilmemeniz için bir neden yok.
30 Ağustos 1922 tarihi ‘Başkomutanlık Meydan Muharebesinde’ batılı emperyalist ittifak ve onların -şımartıp kışkırttığı- komşumuz Yunan ordusu kaçacak delik aramaya başlamışlardı..
Ve 9 Eylül tarihinde de İzmir’de bu savaş noktalanmıştı!
Aradan sekiz (8) yıl geçtikten sonra ise -daha cephede kanlar kurumadan- kan revan içinde savaştığımız Yunanistan’ın yenik başkanı Venizelos, Mustafa Kemal’İ -barışçı tutumundan dolayı- Nobel ödülü alması için resmi müracaatta bulunmuştu.
(Gerekçe metni uzun olduğu için sadece son kısmını veriyorum)
(….)
“Barışı tesis etmek için yapılan bu paha biçilmez katkıyı gerçekleştiren kişi elbette Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa’dır.
Bu yüzden, 1930 Yunanistan Hükümeti’nin lideri olarak, Yunan-Türk anlaşmasının imzalanmasının Yakın Doğu’nun barışa doğru yürüyüşünde yeni bir dönemi başlattığı şu zamanda, Mustafa Kemal Paşa’nın Nobel Barış Ödülü’ne sahip olmanın ayırt edici itibarıyla ödüllendirilmesini teklif etmekten onur duyarım.
Saygılarımla,
Elefthérios Kyriákou Venizélos”
Nasıl, iyi mi?
Üzerinde düşünmeye değer mi?
O halde düşünelim…
Hiçbir dünya liderinin söylemediği bu “Yurtta barış, dünyada barış” sözünü benimseterek, inadına “barış” çığlıkları atalım.
Bedeli ne olursa olsun!
Savaşlardan uzak yaşayıp, bizler hep ‘barıştan’ yana olalım ve sadece bir gün değil, 365 gün ‘barış sofrasına’ oturalım!

Barış dolu günler dileğimle;
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Bir gün değil, 365 gün ‘barış’ içinde yaşayın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?