BİR HİKAYE, BİRKAÇ SORU, YETERİNCE ANALİZ…

BİR HİKAYE, BİRKAÇ SORU, YETERİNCE ANALİZ…

BİR HİKAYE

Kaptan yeni yaptırdığı gemisi ve yeni topladığı tayfalarıyla denize birkaç kez açılmış yazdan kalma havalarda bazı günler balık yakalamıştı. Şimdiye kadar tayfalarından memnun kalarak yakaladığı balıklarsa onu mutlu etmişti.
Bir sonbahar günü, hava açık, deniz sakindi. Kaptan gemisini hazırlamış gemisinin dümenine geçmişti. Biraz açıldıktan sonra ağları denize salmış beklemeye koyulmuşlardı. Bir müddet sonra ağları topladıklarında gözlerine inanamıştı. Bugüne kadar hiç bu kadar av yapmamışlardı. Yüzü gülüyor ‘Bugün daha çok av yaparız’ diye düşünüyordu. Karadenizin hırçın sularına güven olmayacağı hiç aklının ucuna gelmiyordu.
İkinci kez ağları denize indirdiğinde hava bozmuş deniz dalgalanmıştı. Belli ki küçük bir fırtına yaklaşmaktaydı. Hafiften başlayan yağmur ise birden doluya çevirmiş tayfaların kafalarına düşmeye başlamıştı. Bütün gemide bir sessizlik hakim olmuş, kimse kimseyle konuşmamaya başlamıştı. Kaptansa olan biteni tayfalar gibi izliyordu. Gemi sallandıkça sallanıyor kaptan duruma bir türlü hakim olamıyordu. Kötü sona doğru mu gidiyorlardı?
Dolu ve rüzgar gemiyi dövdükçe dövüyordu. Kaptan kıpkırımızı kesilmişti. Tayfalarına bağırıp çağırmaktan başka bir şey yapmıyordu. Gemisini bu durumdan kurtarmak için birşeyler yapması gerekiyordu. Ama tecrübesizliğinin kurbanı olmuştu. Daha önce böyle bir havayla karşılaşmamıştı. Telsizin başına geçmiş yardım çağrılarında bulunmaya başlamıştı. Kötü son kaçınılmazken uzaklardan büyük bir gemi bunlara doğru yaklaştı. Onlara hayata tutunacak bir umut ışığı görünmüştü. İki gemi artık yan yanaydı. Büyük geminin genç tayfalarından biri bir can simidi atmıştı. Kaptan herkesten önce davranmış bu can simidine tutunarak kendini büyük gemiye atmıştı. Büyük geminin esmer delikanlısı da tayfaları kurtarmak için birkaç can simidi yollamıştı. Güç bela bütün tayfa büyük gemiye alımış bu fırtınadan canlarını kurtarmışlardı.

BİRKAÇ SORU

Geçen gün yaşanan fırtınadan kurtulanlar canlarını kurtardıklarına sevinmişler olan bitenler hakkında hiç konuşmamışlardı. Kaptanın beceriksizliği bu sevinç durumunun gölgesinde kalmıştı. Herkes mutluydu. Yeniden doğmuş gibi hissediyorlardı. Fakat biliyorlardı ki tekrar çalışıp evlerine ekmek götürmeleri gerek. Peki aynı kaptanla çetin geçecek kış koşullarında bir gemiye binmek ne derece akıllıcaydı? Peki aileleri bu durumda onları aynı kaptana emanet edecekler miydi? Peki fırtınada sus pus olmuş tayfaya akıl verecek, onları cesaretlendirecek bir usta tayfaya ihtiyaç yok muydu? Bu bilinmezliklerle kış yaklaşıyordu…

 

YETERİNCE ANALİZ…

Giresunspor Adanaspor maçıyla ilgili konuşulacak çok şey var. Bunları tek tek ele alalım.
Öncelikle bu maça kadar neler olmuştu gözlerimizin önüne getirelim. Sezonun ilk maçına yetişmeyen lisanslar yüzünden gençlerle çıkıp Balıkesir deplasmanından 3-1’lik mağlubiyetle ayrıldık. Sonraki hafta evimizde Menemenspor’u ağırladık. Bu maçta ilk kez as kadromuz sahada yer aldı. Maçın ilk yarısı bittiğinde rakip oynamış biz ise izlemiştik. Belli ki bir uyum eksikliği vardı. İkinci yarıyla beraber daha iyi oyun ortaya koymuş galibiyeti son saniye yediğimiz golle kaçırmıştık. Ardından Bursaspor deplasmanına gittik ve ikinci yarıdaki iyi oyunla maçı kazanmasını bildik.
Sırada Boluspor vardı. Evimizde ağırladığımız rakip karşısında ilk yarıda yokları oynayıp devreye 1-0 geride girdik. 57. Dakikada yapılan iki değişiklik maça hareketlilik getirmiş son saniye Uzodimma’nın attığı golle gülen taraf bu sefer biz olmuştuk. Sonrasında Ankaraspor deplasmanı vardı. Rakip birçok sorunla boğuşuyordu. Hocası değişmiş, tahtasını yeni açtırıp transferler yapmasına rağmen bu sefer de covid 19 sorunu yüzünden maça eksik kadro çıkmak zorunda kalmışlardı. Moral motivasyon yerlerde bir takımlardı. Hakan Keleş hoca Boluspor maçından ders çıkarmamış olmalı ki aynı onbirle sahada yer almıştı. İlk devre yine hüsrandı. 1-0 yenik soyunma odasına gittik. Yine aynı değişiklikler ve ikinci yarı iyi oyun kaçan fırsatlar ve sonuç 1-1. Kaybedilen 2 puanla evimize döndük.
Hafta içi Adanaspor maçı vardı. Kenar yönetim bu kez kadro değişikliğine gitmiş ve daha iyi oynaması muhtemel kadroyu sahaya sürmüştü. Sonuç ilk yarı 2-0 soyunma odasına önde girdik. Bir ara 3-2 yenik duruma düşmemize rağmen maçı 4-3 kazanmasını bildik.
Şimdi son maçta neler yaşandı bakalım. Teknik direktör Keleş ilk onbirde hata yapmamış sağbeke Kerem’i, orta sahaya da Uzodimma’yı koymuştu. Topla becerileri daha iyi olan bir ekip olunca maçın hemen başında etkili olduk ve golü bulduk. Sonrasında duran toptan maçı 2-0’a getirdik. Bu dakikadan sonra takım olarak biraz geri çekilince ilk yarının sonlarına doğru rakibin baskısına mağruz kaldık. Fakat devre arasına galip girmeyi bildik. Devre bittiğinde gözlerimize çarpan bir durum vardı. Sağ bek Kerem iyi oynamasına rağmen nefes almakta zorluk çekiyor, taç atışı yapmaya bile gücü yokmuş gibi gidiyordu. Resmen ilk yarıda bütün enerjisini bitirmiş görünüyordu. İkinci yarıya rakip Ergin Keleş’i oyuna sokarken, Onun ve kaptanları Tevfik’in sürekli takımı motive edici konuşmalarıyla etkili futbol oynamaya başladılar.
Giresunspor’da gereksiz yere geri çekilmiş rakibin futbol oynamasına izin verdi. Rakip bu kadar üzerinize gelmişken birkaç iyi pasla kontraya çıkmayı beceremedik. Bu dakikalarda rakip ne kadar önde bassa da risk alıp topu defanstan oyuna sokmalıyız. Hiç oyun kurmadık. Kaleci Tolgahan bütün aut atışlarını ileriye kullandı ve bütün topları rakip toplayınca baskının dozajı arttı. Özellikle Celil ve Eren Keleş’in etkili oyununa çare bulamayınca da kalemizde golü gördük. Maçın bu şekilde bitmeyeceğini akın akın gelen Adanaspor’un maçı alacağını tribündeki maçtan anlamayan gazeteciler bile görmüştü. Hal böyle olunca Hakan Keleş’in bir şeyler yapması gerekiyordu. Bu süreçte sadece kaptanına takımı motive etmesi yönünde bağırmaktan başka şey yapmadı. Ama gördük ki maç içinde bizim takımımızı canlandıracak, motive edecek lider bir oyuncu eksikliği var. Rakipte fazlasıyla vardı. Öyle ki o oyuncular sayesinde maç 3-2’ye kadar geldi. Teknik direktörümüz kıpkırmızı kesilmiş yedek kulübesine atmıştı kendini. Bu dakikaya kadar tek değişiklik yapmamasının sebebi elindeki oyunculara güvenmediğinin göstergesiydi. 3-2’den sonra mecburen iki değişiklik yapıldı. Genç Erol Can ve Hayrullah oyuna girdiler. Oyuna girdikten sonra heyecan yapmayan sakin kalan Erol Can’ın yaptığı harika verkaç ve attığı gol resmen teknik adamını ve takımı ipten aldı. Bu maçın kaybedilmesi takımda deprem etkisi yaratabilirdi zira. Sonrasında Bolu maçı senaryosunda olduğu gibi Uzodimma’nın sağa topu açması Sergio’nun ortası ve Balde’nin kafası ağlarla buluşunca olası bir yıkım yerine takımın üç beş hafta idare edecek moral kazanmasını sağladı.
TEK TEK OYUNCULAR EKSİLERİ-ARTILARI
TOLGAHAN: Tolgahan kalede kendisini zorlayan bir oyuncu olmayınca biraz rahatlamış göründü. Formu ileriye gideceğine biraz geri gitmiş. Onurcan’ın tribünden rakip kaptana efeleneceğine çok çalışıp Tolgahan’a efelenmesi lazım. Ona kalenin tek sahibi sen değilsin demesi lazım.
KEREM: Kondüsyon olarak yetersiz göründü. 35. Dakikadan sonra eli beline gitti. Devre olsun diye duacı oldu. Takımın ona sağbekte ihtiyacı var. Mutlak surette iyi çalışıp kondüsyon açığını gidermesi lazım. Yenilen 2. golde gücü olmadığı için rakiple sıçrayamadı bile.
HÜSAMETTİN: Söylenecek tek söz yok. Maksimuyla oynamaya devam ediyor. Tek eksiği var hücumda biraz daha görünmesi gerek. Takımın onun sol ayağıyla yapacağı ortalara ihtiyacı var.
DIARRA: Aslında çok daha iyi liglerde oynaması gerek. Fizik kalitesi üst düzey, ayağına top yakışıyor. En önemli eksiği ki bunu mutlak suretle gidermesi gerek. İlk hamleyi yapmaya çalışıyor. Yapamazsa ikinciyi yapacak pozisyonda kalamıyor. Yenilen ilk golü ona defalarca izletmek gerek. Rakibin arkasında kalsa rakibin onu geçmesi mümkün değil. Ama topa hamle yapınca ve müdahale edemeyince rakip oyuncu kafasını kaldırıp en uygun oyuncuya pas yapma imkanı elde etti. Diarra’nın İllaki ilk hamleyi yapması şart değil zaman zaman rakibin arkasında kalmasını bilmeli. Bir de topla çok haşır neşir olmayıp daha garanti oynamalı.
MEHMET TAŞ: Stoper oynarken maç içinde pozisyon hatası yapıyor. Bu konuya dikkat etmesi gerek. Tam bir görev adamı. Bu takımın ona ihtiyacı var..
NALEPA: Yere sağlam basan bir oyuncu. Uzodimma’yla uyum yakalayabilirlerse orta sahada problem yaşamayız. En büyük eksikliği atletizmi. Atletik oyuncu olsa bu liglerde oynamazdı zaten. Duran toplarda başarılı. Maç içinde şut atabileceği bir pozisyonda oynarsa goller atmaması için hiçbir sebep yok.
UZODİMMA: Ayağına top yakışan bir oyuncu. Sağ kanada yakın oynarsa daha etkili olacağı kesin. Bolu maçı ve son maçta orta öncesi verilen paslarda o vardı. Dil eksikliği dolayısıyla takım içinde anlaşma sorunu en büyük handikapı. Bunu aşarsa takıma katkı sağlar. Yine Nalepa ile uyumlu olması şart. Onun ileri çıktığı zamanda orta sahayı kapatması gerekiyor.
TRAORE: Çok şey beklenen bir oyuncu. Oyunda arzulu hareketleri olumlu yönü. 60’lı dakikalarda neden çıktığını sorgulaması gerek. Fizik ve kondisyon açığını gidermesi gerekiyor. (Devamı 5’te)
EREN: Onu daha çok ceza sahası içinde görmeliyiz.Takımın skor yüküne katkı sağlaması gerekiyor. Sağ kanada yakın oynaması dezavantaj gibi duruyor. Ayağında iyi top saklıyor ama toplu haraketlerde başarılı değil. Orta sahadaki arkadaşlarına iyi bir duvar olabilir. Bu yönüyle bile saha dizilişinde etkili olması muhtemel.
CANER: Bal yapmayan arı dersek doğru söylemiş oluruz. Top ayağına en çok yakışan oyunculardan. En büyük eksikliği bitirici vuruş yapamıyor. Onun gibi yetenekli oyuncunun sezonda en az 10 gol atması gerek.
BALDE: Tanju’ya benzetiyorum. Son vuruşlarda başarılı. Tanju’dan tek fazlası bitmek bilmeyen enerjisi. Ayağına gelen topları ayağından erken çıkardığında takıma katkı sağlıyor. Fakat topla fazla oynadığında eksiklikleri gözler önüne çıkıyor. Topla adam geçmede başarısız. Takım ondan gol atmasını istiyorsa yerden ya da havadan onu ceza sahası içinde meşin yuvarlakla buluşturmalı.
SERGIO: Oyuna girdikten sonra sergilediği futbolla ilk onbire göz kırptı. İstekli arzulu oyunuyla takıma katkı sağlayacağını düşünüyorum. Hafta sonu Eren ya da Traore’nin yerine sahada olması kimseyi şaşırtmaz.

HAKAN KELEŞ: Boluspor ve Ankaraspor maçlarından ders çıkartmış. Doğru onbiri yakalamış görünüyor. Adanaspor maçında oyuna müdahale edememesi en büyük eksiklik olarak görüldü. Bunun da en büyük sebebi kulübenize güvenmemenizdir. Çok daha kritik maçlarda böyle hatalar yaparsa bu maç kadar şanslı olamaz 18 kişilik kadronun hepsini hazır tutmalı. Bütün oyunculara güvenmeli.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?