Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
BİZ BUNLARI VALLAHİ BÖYLE ÖĞRETMEDİK ‘BİLEN VARSA PARMAK KALDIRSIN’ DERDİK
  • 0
  • 156
  • 15 Kasım 2020 Pazar
  • +
  • -

Soruya yanıt verecek öğrencilerimiz parmak kaldırırdı…

Bilmeyenlerse kaldırmazdı…

Uslu uslu, sakin sakin yerinde otururlardı…

Ve biz öğretmenleri de;

Parmak kaldırarak sorduğumuz soruya doğru yanıt verenleri arkadaşlarının karşısında onure etmek için küçük bir ‘aferinle’ ödüllendirir…

Ve bilmeyen öğrencilerimize de “siz neden bilmiyorsunuz?” diye rezil ve kepaze etmezdik…

Her neyse…

Sözü şuraya getirmek istiyorum…

Sizlerinde çok iyi bildiği gibi…

Bugün TBMM çatı altında bizleri temsil eden milletvekillerimizin sivil hayatta mesleği ne olursa-olsun; hepsinin üzerinde bir öğretmenin emeği var…

Ve bu sözünü ettiğim milletvekilleri TBMM’si çatısı altında doğruya da, yanlışa da koro halinde parlak kaldırıp indiriyorlar…

Diyelim ki;

Muhalefet kanadını temsil edenler ‘halkın çıkarlarına’ yönelik bir önerge vermiş olsun ve genel kurulun oylamasına sunulsun;

“Kabul edenler?”

“Etmeyenler?”

“Kabul edilmemiştir”

Şimdi diyelim ki ‘İktidar partisi’ herhangi bir konuda önerge versin de ve oylamaya sunulsun;

“Kabul edenler?”

“Etmeyenler?”

“Kabul edilmiştir”

Diyelim ki, bu seferki önergede Milletvekillerinin maaşları ve sosyal haklarında yapılmak istenen iyileştirme üzerine olsun…

Ve Genel kurulun oylamasına sunulsun;

“Kabul edenler?”

“Kabul etmeyenler?”

“Kabul edilmiştir”

Çünkü muhalefetiyle-iktidarıyla, cümbür-comaat hep birlikte el kaldırılmıştır…

Hep birlikte kaldırmak zorundadırlar;

Maaşları yetmediği için iyiden-iyiye bunalmışlardır!

Nasıl bunalmasın birader;

Aydan-aya alınan 25 bin lirayla nasıl geçinsinler?!

Allah göstermesin, yakınlarından birisi ölecek olsa, maaşlarının ancak 12 aylık tutarında ancak yardım alabiliyorlar…

Bu tutarda 12×25= 300 bin lira filan tutuyor…

Hangi yarasına merhem olacak bu kadarcık para!…

Sizce de öyle değil mi ama?

Kanun gereği, eş ve çocuklarına ‘Diplomatik Pasaport’ çıkarmayı çıkarabiliyorlar…

Çıkarmayı çıkarabiliyorlar da;

Ayda-bir dünyanın herhangi bir ülkesine çoluk-çocuk gidemedikten sonra ne işe yarar diplomatik pasaport!…

Hatta bizler esnaf lokantalarında hemen-hemen her Allah’ın günü porsiyonu 15-20 liraya en leziz ve kuzu ve dana haşlaması yerken;

Bizim için her türlü fedakarlığa katlanan o saygıdeğer vekillerimiz (parasızlıktan) Meclis Lokantasında 2 TL’lik haşlama yiyerek karın doyurmaya çalışıyorlar!…

Tamam;

İletişim ve ulaşım konusunda belli bir miktara kadar ücreti devlet ödüyor…

Ödüyor, ödemesine de;

Sanki bütün akraba-taallukatın masraflarını ödese ne kaybeder devlet!?

Yani kısacası;

Ekonomik konuda bir hayli mağdur olduğu kadar vekillerimiz…

Sosyal haklar konusunda da bir o kadar mahrumiyet içinde oldukları için muhalefeti ve iktidarıyla hep birlikte cümbür-cemaat, koro halinde “kabul” diyerek el kaldırıyorlar…

Neymiş efendim;

“Enflasyon bilmem nerelere çıkmış”

“Halk, pahalılık yüzünden pazara çıkamazmış”

Neymiş efendim;

“Açlık sınırı çok-çok gerilerde kalmış”

“Artık ölmemek için çareler aranırmış”

Neymiş efendim;

“Bir emeklinin aldığı maaş ayın 10’unda bitermiş”

“Elektrik ve doğal gaz faturalarını ödeyemezmiş”

Neymiş efendim;

“Bir emekli öğretmenin ortalama aldığı maaş 3 bir 300 dolaylarında filanmış”

25-26 yıllık bir hizmeti olan bir öğretmen emekli olduğunda ancak bir milletvekilinin 4 aylığı kadar, yani 99-100 bin dolayında emekli ikramiyesi falan alırmış”

Mış-mış da mış-mış…

Vay be…

Bu nasıl bir dünya?

Bu nasıl bir sosyal adalet?

Bu nasıl bir çelişki be!

Aynı ülkede yaşıyoruz…

Aynı havayı soluyoruz…

Aynı kırmızı çizgiler içerisinde nefes alıp veriyoruz..

Fakat aynı değerleri paylaşamıyoruz…

Bu nasıl adıl bir paylaşım biçimi?

Bu nasıl bir adalet?

Bu nasıl bir eşitlik?

Bu nasıl bir demokrasi?

Hani dini inançlarımıza göre;

“Komşusu açken, tok yatan bizden değildi”

Hani;

“Dicle de bir kurt bir koyunu kapsa, Hz. Ömer onun hesabını sorardı”

Hani;

“Yetim hakkı yiyenler cehennem de cayır cayır yanardı”

Ne oldu?

Ne oluyor?

Birileri tahterevallinin yükselen kısmında oturuyor…

Birileri ise yerlerde sürünüyor…

Halbuki…

Sohbetimizin ‘üst başlığında’da dediğim gibi;

“Biz öğretmenlerin öne çıkardığı bu zatı-muhteremleri vallahi de böyle eğitip-yetiştirmedik billahi de…”

Bunlar nasıl böyle bozuldular?

Ne zaman değiştiler ve ne zaman böyle bir yola koyuldular? inanın bizlerde bilemiyoruz..

Bilsek’de söylemek istemiyoruz…

Yani, bu konuda hala onların düşünmesini bekliyoruz!

Bakalım daha nereye kadar bekleriz?

Hoş kalın,

Hoşça kalalım.

Sağlık ve esenlik içinde kalalım…

Sağlıkla kalabilmek içinde;

Şu sıralar maskesiz dolaşmayalım..

BİLGİ NOTU;

Görseller İnternet ortamından alınmıştır.

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM