BİZ NİSAN YAĞMURU BEKLİYORDUK ELEKTRİKLİ SANDALYEYE OTURDUK

BİZ NİSAN YAĞMURU BEKLİYORDUK ELEKTRİKLİ SANDALYEYE OTURDUK

Vay be!
Demek ki insan her zaman umduğunu bulamıyormuş…
İleriye dönük kurduğu güzel düşler yarım kalabiliyormuş!

Halbuki bizler ne düşünmüştük;
Seçimlerle birlikte mart ayı bitecek…
Nisan ayının girmesiyle birlikte ‘Nisan Yağmurları’ gelecek…
Kimi aşıklar, el-ele tutuşarak sahil boyu gezecek!
Kimileri de; “Nisan yağmuru kadar kısı sürdü aşkımız” diyecek!
Velhasıl-kerim, bizler ‘nisan yağmurlarını’ beklerken;
Ne yazık ki beklediğimizi bulamadık…
Ve Nisan’ın daha ilk günü -Nisan bir şakası- gibi elektriğe yapılan %37 zamla kafamızı-gözümüzü yardırdık!

Yani daha açık bir ifadeyle;
Bizler ‘nisan yağmuru’ bekliyorduk…
Ancak (işkenceci jargonuyla söyleyecek olursak)
Elektrikli Sandalyeye oturtulduk!

Şimdi sizlerde belki -çok haklı olarak- diyeceksinizdir ki;
“Ne bekliyordun yani?”
“Ona zam yapılmayacak, buna zam yapılmayacak da, neye zam yapılacaktı?”
“Seçimlerde hovardaca yapılan harcamalar, masraflar; senden, benden çıkmayacaktı da, kimden çıkacaktı?”
Hı?
Kimden çıkacaktı?
Elbette bizden çıkacaktı…

Eh, siz böyle düşünüyorsanız; benimde söyleyecek bir sözüm olmaz elbette…
Hatta “haklısınız” demekten başka ne diyebilirim ki…
Haklısınız vallahi…

Partilerimizin ve liderlerimizin propaganda sürecinde hovardaca yaptığı harcamaları ve masrafları, kalkıp da beylerimizin ve para babalarının ödeyecek halleri yok ya…
Elbette sen, ben ve bizler ödeyeceğiz…

Nasıl mı ödeyeceğiz?
Eğer böyle bir suru sorarsanız “vallahi güldürme adamı birader” derim…
Nasıl ödeneceği var mı; benzine ve akaryakıta haftada-bir zam yaparlar…
Eh, benzine ve akaryakıta yapılan zamlarda yaşamımızın her alalına etki yapacağı için, öteki tüketim ürünlerine otomatik olarak ‘zam yağmuru’ zaten kendiliğinden geliverir…

Tıpkı elektriğe yüzde-37 yapılan zam gibi…
Benzine, mazota haftada-bir yapılan zamlar gibi…
Kısaca bundan sonra her akşam televizyon haberlerinde en çok dinleyeceğimiz haber ‘zam’ haberleri olacaktır…

Yani, sizler nasıl düşünürsünüz onu bilemem ama; bana soracak olursanız, bundan sonra ülkenin ‘İç-Dış’ politikasından daha çok ‘Zam’ haberlerini…
Yapılan zamların ‘zum’ görüntülerini…
Vatandaşa “yukarıya bak, helikopter geçiyor”
Veya ‘kahramanlık’ duygularını harekete geçirmek için;
“Bak sevgili vatandaşım senin için Rusya’dan S-400 Savunma sistemi füzeleri alıyorum.” gibi demeçler vererek, yapılan zamları unutturmaya çalışacak…

Bak “Rusya’dan alınacak S-400 Savunma sistemi füzeler” dedim de aklıma geldi…

Baş patronumuz ABD eğer Rusya’dan almak istediğimiz S-400 savunma sistemi füzelerden vazgeçmezsek, bize satmak istediği 100’den fazla F.35 Savaş uçaklarını vermekten vazgeçecekmiş.
Hatta verdiklerinin de ‘yedek parça’ verme işini askıya almış…

E, ne yapacaksın birader?
İpin ucu puştun elinde!
Üstelik ‘mal’ herifçioğlunun malı…
İsterse atar, isterse satar!

Sahi, sorması ayıp olmasın ama…
Bizler bir yandan ‘savunmamıza’ katkı sağlayan Tank-Palet fabrikasını yabancılara satıyoruz…
Öte yandan da, hem kendimizi ‘savunacak’ ve yeri geldi mi ‘savaşta kullanılacak’ savaş araç-gereçleri satın alıyoruz?
Sizce de bunda bir çarpıklık, bir paradoks ve gariplik yok mu Allah aşkına?

Sekiz yıldır süregelen Suriye savaşı ha bitti, ha bitecek…
Eh, koskoca ABD ‘de askerlerini yavaş yavaş geri çektiğine göre herhalde bizim Suriye’yle veya bir başka ülkeyle savaşacak bir niyetimiz de olmamalı…

Sizlerinde çok iyi bildiği üzere eskiden genellikle dış politikamız ya Yunanistan’la Ege Kıta Sahanlığı veya ‘Kıbrıs’ üzerine olurdu.
Herhalde halledilmiş olacak ki, Kıbrıs sorunlarını konuşmuyoruz.
Ege denizinde bulunan ‘Adalar’ sorunu da halledilmiş olacak ki, bu konular üzerinde de konuşulmuyor…
Eh, komşu ülkelerle olan ilişkilerimizde malum…
Üstelik kimseden saklayacak halimiz yok, dünya-alem biliyor…

Eeeeee?
Esi şu; gördüğünüz gibi (bende kafayı iyice yemiş olacağım ki) ‘Zam’ konusunu dile getirecekken; nerede makas değiştirdim ise baksanıza birdenbire başka konulara geçiverdim…

Neyse…
Balık baştan kokar..
Herhalde bende ulu-büyüklerimizden etkilenmiş olacağım ki…
Konunun birini halletmeden ötekine geçme alışkanlığı başladı demek…

Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Sağlıkla kalın,
Başkaları sizi zamla’sa da…
Siz yaşamı ‘zumlamayı’ bırakmayın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?