Böyle demokraside, seçimde olmaz…

Böyle demokraside, seçimde olmaz…

Türkiye yerel seçimlere gidiyor. 31 Mart günü seçmenler sandık başına gidecek ve beş yıl yaşadıkları yerin muhtarını, belediye başkanını, meclis üyelerini ve il genel meclisi üyelerini seçecek.
Seçim demokrasiler için önemlidir ve gereklidir.
Fakat seçimlerin demokratik kriterlere uygun olarak yapılabilmesi de önemlidir.
Yani seçimlerin kampanya döneminden başlayarak eşit, adil koşullarda ve güvenilir olması gereklidir.
Yerel seçim kampanyalarına baktığımızda eşit ve adil koşullar var mı?
Elbette yok!
Seçim günü sandık ve seçim güvenliği konusunda kaygı var mı?
Elbette var!
16 Nisan referandumunda YSK’nın, oy verme işleminin sona ermesine kısa süre kala, “mühürsüz oylar geçerli sayılacak” kararı ile Türkiye’nin “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine” geçmesinin yolu şaibeli şekilde açıldı.
Referandum kampanyasında “artık koalisyonlar son bulacak” denilmesine rağmen , 24 Haziran seçimlerinde gördük ki koalisyonun adı ‘ittifak’ olmuş!.
Anayasa ve Seçim Yasası dururken, kararname ile ittifak düzenlemesi yapıldı.
Ve yine şaibeli bir şekilde atı alan Üsküdar’ı geçti.
“Cumhur ittifakı” adayı Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu. TBMM’de çoğunluğu elde ettiler.
Şimdi yerel seçimlere gidiyoruz.
İttifak için yasal düzenleme yok. Nedense yeni bir kararname ile bir düzenleme yapılmadı.
Bu defa adına ‘ittifak’ değil de ‘işbirliği’ dedikleri bir sistemi gündeme getirdiler.
Bu yolla çoğulculuğu yok ettiler.
Ve 31 Mart günü yerelde de gücü ellerine almak istiyorlar.
Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Ekonomik kriz giderek artıyor. Halkın derdi seçimden daha ziyade geçim!
Erdoğan, 2015 Ocak ayında “3Y diye tarif ettikleri yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadeleyi vere vere bugünlere geldik” diyordu.
Bu sözlerin üzerinden 5 yıl geçti. Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklar ile iktidar eleştirilir oldu.
İŞKUR önlerinde kuyruklar uzadıkça uzuyor.
İşsizlik büyük bir sorun. Oran arttıkça artıyor. Üniversite mezunu her dört gençten birisi işsiz…
Sanayi de, tarımda ve hayvancılıkta üretim yok edilmiş. Tarlalar boş, meralar boş, fabrika bacaları tütmüyor.
Soğan ve patatesi dahi ithal eder hale getirilmişiz.
Enflasyon tüm baskılamalara rağmen %20lerin üzerinde…
Yoksul vatandaş Tanzim satış kuyruklarında… Üstelik dalga geçer gibi o kuyruklar için “varlık kuyruğu” deniliyor.
Elbette böyle bir durumda iktidarlar oy kaybeder. Demirel’in dediği gibi “tencere iktidar götürür.”
Yerel seçimler için yapılan anketlerde bu duruma işaret ediyor.
Aday belirleme sürecindeki hatalara rağmen, anketlerdeki bu durum, iktidarın başta ekonomi ve başka alanlarda ki kötü yönetimi nedendir.
17 yılda, iktidarda “metal yorgunu” olmuştur.
Bu durum iktidarı, eline geçirdiği devletin gücü ile yine %95’inin kontrol ettiği medyanın gücü ile başka hamlelere itmektedir.
Yerel seçim gündemini ekonomik sorunlardan uzak tutmak amaçlı sistemli bir çalışma bu ‘güç’ ile yapılıyor.
“Beka sorunu” bu nedenle gündeme getiriliyor.
Bahçeli boşuna mı patlıcan ile beka kıyaslaması yapıyor…
Cumhur ittifakının ‘beka’ söylemlerine rağmen özellikle Ankara ve İstanbul gibi metropol illerde yapılan anketler arzu edilen oranlara ulaşamadı.
Bu defa gündeme seçmen algısını etkilemek amaçlı başka konular getirilmeye başlandı.
Devlet gücü, medya gücü sayesinde…
Meydanlarda ve ekranlarda , “CHP, sözde İYİ, particik Saadet ve HDP ile dörtlü çete oldular teröristlerle işbirliği yapıyorlar” demeye başladılar.
Yandaş ve yanaşma medyada bu konuyu tartıştırmaya başladılar.
İyi Parti lideri Akşener, Denizli mitinginde bu söze itiraz etti. Hemen cevap Erdoğan’dan geldi.
“…Hanımefendinin kaçacak deliği de yok. O milletvekili de değil. Onunla hemen hesaplaşacağız. Onun hesabı ağır olacak…”
Ve sözlerini sürdürüyor. “…Birileri cezaevinde süre dolduruyor, FETÖ’cüler dolduruyor, aynı yolda sen de düşebilirsin.”
Sözleri Akşener için söylendi.
Ve Akşener için dava açıldı.
Ankara’da anketlerde önde giden Mansur Yavaş içinde ‘had bildirme’ çalışması başlatıldı.
Necmeddin Kesgin üzerinden yapılan saldırıların hepsi de sistemlidir.
Kamuoyunda yıpratmaya ve seçimleri kaybettirmeye yönelik seçmen algısı oluşturmaya yöneliktir.
Bu konuda da Ülke TV, Kanal 7 ortak yayınında Erdoğan’ın sözleri dikkat çekicidir.
“Mansur Yavaş, seçimlere girebilse dahi, seçimden sonra bunun bedelini kendisi ödeyeceği gibi bedelini Ankaralılara da ödetme durumuna düşürür.”
Nasıl bir seçim atmosferi içinde olduğumuzu bu sözler göstermiyor mu?
Bununla da yetinilmiyor.
Mansur Yavaş’a yapılan suçlamaları canlı yayınlayan yandaş ve yanaşma medya, Mansur Yavaş’ın basın toplantısı ile verdiği yanıtları görmezden gelebiliyor.
Bu TV kanalları tartışma programlarında ‘toplum mühendisliği’ yapmak için çaba harcıyor.
Akit TV muhabiri bugün müze olan Ulucanlar Cezaevinde idam sehpası yanında, “Türk kamuoyu Kılıçdaroğlu gibi bazı isimlerin idam edilmesini bekliyor” diyebiliyor.
Ülke TV programcısı canlı yayına davet ettiği Ekrem İmamoğlu’nu adeta savcı gibi sorgulamaya kalkıyor!
A Haber manipülatif haber konusunda liderliği kimseye bırakmıyor!
Ve biz bu koşullarda yerel seçimlere gidiyoruz.
Bu koşullarda eşit, adil bir seçim olabilir mi?
Aslında YSK, AKP lideri ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’la ilgili olarak; ‘seçim yasakları dışındadır’ kararı ile daha kampanya başlamadan seçimlerin eşit ve adil olmayacağına karar verdi.
Böyle demokrasi olmaz!
Kampanyada bunları yapan seçim günü neler yapmaz?

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?