BU DA OLUR MU DEMEYİN!..

BU DA OLUR MU DEMEYİN!..

 

Epey zaman oldu, TÜRMOB kongresinin hemen ardından bir yazı yazmış ve “Yapabilir mi göreceğiz” demiştik. Maalesef yapıldı ve gördük. Ekim ayının son günlerinde yapılan genel kurul öncesi TÜRMOB başkan adaylarının kimler olacağı az çok belliydi. Yasa gereği üçüncü dönem aday olamayacak olan Nail Sanlı yerine aday arayışına giren Çağdaş Demokrat Grup düşük profilli bir aday arayışındaydı. Böyle bir arayışı rakipleri için hep eleştiren Çağdaşlar bunu kendilerine mübah görüyorlardı. Tam 26 yıl oda başkanlığını kendilerine layık görenlerin başkalarının iki üç dönem başkanlık yapmalarını krallık olarak nitelemelerine alışmıştık, nedense.

Seçimden bir ay önce yeminli bürosu açan bir adayı başkan yapmayı kafasına koyan Çağdaş Grup, bu amacına sağladığı çoğunluğa güvenerek ulaştı. Ancak bu çoğunluk 5-4 gibi kritik bir sayıda olduğu için hem bu karara hem de seçilen başkanın yasanın emrettiği fiili çalışma kriterine uymadığı için itiraz edildi ve bu konuda çeşitli yerlerde yaklaşık 20 kişi itiraz etti. Peki, yasanın açık hükmüne rağmen neden bu risk göze alındı. Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi yasa açıkça TÜRMOB başkanı olacak kişinin Yeminli Mali Müşavir olmasını öngörüyor. Bu da Çağdaş Grubun başkanı tarafından delinecek bir örümcek ağı olarak görülüyor.

Konuyu anlamamız bakımından yasal hükümlere bir göz atmamız gerekiyor. 3568 sayılı yasanın Birlik Yönetim Kurulu başlıklı “Madde 35 – Birlik Yönetim Kurulu, kayıtlı olduğu meslek odasında en az üç yıl kıdemli olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette bulunan Birlik Genel Kurulu üyeleri arasından üç yıl için seçilen dokuz asıl ve dokuz yedek üyeden oluşur. Yönetim Kurulu üyelerinden beşinin yeminli mali müşavir olması zorunludur” hükmüne göre birlik yönetim kuruluna göre seçilme kriteri üç yıl kıdemdir. Serbest veya bağımlı olarak çalışmasının bir önemi yoktur ama en az üç yıl bu mesleği sürdürmüş olması şarttır. Buna ilave olarak da seçildiği tarih itibariyle fiilen çalışıyor olması şarttır. Bu iki şarta uymayanların seçilmesi, kriterlerin dışlanmasına yol açar ki bu da yasaya açık aykırılık oluşturur. Bu durumda seçilenlerin üyelikleri düşer.

Yine aynı maddenin ilerleyen bölümlerinde “Yönetim Kurulu kendi üyeleri arasından bir başkan, bir genel sekreter ile bir muhasip seçer. Yönetim Kurulu Başkanı en az beş yıl süreyle yeminli mali müşavirlik yapmış olanlar arasından seçilir” denilmektedir. Tabii biz oda yöneticisi olmadığımız için Cemal beyin oda kaydının ne zaman yapıldığını ve çalışanlar kaydının olup olmadığını bilmiyoruz. Ama bilenler vardır, herhalde bu bilgiler mahkeme tarafından istenmiş ve dosyaya konulmuştur.

TÜRMOB başkanı seçilen Prof. Dr. Cemal Yükselen hocamız ise bildiğimiz kadarıyla bu mesleği, belgesini ve mührünü aldığı Eylül ayına kadar hiçbir zaman fiilen icra etmemiştir. Yani yasanın istediği iki önemli şartı da yerine getirmiyor. Hem üyelik için 3 yıllık kıdem hem de başkanlık için 5 yıllık kıdemi bulunmuyor. Öyleyse 105.000 kişilik Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ve 5.000 kişilik Yeminli Mali Müşavir kişilik kitlesine neden böyle bir aday diretilmektedir? Bu işi yapacak hem de layıkıyla yapacak insanların iradesi niye es geçilmekte ve hafife alınmaktadır? Bunu biz anlamıyoruz ve hiç kimse de anlatamıyor.

Yapılan hukuki itirazların hangi noktada olduğunu bilmiyoruz ama TÜRMOB önümüzdeki günlerde olağanüstü bir kongreye gidiyor. Yapılacak bu genel kurul ile birkaç yönetmelikte göstermelik rötuşlar yapılacak. Ama esas amacın nispi aidatın kaldırılmasına yönelik alınan mahkeme kararı olduğu biliniyor. Odaların ve TÜRMOB’un gelir kaynaklarını büyük ölçüde azaltan bu karar ile ne yapılmak istendiği de net değil. Mahkeme nihai karar vermeden yapılacak her türlü değişiklik zaten uygulama olanağı bulamayacak. Mahkemenin verdiği yürütmeyi durdurma kararını zaten TÜRMOB nispi aidat almıyor, oda yönetmelikleri iptal edilmiyor ki diye savunanlar alınacak nihai kararla şaşkına dönebilirler. Mahkeme her ne kadar o yönetmeliğin ilgili maddesini iptal etse de alınan aidatın yasal kaynağı olmadığını da belirteceğinden nispi aidat ile ilgili tüm hükümler keenlemyekün ortadan kalkacaktır. Aksini düşünmek ise mümkün değildir.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?