Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
BU KENTTE SANAT SEVERLER ÇOK NE YAZIK Kİ BİR SALONU BİLE YOK
  • 0
  • 163
  • 16 Şubat 2021 Salı
  • +
  • -

Aslında vardı…

Ve çok güzel etkinlikler yapılırdı.

Üstelik sadece kent merkezinin gereksinimlerini değil;

Çevre ilçelerin kültürel etkinliklerine de kapılarını açardı…

Ne mi oldu?

Bundan sekiz yıl önce;

“Buraya daha güzel bir ‘sanat merkezi’ yapacağız” diye yıktılar.

Ve o günden-bugüne bir daha yanına uğramadılar…

Yani daha açık bir ifadeyle;

Unuttular…

Yani;

Bir zamanlar her akşam -kuş sesleri gibi- insan sesleriyle cıvıl-cıvıl cıvıldayan ‘Kültür Salonunun’ yıkıldığı günden bu yana sanat ve kültürel adına doğru-dürüst bir etkinlik yapılmıyor bu kentte…

Yani;

Sekiz yıldan bu yana suskun bu kent…

Sokakbaşı’nın sakinleri suskun…

Ve o mevkiden geçenler;

“Bir zamanlar burada ‘Kültür Salonu’ vardı” diye hayal kuranlar suskun…

Ve oradan geçerken ilk kez sahneye çıktığı aklına gelen genç;

Ben ilk kez burada bulunan ‘Kültür Salonunun’ sahnesinde sahneye çıkmıştım” diye düşünen genç adam suskun…

Söylediği güzel türkülerle ve şarkılarla salondaki seyirciyi ayağa kalkarak kendisini alkışlatan sanat adamları suskun…

Ve unutamadığı en güzel tiyatro oyunlarını bu salonda izleyen o günün seyircileri suskun…

Yıl sonu etkinliklerini göstermek için sabırla bekleyen okulların öğretmenleri suskun…

Her yıl en az iki program yapan sivil örgütlerin yöneticileri suskun.

Kısacası…

Velhasıl-kerim;

Sekiz yıldır sanat suskunluğunu yaşıyor bu güzelim kent…

Ve bu ‘kuzuların sessizliğine’ öylesine alıştı, öylesine alıştı ki…

Geçmişte sanatla iştigal edenler bile bir adım öne çıkarak;

“Yahu bu yıktığınız Kültür Salonunun yenisi ne zaman yapılacak” diye sormuyor

Ve yine Allah’ın bir başka kulu ortaya çıkıp da;

“Yahu, bu yıktığınız sanat binasının yenisini bu zamana kadar neden yapmadınız?”

“Neden yapmıyorsunuz?” diye sormuyor…

Kültür Salonunun yıkıldığı yıllarda temeli atılmaya başlayan ve milyonlarca liraya mal olan kooooskoca ‘Çotanak Stadyumunu’ yapıp bitirdiniz de;

“Sizlere yenisini yapacağız dediğiniz; Kültür-Sanat Merkezini neden bir türlü bitiremiyorsunuz?” diyen bir Allah’ın kulu ortaya çıkmıyor…

Veya başka bir emsal örnek vererek;

“Gemilerçekeği sahilinde yapılan ‘Millet Bahçesinin’ yapımına Kültür Salonunun yıkılmasından çok sonra başlamasına rağmen, yapılıp ve şu anda hizmete sunuluyor da;: Kültür salonu neden bir türle yapılıp hizmete sokulamıyor?” diyebilecek insan çıra ile aranıyor!

Ve yine başka bir örnek;

Şu an ‘Atatürk Stadyumu’ yıkılarak, yerine ‘Millet Bahçesi’ kurulacağı söyleniyor…

Ve bu projede bir an önce bitirilip;

Buranın yapılışı da bir an önce hizmete sokulursa hiç şaşırmam…

Yani; bir türlü yapılamayan ‘Kültür-Sanat Kompleksi’ yine unutulursa; ona da şaşırmam…

Vallahi nasıl yapsak bilmem ki?

Sözünü ettiğimiz ‘Kültür Salonlarını’ veya bir türlü yapılamayan Sanat komplekslerini unutanları ayağa kalkıp alkışlasak mı dersiniz; ne dersiniz?

Vay be!

El-oğlu kültür-sanatı; ekmek, su ve hava gibi yaşamının bir parçası sayıyor…

Bizde ise; ya lüks!

Ya da;

“Olsa da olur, olmasa da olur” şeklinde düşünülüyor…

Aslında bu bakış açısını ve felsefeyi yadırgamamakta gerek…

Çünkü bizim kültürümüzde ‘tiyatro yapmak isteyenlere şöyle denir;

“Tiyatoracı mı olacaksın?”

Ve müzikle uğraşmak isteyenlere de şu yakıştırma yapılır;

“Tamam”

“Anca bulmuşsun mesleğini”

Veya da;

“Davulcunun kızı davulcuya, zurnacının kızı zurnacıya varırmış” diye küçümsenen bir kültürden geliyoruz biz…

Açıkçası;

Kolay-kolay terk edecek gibi de görünmüyoruz…

Her neyse…

Bu (bazılarına göre) can sıkıcı sohbetimizi şöyle özetleyip ve şu somut örneği vererek sonlandırmak istiyorum….

Herkes bilir…

Ve hiçbir kimse de itiraz edemez ki;

Bu ülkede ‘Prof’ unvanlı Yılmaz Büyükerşen diye bir belediye başkanı var…

Yani;

Eskişehir’in tarihi dokusunu bozmadan ve onu ‘sanat-kültürle’ süsledikten sonra dünyanın en modern ve kültür kentleri arasına sokan (eski) Anadolu Üniversitesinin rektöründün söz ediyorum…

Şimdi insanın ister-istemez şu soruyu sorası geliyor;

“Yahu bu koskoca profesör, rektör unvanlı belediye başkanı her şeyi bir bıraktı da, sanat-kültür, çoluk-çocuk işleriyle mi uğraşıyor Allah aşkına?” diyeceği geliyor…

Kısacası uzun sözün özü;

“Güneş girmeyen yere doktor girer” diyebiliyorsak eğer…

Bende bu söze benzeş olan;

“Sanat girmeyen yere şiddet girer”” diye düşünüyorum…

Ve bu düşünceden hareketle şöyle diyorum;

Beyler…

Efendiler…

Bu kentin yönetsel sorumluluğunu üstlenen zat-ı muhteremler;

“120 Bin nüfusu olan bir kentte bir tanede kültür-sanat merkezi olmaz mı Allah aşkına?”

“Yıktığınız ‘Kültür Salonunu’ yapmayacaktınız da neden yıktınız?”

“Neden bir türlü yapmıyorsunuz?”

“Paranız-pulunuz mu yok?”

“Yoksa sanatı-manatı boş verin, biz orası için başka bir projemiz var diye mi bekletiyorsunuz?”

Yahu işin kötü tarafı, bu konuda kime sesleneceğimizi de şaşırır olduk…

Derdimizi valiliğe mi anlatacağız?

Belediye’ye mi anlatacağız?

Milletvekillerimize mi danışacağız?

Özel İdare veya Kültür Müdürlüğünden mi çare arayacağız?

Onu da bilemiyoruz…

Hani en azından kime gideceğimizi bilsek şöyle diyeceğim…

Veya şöyle sesleneceğim;

“Sevgili yöneticiler, bu kente bir ‘kültür-sanat salonu’ yetmez…

En azından büyük mahallelerine de ‘kültür-sanat salonları’ yapılmalı.

Bu samimi önerilerimle;

Şimdilik hoş kalın,

Hep birlikte hoşça kalalım.

Bunlara eklenti olarak da;

Artık sanatsız yaşamayı bir tarafa bırakalım…

NOT;

  1. Görsel; Sokakbaşında bulunan (yıkılan) Kültür salonumuz.
  2. Görsel ise; yıkıldıktan sonra bir daha yanına varılmayan alan…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM