BU YAZI BİRAZ DAHA UZUN YORULMAYANLAR OKUSUN |
Sevgili dostlar
Değerli canlar,
Bugün; 22 Mayıs…
Bugünkü sohbetimize;
1947 yılının 22 Mayıs tarihinden yola çıkacağız…
Ve 75 yıllık yolculuğumuzu günümüze bağlayacağız…
Ancak izniniz olursa;
Sohbetimize bu ülkenin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün, ekonomik kalkınma ile ilgili birkaç özdeyişini bilmeyenler ve unutanlar için bir kez daha tekrarlamak istiyorum…
Emperyalizme boyun eğmeyen…
Ve onların önünde diz çökmeyen…
Kendi öz-gücüne güvenen…
Mustafa Kemal Atatürk diyor ki;
“Ekonomik bağımsızlığı olmayan bir ülke tam bağımsız sayılamaz.”
“Tam bağımsızlık, ancak mali bağımsızlıkla mümkündür.”
“Siyasi, askeri zaferler ne kadar büyük olurlarsa olsunlar, ekonomik zaferlerle taçlandırılmazsa meydana gelen zaferler devamlı olamaz, az zamanda söner.”
Yine Mustafa Kemal Atatürk derki;
“Bütün fabrikalar bir kaledir.” dedikten sonra da, gençlere yaptığı ‘Hitabede’ de şöyle bir uyarıda bulunur;
“…İstiklal ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler…
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir” diyor…
Ve bu sözleri söyleyen lider;
Teorik olarak havanda su dövmez!
Kurduğu ülkenin ekonomik bağımsızlığına kavuşması için;
Savaştan çıkmış bir ülkeyi 1923 yılından 1938 yılana kadar tam 46 fabrika ve 111 Devlet İşletmesi kurmuştur…
Hem de Osmanlıdan devraldığı 107,5 milyon altın borcunu üstlenip ve 1928 yılında başladığı borç ödemelerine rağmen…
Ki, bu borçta 26 yıllık bir süre diliminde, yani 1954 yılında bitmiştir…
Ve borcun tükenmesine yedi (7) yıl kala;
Erzurum ve Sivas kongrelerinde ‘mandacılık’ (boyunduruk altına girme) teklifini kabul etmediğimiz ABD tekrar harekete geçiyor…
Ve o dönemin başkanı Harry Truman;
“Dünya özgürlüğüne geçen yol Anadolu’dan geçiyor” diyor…
“Türkiye, Ortadoğu da bizim istikrar ve ön karakolumuz olacak” diyerek kongre üyelerini ikna ediyor…
Ve dahası diyor;
“Yunanistan kaybederse bütün Avrupa’nın bağımsızlıklarını devam ettirmek ve savaşın hasarlarını onarmak için mücadele eden. diğer ülkeler üzerinde etkisi olacaktır.” güzel ve etkili bir nutuk çekiyor…
Ve ardından da her iki ülkeye yapılacak olan 400 milyon dolarlık yardımı onaylıyor…
Ve yapılacak olan bu 400 milyon dolarlık yardımın;
300 milyon doları Yunanistan’a veriliyor…
100 milyonu da Türkiye’ye yapılıyor…
Ve bu yapılan yardımların takip etme işinde de Dışişleri Bakanı Marshall görevlendiriliyor…
Başka hangi yardımları yaptı diye mi soruyorsunuz?
Oooooo!!
Ondan sonra o kadar çok yardım yaptılar ki, hangi birini sayacaksın birader!?
Ama illa da merak ediyorsanız…
Ben aradan çekileyim…
Ve ülkemize yapılan yardımları şiir diliyle anlatması için bileklerinden kelepçeler eksik olmayan şairimiz Hasan Hüseyin Korkmazgil’e bırakayım…
Bakalım nasıl anlatmış yapılan yardımları?
Buyurun hep birlikte okuyalım;
“Bir gün çıkıp geldiler
anlamsız yüzlerini ve gülüşlerini
tüketim artıklarını üretim organlarını ve eski külotlarını
çikletlerini çukulatalarını getirip bıraktılar
tiklerini mimiklerini çiğliklerini
genç kızların düşlerini getirip bıraktılar
her gün her gün yeniden getirip bıraktılar
iplerini oltalarını konserve kutularını
süttozlarını soyalarını salemlerini
kısırlık haplarını madalyalarını tasmalarını
bayraklarını bayrak yırtmalarını sövmelerini
anamıza bacımıza çocuğumuza
en çok önem verdiğimiz şeylerimize
üretim organlarını ve tüketim artıklarını kullanarak
tanrının ve isa’nın ve bizimkilerin izniyle- atlarını
seyislerini çombelerini tıraşlarını ve dişlerini getirip bıraktılar
her gün her gün yeniden getirip bıraktılar
sonra güzel güzel anlaşmaları
sonra güzel güzel sözleşmeleri
sonra güzel güzel paylaşmaları
asılmışların ve asılacakların izniyle
ve durmadan durmadan baltazar bayramlarını
sonra güzel güzel savaş uçaklarını
radarları rampaları atom bombalarını
denizaltı deniz üstü bir şeylerini
bilinçaltı bilinç üstü her şeylerini
piekslerini bitekslerini bitpazarlarını
eroinlerini kokainlerini getirip bıraktılar
her gün her gün yeniden getirip bıraktılar
ve sonra çekip gitmediler gemilerine
ve sonra çekip gitmediler gemilerine
ve sonra çekip gitmediler gemilerine
ve artık o kadar çok şey getirdiler ki
ve artık o kadar çok şey getirdiler ki
ve artık o kadar çok şey getirdiler ki,
BAĞIMSIZLIĞA YER KALMADI ÜLKEMDE”
Eeeee?
E’si şu;
En zor günlerde…
Erzurum ve Sivas Kongrelerinde;
Amerikan emperyalizminin ‘boyunduruğu altına’ girmeyi reddeden Kuvayi Milliye kadrosu…
Mustafa Kemal Atatürk’ün bu dünyadan ayrılışının 9. yılında ABD emperyalizmine teslim oldular…
Karşı çıkanları ve muhalif olanları da ‘Komünistlikle’ suçladılar…
Sonuç;
Küçük Amerika olacaktık…
Her mahallede bir milyoner yaratacaktık…
Dünyanın en önde ülkeleri arasında yer alacaktık…
Ülkenin refah seviyesini yükseltip, tek bir yoksul bırakmayacaktık…
Dışarıdan borç alan bir ülke değil, borç veren ülke olacaktık…
Bunların olup-olmadığını bilemiyorum…
Daha doğrusu bunun yorumunu da sizlere bırakıyorum…