BUGÜN ŞEN-ŞAKRAK GÜLÜYORSUN YARIN SESSİZ-SEDASIZ GİDİYORSUN

BUGÜN ŞEN-ŞAKRAK GÜLÜYORSUN YARIN SESSİZ-SEDASIZ GİDİYORSUN

 

Zor be!

Bir türlü giriş yapamıyorum…

Meğer ne zor şeymiş bazı yazıları kaleme almak!

İçimden bir ses; “Hadi artık nasıl giriş yapacaksan yap da, bir an önce gir şu konuya” diyor…

Diyor demesine de, bir başka seste; “Girmesi o kadar kolay mı kardeşim. Sıkıysa gel sen gir!” diye karşılık veriyor “gir” diyen sese!…

İçimden gelen sesler ne derse desin, aslında bir an girmeliyim konuya da, inanın beni nerden geldiği belli olmayan gizemli bir güç engelliyor adeta!

Zihnimi karıştırıyor…

Zaten tükenmeye yüz tutmuş aklımı çatallaştırıyor!

Aman Allah’ım bazı olayları ve bazı insanları anlatmak ne kadar da zor oluyormuş bazen…

Tıpkı en sevdiğin yakın arkadaşlarından birisini aniden kaybedince önce inanmak istemezsiniz, daha sonra şaşkın vaziyetlere düşerseniz de, adeta bir boşluğa düşersiniz ya!

İşte ben o vaziyetteyim şu an…

Çünkü çocukluk ve gençlik arkadaşlarımdan sevdiğim birisini kaybettiğim için şu an klavyemin başında elim ayaklarıma dolaşıyor vaziyetteyim…

Onun için (belki bunu yazının girişinde bunu söylemeliydim) ne olur kusuruma bakmayın, bugün bu köşede birdenbire, ani bir şekelde kaybettiğim bir arkadaşımdan söz etmek istiyorum…

Adı; Halil İbrahim ÖZER…

Çoğu ona (mesleğinden dolayı) Radyocu Halil İbrahim der…

Bizim yaş kuşağımızdandır…

Gerek Dereli de, gerek Giresun merkez ve çevresinde tanıyanları çoktur…

Son yıllarda genellikle sade ve mütevazi bir yaşam tercih etmiş ve daha çok Dereli merkez, köy ve yaylarda yakınları ve arkadaşlarıyla vakit geçirmeyi tercih ederdi…

Birde kendisini oldum-olası çocuklarına olan düşkünlüğü ile tanınır bir yanı vardı radyocu Halil İbrahim’in…

Vay be!…

Dünya gelip gitmek bu kadar kolay mı be!

Bundan 45 yıl öncesi daha dün gibi aklımda;

Derelispor’un liglere katıldığı yıl ilk Başkanı; Durmuş BAYBURT…

İkinci yıl Başkanlığı Halil İbrahim ÖZER geliyor ve başlıyor birlikte iki-üç yıl sürecek olan spor birlikteliğimiz…

Derelispor’un Kulüp Başkanı; Halil İbrahim, takımın antrenörlüğünü yapan da benim…

İki yaşıt arkadaş birlikte Derelispor takımını en güzel yerlere getirmeyi düşlüyoruz başkan Halil İbrahim’le…

Gerçi cepte beş kuruş yok.. Dilencilik yaparak yürütüyoruz kulübü. Maç sonrası hararet söndürecek limonları Giresun’a maça giderken (rahmetli) sebzeci Ahmet’ten veresiye alıp giriyorum ama olsun…

Yoksa bütçemiz yok, zengin düşlerimiz var ya!

Hatta biz yaz dönemlerinde kulüp’ün ihtiyaçlarını karışlamak için daha çok Tiyatro ve Kültürel Eğlence geceleri organize ettiğimiz için Kulüp Başkanlığı yapan Halil İbrahim’e rol verip tiyatroda bile oynattım…

Bilmem ki bu zaman kadar kulübe gelir getirmek için tiyatro oyunlarında ‘rol alan’ başka bir Kulüp Başkanı daha var mıdır?

Ben olacağını zannetmiyorum…

Ah, Halil İbrahim ah!…

Ne vardı bu kadar erken yola çıkacak…

Hem de tüm sevenlerini şaşırtacak bir biçimde yola çıkmanın alemi neydi!

Üstelik daha on gün önce sevgili ağabeyin Şükrü ağabeyi yol etmenin acı ve hüznüne mi katlanamadın da, koşar-adım peşinden gitmeye kalktın?

Ah, sevgili arkadaşım ah!

Sen gerçekten iyi bir arkadaştın be!

Genellikle bazı yaşıt arkadaşlar birlikte iş yaptığı bir alanda ters düşerler ve dargın bir biçimde yollarını ayırırlar ama nedense ben seninle yaptığımız her çalışmada fikir birliğine ve keyif alarak yol almıştık be dostum…

Bir dönem spor organizasyonlarında birlikte olduk…

Aynı süreç içerisinde sanat ve kültür etkinliklerinde birlikte yol aldık…

Hatta hiç unutmam senin oğlun, bizim öğrencimiz olan Serkan’ı ben ilk kez 4. Sınıfta bağlamı elinde sahneye çıkardığımda senin yaşadığın mutluluğu hiç mi hiç unutamıyorum…

Serkan minicik elleriyle o yılların gündemde olan; “Siyah Perçemlerin” türküsünü yorumlarken, senin mutluluktan yaşaran gözlerini hala dün gibi anımsıyorum…

Demek aniden yola çıktın gidiyorsun ha!

Şaşırttın bizi be arkadaşım…

Tamam “Her ölüm erken ölümdür” sözünü kabul ediyorum da, seninki de (biz sevenlerine göre) gerçekten çok erken bir ölüm be kardeşim…

İnan ne diyeceğimi bilemiyorum…

Şaşkınlıktan hangi sözcükleri art-arda getirirsem daha anlamlı olur vallahi karar veremiyorum!

En iyisi sözcüklerin ayaklarını birbirine dolaştırmadan, sözlerimi bağlamak istiyorum sevgili arkadaşım…

Güle-güle git sevgili arkadaşım güle-güle git…

Yolların ışık, mekanın cennet olsun…

Geride bıraktığın eşin, çocukların ve sevenlerinin başı sağ olsun…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?