BÜYÜK ŞEHİR ÜZERİNDE DURALIM EĞRİ OTURUP DOĞRU KONUŞALIM

BÜYÜK ŞEHİR ÜZERİNDE DURALIM EĞRİ OTURUP DOĞRU KONUŞALIM

 

Dün ‘Giresun Büyük Şehir’ oluyor konulu bir yazı yazmaya çalıştım.

Tarz olarak da; hani içine biraz ironi ve mizah tadı katayım istedim.

Daha doğrusu; bizi hafife alıp uçuk-kaçık, hafızamızla adeta dalga geçercesine alay edenlerin bu fantastik projesini bende hafife almak istemiştim ama pek başarılı olamadığımın farkına vardım…

Belkide vatandaşın artık şaka kaldıracak bir tarafı kalmadı!

Ki, sanırım vatandaş aynen bu vaziyette…

Şimdi gelin o zaman karşılıklı okutup, şu işi ciddi-ciddi konuşalım…

30 ilin ‘Büyük Şehir’ yapılacağını, sağır sultan duyduğuna göre sizde mutlaka duymuşsunuzdur diye düşünüyorum.

Ülkemizde 30 ilde Büyük Şehir yapılırsa;ne kadar Büyük Şehir sayısı olacak diye şöyle bir baktım; bu son 30 ilde büyük şehir olursa sayı 59’a çıkıyor ve geriye sadece 22 il kalıyor…

Bari eliniz değmişken onları da yapın da; bir kalemde çıksın!

Şimdi gel-gelelim ‘Büyük Şehir’ olma muhabbetimize diyeceğim ama isterseniz anlatılan konunun altı daha sağlam olsun diye küçük bir-iki örnek daha vermek istiyorum.

Örnek vermekten öte, gelin şu tespitleri birlikte yapalım.

Eğer eksiğimiz olursa da; birbirimizin eksiğini tamamlayalım.

Biz Türk toplumu olarak pohpohlanmayı çok severiz ya!

Örneğin; bir yere adam-akıllı, işe yarayacak bir hizmet götüreceğine o bölgenin insanlarının hoşuna gidecek bir söz söyle ve daha da yanına-yöresine uğrama…

Yani demem o ki; bu zamana kadar birçok ilçenin adı değiştirilerek il yapıldı ama kaderi yine aynı kader; hiç değişmedi…

Birçok kalabalık köyler ‘Belde’ ve ‘İlçe’ yapıldı ama unvanından vede ‘amirinin’ değişmesinden başka bir değişiklik olmadı!

Daha önceleri de birçok ilimizin adını “Şanlı” ve “Kahraman” verdiler ama ne yazık ki, bu kahramanlığa laik görülen insanların yanına bir daha uğranılıp; “Aç mısınız, tok musunuz? Bir derdiniz var mıdır?” diyen olmadı!

Yalan mı?

Bunları senaryo olsun diye ben uyduruyorum yoksa?

Şimdi beyler, eğri oturalım-doğru konuşalım…

Durup-dururken birbirimize madik atmayalım!

Bizlerde bu bölgede yaşayanlardanız; onu için birbirimizi yemeyelim!

Adam gibi oturup; adam gibi konuşalım!

Adam gibi birbirimizi dinleyelim!

Fazla uzağa gitmeye gerek yok…

Yan tarafımızda omuz-omuza durduğumuz bir komşumuz Ordu var.

Bu ilimizi de Büyük Şehir yaptılar.

Çambaşı Yaylası yolunda “GILİ-GILİ ÇEŞMESİ” vardır…

Şimdi orası da Ordu-Merkezdeki o güzelim meydanlar ve caddelerle eş-değerde sayılıyor…

Yani idari uygulama ve tasarruf biçimi neyse “Gıli-Gıli Çeşmesinin’ yanında duranlara’da aynı uygulama statüsü içinde sayılıyor…

Daha açık bir biçimde ifade etmemi isterseniz; hizmet merkeze yapılıyor, kuş uçmaz-kervan geçmez yerler statüden sayılıyor!

Şimdi insanın aklına yine ister-istemez şöyle bir şeytanlık geliyor;

“Yahu hizmet vermek istediğiniz, kalkındırmak istediğiniz yörelere statü değişikliği yapılarak hizmet götürülebiliyor da, statü değişikliği yapılmadan neden götürülemiyor?”

Eğer hizmet götürmek için yasası-tüzüğü uygun değilse yasasını ve tüzüğünü değiştirerek hizmet götürün.

Hizmet götürmek için yasayı-tüzüğü değiştirmek zorda “Büyük Şehir” yasası çıkarmak daha mı kolay?

Bunun içinde bir bit yeniği yok mu sizce?

Hani bu konuyla ilgili izin verirseniz (hafif argolu) bir halk özdeyişini anımsatacağım; “Çobanın gönlü oldu mu, tekeden süt sağar” diye bir deyim vardır bilirsiniz…

Şimdi bizim yönetsel güçlerimizin de herhangi bir yere hizmet götürmek gibi bir derdi olsa acaba “Büyük Şehir” gibi aldatmacalara yer vermeden götüremez mi? Bal gibi de götürür!…

Ama her nedense bizim yaşamımızın içinde “Böyyük” sözcüğü çok itibar görüyor!

“Büyük Şehir”

“Büyük Adam”

“Büyük Takım”

“Büyük Siyasetçi”

“Büyük Ticaretçi” listeyi uzatın uzatabildiğiniz kadar!

“Büyük” sözcüğü bizim en vazgeçilmezlerimizden olduğu için nerede kullanılırsa “iş yapar” nerede kullanılırsa “kar getirir” bunları çok iyi biliyor doğrusu!

Şimdi daha fazla vaktinizi almadan hemen özetlemek istiyorum.

Ancak özetleme biçimimi şeytanın bine sürekli dürtükleyerek; şunu da anımsatarak bitir deyiveriyor;

Unuttunuz mu, yoksa anımsıyor musunuz bilmem!

Çok yakın tarihlerde çıkarılan bir yasayla Yaylak ve Yaylalarımızda artık evimize bir çivi çakamıyoruz…

Ne yeni bir ev, nede hayvan barınağı yapabiliyoruz…

(Fazla sıkılıyorsunuz sendromuna kapılarak kısa kesiyor) ve şöyle bir soruyla bitirmek istiyorum; tüm derelerin, akarsuların suyunun satılması ve daha sonra köylerdeki evlere su saatleri takılmasının da acaba (ileriye dönük olarak) daların-bayırların Büyük Şehir statüsü altına alınmasının bir hazırlığı olabilir mi?

Siz yersiz bir kuşku ve komplo teorisi diyebilirsiniz ama inanın ben bilmediğimden soruyorum…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?