Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
BÜYÜKLER KAPALI OTURUM İSTİYOR TİP ÜYELERİ HALKTA DUYSUN DİYOR
  • 0
  • 153
  • 06 Mart 2020 Cuma
  • +
  • -

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Bugünkü sohbetimiz;
3 Mart günü TBMM çatısı altında küçük-büyük siyasi partilerin bir araya gelerek yaptıkları ‘oturum’ üzerine olacak…

Daha doğrusu bu önemli ‘oturum’ konusunda naçizane benimde kendi çapımda, kendimce söyleyeceğim üç-beş kelam olacak…

Neden olmasın?
Sonuçta her ne kadar parlamento koltuklarına yakışmayan birisi olsak da, o koltuklara yakışanları seçenlerden birisi de benim…
Yani bende tabanda özü temsil eden milli iradenin bir üyesiyim…

Efendim;
Şimdi sözü daha fazla uzatmadan asıl mevzumuza girelim…

Sizlerinde bildiği sınır ötesinden gelen son 36 şehit olayından üç-beş gün sonra TBMM üyeleri bu konuyu görüşmek için bir araya gelerek bu kötü gidişe bir çözüm düşünmek istediler…
Ve 3 Mart salı günü toplanmaya karar verdiler…

Ve görüşülmek istenen konu bir milli dava konusu olduğu için irili-ufaklı ne kadar siyası parti üyesi varsa -çağrıya uyup-TBMM çatısı altına geldiler…

Geldiler gelmesine de…
Ancak o da ne?
Sınır ötesinde yapılan operasyonun, kavganın, savaşın (adı her neyse) görüşülmesinin ‘gizli’ yapılması isteniyor…

Yani bu tarz görüşmeyi parlamentoda çoğunluğa sahip iktidar partisinin üyeleri istiyor..
TBMM Çatısı altında gurubu olan küçük ortağı destekliyor…

Ve diğer taraftan muhalif kanadı oluşturan iki ortak da önce biraz direniyor…
İtiraz ediyor…
Fakat daha fazla direnemeyince de yelkenleri indirip teslim oluyor!
Yani ‘Kapalı Oturum’ görüşmelerine katılıyor…

Ancak parlamento çatısı altında TİP (Türkiye İşçi Partisinden) iki milletvekili bu ‘kapalı oturum’ tarzına itiraz ediyor…
Parlamentodaki sayılarına ve etlerine butlarına bakmadan itiraz ediyorlar;

“Hayır olmaz” diyorlar…
“Halktan bir şey saklanmamalı”
“Alınan kararları vatandaşımızda duymalı”
“Çünkü ölen çocuklar onların çocukları”
“Halkın ve emekçinin oğulları”
“Alacağım kararları halktan niye saklıyoruz ki” diyorlar…

Fakat ne derlerse desinler…
Önerilerini ve düşündüklerini kabul ettiremiyorlar…
Ve kabul ettiremeyince de ‘kapalı oturuma’ katılmayıp ve bir anlamda bu kararı protesto ederek oturuma katılmıyorlar…

Peki daha sonra mı ne oluyor?
Sıcağı sıcağına hemen söyleyelim;

Sınır ötesinde (artık ne yapılacaksa) halk tarafından bilinmesi istenmeyen ve -on yıl kimselere söylememek koşuluyla- gizli kararlar alınıyor…

Gizli ‘kararlar’ alınıyor alınmasına da…
Parlamento çatısı altında yapılan küfürler ve yumruklu kavgalar gizli kalmıyor…
Ve her ne hikmetse analı-avratlı sövüşmeye dayalı kavgalar maç yayını gibi naklen veriliyor…

-Ulan şerefsiz!
-Şerefsiz sensin!…
-Ulan namussuz!
-Namussuz sensin!
-Ulan sen vatan hainisin!
-Sen daniskası’sın!

Bu ve buna benzer daha ne akla-hayale gelmez küfürler…
Daha çıkınından yeni çıkmış naftalin kokan yepyeni el değmemiş küfürler!
Bini bin para!…

Sınır ötesi yapılacak kavgaları kendi aralarında -aman halk duymasın- diye ‘kapalı oturum’ biçiminde yapıyorlar ama…

Diğer taraftan kendi aralarında yaptıkları kavgaları köy meydanı veya yayla çayırında ‘sınır kavgası’ yapanlar gibi aleni ve üstelik naklen maç yayını yapar gibi halka servis ediyorlar!

Eh, yapılacak bir şey yok…
Kalkıp da koskoca adamlara nasihat edecek halimiz yok ya!
Üstelik yapsak ne fayda…
“Yapmayın,etmeyin, çocuklara kötü örnek oluyorsunuz” desek bizi mi dinleyecekler sanki!
Yine bildiklerini okuyacaklar!
Her neyse…

Konuyu şuraya bağlayarak bitirmek istiyorum…
600 kişilik Parlamento da aykırı düşünceye sahip 2 üyenin, yani Türkiye İşçi Partisi (TİP) milletvekilinin toplumdan yana tavır takınan; Erkan BAŞ…

Ve diğer arkadaşı Barış ATAY’ın dimdik duruşlarını ve ne yalan söyleyeyim bu genç parlamenterlerin takındıkları toplumcu tavrı görünce -tabir yerinde olursa- yüreğim yağ bağladı!
Yorgun düşen umutlarım yeniden yeşermeye başladı….

Her nedense yine birdenbire 1965’li-98’li yıllara geri dönüverdim.
Yine demokrasinin tam çalışmasını isteyen gençleri anımsadım.
Toplumun ortak çıkarlarını savunan…
Sömürüye ve emperyalizme karşı çıkan…
Halkını ve emekçinin yanında saf tutup onlarla birlikte meydan meydan dolaşarak onların haklarını arayan…
‘Hak aradı’ diye coplanan…
Suçlanan, horlanan…
Kıyıda-köşede pusuya düşürülüp vurulan…
O yok edilen gençlik geliverdi birdenbire aklıma…

(Ki, bu sözünü ettiğim vekillerde o günün gençliğine çok benzeş olduğu için görselde onların fotoğraflarını paylaşmak istedim. Umarım yanlış anlaşılmamıştır.)

Son söz;
Ne mutlu toplumun ortak çıkarları için tavır alanlara…
Ne mutlu arka kapılar ardına saklanmayan ve yüreği emekten insanlıktan yana atanlara…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM