Hatice SATGUN
Hatice SATGUN
hatice@giresungundem.com
CARTOĞLU DEĞİRMENİ
  • 0
  • 471
  • 04 Ağustos 2020 Salı
  • +
  • -

Tarihimiz, kültür hazineleri ile dolu iken bugün o tarihi yanından geçtiğimiz halde görmezden gelerek yok olmasına bir nevî yardım ettiğimiz şu günlerde size bir değirmenden bahsedeceğim. CARTOĞLU DEĞİRMENİ Giresun Dereli Karayolu üzerinde 25. Km’dir, Dereli’ye 5 Km kala, Aksu Deresi üzerinde kurulu beton bir köprü girişindeki tabelada: ‘Cartoğlu Değirmeni’ yazısı ilişti gözüme. Üzerinde de ‘Çengelköy’ yazıyordu. Köyü, daha önceden Fatih Küçükyıldız isminde bir dolmuş şöförü ziyaret etmemi, tanıtmamı rica etmişti benden. Ben de tam o tabelanın önünde dolmuştan indim.
Ve hemen telefonumla, sosyal medya üzerinden canlı yayında çekmeye başladım önümdeki nazlı Çeşmeyi. Bu arada TRT Yurt Muhabirliği yapmış ve ‘Derelinin Sesi’ Gazetesi’nde çalışan Cihan Yavuz’u aradım. O da geldi . Köyün Muhtarı Esat Yıldız da geldi fakat bize esas rehberliği Tahsin Amca yaptı. (Tahsin Küçükyıldız) Gelelim değirmene. Değirmen 1959 yılında yeni yerine yapılmadan evvel 500 metre daha yukarıda geçici olarak Kazım ve Ali Küçükyıldız Kardeşler tarafından yapılmış. Bu iki kardeşin babaları da Trabzon Ağasarlı imişler.
Oradan buraya gelip yerleşmişler diyor Tahsin Amca. Şimdi Mehmetoğulları diyorlarmış onlara. Anlatıyor sonra; ‘babam ve amcam şu gördüğün kayalıkları keserek’ diyor eliyle işaret ederek, arkamızdaki karataştan dağı gösteriyor ve, ‘ balyozlarla vura vura bu su kanalını kayalıktan ayırdılar, aşağıda akıp giden Aksu Deresi’nin üst kenarına, ayak basacak kadar bile kenarlığı olmayan kanalı kurdular ‘ diyor 1946 doğumlu 74 yaşındaki Tahsin Amca.
‘İki sene işlettikleri geçici değirmene öğütülmeye gelen tahılı, onun deyişiyle zahraları getirenler için bir de sandal, kayık yapıyor ve karşıdan karşıya bağladığı halatı kayığa da bağlayarak, insanları ve zahirelerini taşkın sularda karşıdan karşıya sele kapılmadan taşıyordu’ diyor. Bizim de bu değirmenimiz böylece kapanmayıp, çalışıyordu. Hatta ta o zamandan bu zamana kadar Ordu, Trabzon ve Şebinkarahisar ‘dan un yapmaya zahra getirenler çok oldu, hala da getiriyorlar. Soruyorum hemen; ‘peki ne oldu kayığa daha sonra?’ ‘Sel aldı bir iki kez. Halatı koptu.’Diyor Bizim burayı tanıtın diye birkaç yerel kanallara telefon ettik, geleceğiz dediler ama gelmediler’ diyerek üzülüyordu Tahsin Amca ‘işte geldik, gidiyoruz’ der gibi hali ve tavrıyla…
Sonra beni su kanalına doğru gidelim diyerek, döndü koyuldu yola büyük bir sevinç ve heyecan içinde… Kanala giden teneke kapıyı açıp, eliyle ‘gel’ işareti yaptıktan sonra tek, tek her taşın hikayesini anlamaya başladı önüm sıra giderken. Ben de bir yandan canlı yayın yapıyor, diğer yandan da ‘biri fotoğraf çekse’ diye içimden geçiriyordum. Aklıma birden Tokat, Amasya karayolu üzerinde bulunan ‘Ferhat Su Kanallar’geldi. Üniversite yıllarımda Tokat’ta okurken (1987-1989 )Giresun’a her gidiş gelişte iki aşık olan Ferhat ve Şirin’in hayat hikayeleri gelirdi aklıma. ‘Tahsin Amca!’ Dedim . ‘Tıpkı Ferhat’ın Şirin’i için dağları deldiği ve şehire su getirdiği kanallara benziyor’ dedim. ‘İşte!’ Dedi, durup bana dönerek. ‘İşte babam da onlardan esinlenerek yaptı zaten bu su kanalını’ dedi. Bir müddet sessizce yürüdükten sonra güneş ışığının yeşil sulara vurduğu ve üzerine ağaçların yemyeşil dallarının uzandığı su kanalının virajdaki muhteşem görüntüsü beni benden aldı. ‘Tekrar gelir, fotoğraf çekerim’ diye düşünerek geri dönelim istedim.
Daha sonra Tahsin Amca’nın kızı, oğlu, yeğenleri, eşi, köy muhtarı ve köylü kim varsa hep beraber işleyen değirmene girdik. O sırada mısır, (darı) zahra getiren bir müşteri de mısırını öğütmeye verdi. Başladı o koskoca Değirmentaşı dönmeye. Türkülere, şarkılara söz olan ‘değirmentaşı’ mısın başımda dönüyorsun?’ Der gibi mısırı un etmeye… Unları kürekle çuvala doldurduk. Sıcacık ve çok güzel kokusu ile sanki ekmek oldu bir anda yiyesim geldi. Daha sonra değirmenin bir arka odasına geçtik, odada bir Ocakbaşı vardı. Bacası ile orijinal.
Ve değirmentaşını kaldırmaya, taşımaya yarayan bir Mengene ve tahtası, bir eski kantar tam 300 kg çekebilen, tartabilen, sonra bir hassas el terazisi el kantarı dedikleri iki bakır kase ve zincire asılı duran el ile ayarlanan hesaplama ayarı, sonra Değirmentaşı bilyeleri vb. Birkaç malzeme daha. Omları görünce sanki bir müze canlandı gözümde ve dedim ki; burayı ‘Cartoğlu Değirmen Müzesi’ni çevirin, ben de vali bey ve Kaymakamı alıp getirir açılış yaparız. Köye bir butik kurumuz, elsanatları yapan kadınlarımızın ürünlerini ziyaretçilere açarız, tevek, üzüm yapraklarından sarma yapın, yanına çay kahve, kek, börek yapın. Biz ziyaretçiler de gelip yiyelim, satın alalım. Köyünüz kalkınsın’ dedim. Bu arada bana doğru koşarak birinin yaklaştığını gördüm .
Biraz diğer insanlardan farklı olduğunu anladığım kişi yaklaşınca kafasını öne eğerek ve ellerini önde tutarak’ yenge benim adım Davut! Ben şu dağın arkasında oturuyorum deyip tepeleri gösterdi. Bana yardım et. Bizim köyümüz güneş görmüyor, geç gelen güneş erken gidiyor. Evimiz soğuk oluyor. Ben dinamo kurarak elektrik enerjisi üretmek ve köylünü elektriğini şaplamak istiyorum’ dedi. Ben de;’ nasıl yapacaksın bunu Davut? Dedim. Dereye doğru hızla yönelerek ben hesapladım ve Ruanda gördüm kurarken, şuraya , şuraya dinamo yerleştirip şöyle şöyle yapacağım diye hızla heyecan içinde anlatmaya devam etti.
İzledim Davut’u bazı köyü niyetli insanlar gibi, kimsenin malında, mülkünde, ırzında, namusunda, dedikodusunda değildi. Köyüne elektrik enerjsini kurmanın derdinde idi. ‘Kaymakama gittim bana dinamo buldu çok para biriktirmem gerekiyor, bana yardım et’ dedi. Cihan yavuz da kendisine söz verdi, ‘ kaymakam bey ile görüşüp sana söyleyeceğim Davut’ dedi. Davut, ‘size çok dua edeceğim, bana yardım edin, bir adama, ustaya 3.000 küsur para verdim, o yapacak dinamoyu bize.
Beni duyur , köyüme bunu yapmalıyım’ diyerek yalvarıyordu. Ben gazeteye yazacağım, Cihan Bey’de kayamakamla görüşecek Davut’ diyerek oradan ayrılmadan önce, sağolsun Giresun basınından Cihan Yavuz ‘da o sırada, fotoğraf ve video çekerek bana destek oldu. Köylüye onları tanıtacağıma söz vererek, o müze için çalışma yapmasını muhtar Esat yıldız’a rica edip ayrıldık. Çünkü aynı akşam yani Pazartesi akşamı saat:21:00 ‘de Harşit TV ekranlarında ‘Hatice Satgun ile Giresunî Saatler’ programımın canlı yayın konukları olan Ankara’dan TRT Sanatçısı bestekar, aranjör Suat Yıldırım, Yozgat Sarıkaya’dan TÜRKSEM başkanı Kelami Akdemir ve Afyonkarahisar’dan Ahde Vefa Kül. San. Derneği Başkanı Azime Çavdar Gürlek beni bekliyorlardı. Ve akşamında müthiş rating yapan güzel bir program yaşadık.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM