Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Gelin bugün sizinle sanat üzerine sohbet edelim…
Daha doğrusu şu son günlerde yaşadığımız acıları ve moral bozukluklarını, yorgunluklarını sanattan ve edebiyattan söz ederek giderelim…

Ve en önemlisi de yapmak istediğimiz sohbete kalburüstü ve yönetsel kimlikli şahsiyetleri davet etmeyelim…
Gerçi davet etsek de gelmezler ya….

Gelmezler;
Çünkü benim bu güzel ülkemde sanat hala lüks sayılıyor…
Hala tu-kaka sayılıp, omuzdan bakılıyor!

Gelemezler;
Çünkü sanat ve edebiyatla uğraşanların özgür düşüncesinden korkuluyor!
Hatta ve hatta “ya mensubu olduğum ve biat etmek zorunda kaldığım siyasi partililerden birisi görürse ben ne halt ederim!” gibi duygular taşıyor…

Tedirgin oluyor…
Bir-şekilde korkuyor…
Korkmuyorsa tövbe şart olsun…

Yine üzülerek düşündüğümü belirtmek isterim ki;
Benim bu güzel ülkemde ‘şiddet, küfür, kaba kuvvet’ prim ve reytingi yapıyor da…
Ne yazık ki estetik ve güzel sanatlar prim yapmıyor…
Zorla değil ya arkadaş yapmıyor işte…

“Ulan senin ananı-avradını!” diye başlayan sözler muteber sayılıp el-üstünde tutuluyor da….
Örneğin; “Hep birlikte savaşsız bir dünyada barış içerisinde, kardeş-kardeşe yaşayalım” deyince; hakaret gibi algılanıyor…

Her neyse…
Sözü şuraya getirmek istiyorum;

Geçtiğimiz günlerde…
Yani 28 Şubat tarihinde…
İl merkezimizde bulunan Can Akaengin Sanat Galerisinde;
“Zehra Kemaloğlu’nun Şiir ve Sanat Günleri” başlığı altında yeni yazdığı şiir kitabının imza günü vardı…
Beni de davet etmişti ve gittim…

Afişlerde ve davetiyelerde programın başlama saati; 14.00
Başlama saati yaklaştı…
Tamam; programın başlama zamanı geldi…
Geldi gelmesine de ortalıkta toplayıp bir araya getirsen ya 15 kişi var, bilemedin 20 kişi…

‘Minör Sözler’ isminde 4. şiir kitabını imzalayacak olan yazarımız Zehra Kemaldoğlu’nun moral bozukluğu yüzünden okunuyor…
Ama elinden geldiği kadar kimseye çaktırmak istemiyor…

Salonda yönetsel kimlik sahibi olarak Giresun Üniversitesinden KARASAM(Karadeniz Stratejik Araştırma ve Uygulama Merkezi) Müdürü Abbas Karaağaçlı ile birde Denetimli Serbestlik Müdürü (şair) Hasan Ünal var…

Ve birde ta Görele’den kalkıp gelen Şair ve Yazarlar Derneği Başkanı Nihat Öztürk ile emekli eğitimci Şükrü Çoban var…
(bunun dışında benim tanıdığım yönetici yoktu)
Her neyse…

Salonda 15-20 kişide olsa, program başlatılıyor…
Sunumu Giresun Üniversitesinden Ümran TURGUT yapıyor..
Diksiyon güzel…
Sözcükler duygu bandının üzerinde olması gereken güzellikte akıp gidiyor!
Yani en kısa tabirle; bir şiir kitabının imza gününde ‘şiir tadında’ bir sunum yapıyor sunucu Ümran TURGUT…

Ve ilk konuşmacı KARASAM Müdürünü Abbas Karaağaçlı..
İkinci konuşmacı olarak Hasan Ünal güzel bir konuşma yapıyor.
Ardından beni davet ediyorlar mikrofona…
Ve daha sonra da Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Bekir Bayram kısa bir konuşma yaptıktan sonra kitaplarını imzalamaya başlıyor Zehra Kemaloğlu salondaki mevcut katılımcılara…

Hemde morali bozuk olsa da…
Sunucu Ümran Turgut’un konuşmaları onu duygulandırsa da…
Yüzüne düşürdüğü tebessümle kitabını imzalamaya başladı…

Sanat sohbetimizi yavaş yavaş sonlandıracak olursak;
Gönül isterdi ki; bu sanat ve imza günlerinde salonlar tıka-basa dolsun…
Yazıp-çizerek üretenler mutlu olsun…
Ama olmuyor işte…

Ünlü ozanımız Hasan Hüseyin Korkmazgil’in de belirttiği gibi;
“Bülbülün eti için avlanıldığı bir ülkede-sanata zincir vuranların” yaşadığı bir dünya da olsa-olsa bu kadar olabiliyor…

Aaaah, ah!..
Ne demeli bilmem ki?
Durun en iyisi ‘bitirişi’ Zehra Kemaloğlu’nun dizeleriyle bitirelim;

GECE VE MAVİ
Bir şiir bin sözcüğe bedeldir.
Önceden programlanmış hayatı değil
Büyülü bir hayatı keşfetmek için
Zırvalayın!
Hiçbir sempatiye gerek yok
Bak! kendiliğinden esiyor
Rüzgar.
Hamili kalbim dostumdur;
Hükümsüzlüğün hükmünü sen ver artık!
Gece ve mavi
Senindir
Mor bulutlar benim.”
————————–
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Sağlıkla kalın,
Şiir tadında kalın…