Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
CUMHURİYET KURULUYOR YENİLİKLER DEVAM EDİYOR
  • 0
  • 165
  • 02 Kasım 2020 Pazartesi
  • +
  • -

Yıl; 1928
Aylardan 1 Kasım…
Ne yapıp-edip;
Şu ‘harf devrimini’ de yapmak lazım…
Çünkü bu toplum;
İslamiyeti kabul ettiği günden bu yana Arap harfleriyle yazıp çiziyor.
‘Yazıp-çiziyor’ diyorsak;
Bu söz gelişi söylenen bir söz…
Çünkü;
İslamiyetin kabulünden ve Osmanlı İmparatorluğunun kuruluşundan 1928 yılına kadar toplumun okuma-yazma oranı ancak yüzde 8 ile 10 arası…
Yani aradan kaç yüzyıl geçmesine rağmen bir arpa boyu yol alınamamış…
Alınamıyor…
Çünkü toplumun ‘dil yapısı’ Arap harflerine uyum sağlamıyor…
Kısacası bir kez daha ifade edecek olursak;
İslamiyetin kabulüyle başlayan ‘Arap harfleriyle’ yazıp konuşma yolculuğuna zamanla Farsça sözcüklerde karışmaya başlıyor…
Ve ‘yazı dilinin’ etkisiyle toplum kendi dilini kullanmaktan öylesine uzaklaşıyor ki…
Adeta kendi öz dilini unutup; Arapça, Farsça konuşmaya başlıyor.
Ancak bu konuda sadece Anadolu’nun Halk ozanları direniyor…
Yani o; bildiği güzelim Anadolu ve Türkmen dilini kullanıyor…
Tıpkı 13. yüzyıllarda yaşayan Yunus Emre gibi;
“Bir kez gönül yıktın ise,
Kıldığın namaz değil,
Yetmiş iki millet dahi,
Elin yüzün yumaz değil”
13. yüzyılda Yunus Emre böyle derde, onun ardılı olan Halk Ozanları bu geleneği sürdürmez mi sanırsınız?
Sürdürmez olur mu hiç…
Bakın içinde Arapça sözcük olmadan Pir Sultan Abdal nasıl anlatıyor derdini;
“Hızır Paşa bizi berdar etmeden
Açılın kapılar Şaha gidelim
Siyaset günleri gelip çatmadan,
Açılın kapılar Şaha gidelim…”
Ya, Karacaoğlan nasıl seslenir Toros’lardan;
“Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yoksulluk bir ölüm.”
Ya, ağa zulmüne, Bey sömürüsüne başkaldıran…
Ve mazlumun yanında yer alarak dağlarda yaşayan Köroğlu nasıl kullanır kendine özgü Anadolu dilini;
“Yasladım arkamı dağa taşa
Soyguncudur diye çattılar bana
Karşımda düşmanlarım Bey ile Paşa
Bağrım hedef oklar atılır bana”
Gördüğünüz gibi Anadolu’nun Halk Ozanları kendi dillerini Arap harfleriyle değil; telden-tele…
Söylediği türkülerle; dilden-dile…
Ve günümüze kadar en anlaşılır dille taşımışlardır…
Hatta şemsiyesi altında yaşadığı İmparatorluk baskı yapsa da;
Halkın içinde çıkan ve özü bozulmayan Halk Ozanları ‘yol dilini’ ve ‘öz dilini’ korkusuzca kullanmıştır…
Kimi zaman derdini dile getirmek için türküleri dilekçe gibi kullanmış…
Kimi zaman aşkını ve sevdasını bağlamasının böğründe anlatmış!
Kimi zamanlar ise dizeleriyle baskı ve zulümlere başkaldırmış…
Tıpkı Dadaloğlu gibi;
“Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımızın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman Padişahınsa dağlar bizimdir.”
Söylediği sözlerde anlaşılmayacak hiçbir taraf var mı?
Bence yok..
Gayet sade ve Anadolu halkının diliyle haykırmış!…
Yani; Türkmence, kendi diliyle…
Her neyse…
Madem ki konumuz; Harf Devrimi…
Kullandığımız harflerinde ‘dilimizin zenginliğine’ büyük katkıları olacağı için Halk Ozanlarının kullandığı dil üzerine örnekler vermek istedim….
Ki; o büyük cumhuriyetçi ve yenilikçi Mustafa Kemal Atatürk’te yüzyıllarca Arap harflerinin bu toplumun ‘dil yapısını’ bozup, günlük yaşamda kullanılan ‘sözcük yapısını’ bozduğunu görüyor…
Ve birçok dünya devletlerinin ‘ortak yazı dili’ olarak kullandığı Latin Harflerine bir an önce geçilmesine karar veriyor…
Yani;
Arap harflerini bırakıp ‘harf devrimi’ yapmayı taaa 1926 yılında düşünüyor ama…
Bazı itirazlar ve homurdanmalar olunca 1 Kasım 1928 yılına kadar sarkıyor…
Ancak şunu da söylemeden geçmeyelim;
Harf Devriminin yapılması için 1926 yılında gizli-gizli itirazlar ve homurdanmalar oluyor da, sanki 1928 yılında olmuyor mu?
Olmaz olur mu hiç…
Okuyup-yazma yoluyla milletin uyanmasını istemeyenler, kurulu düzenlerinin bozulmasını istemeyen çıkarcılar ve kodamanlar var.
Okuma-yazma yüzdesi çoğalırsa…
Hele hele birde kutsal kitabı Kuranı Kerim anlayacağı dille yazılıp okunursa…
Ve okuduğunu anlarsa…
Köylerde, kasabalarda muskacılık yaparak yolunu bulup, yaşamını sürdüren mollaların düzenlerinin bozulacağı korkusu var…
Var oğlu var…
İşte bu yüzden ‘Harf Devrimine’ karşı çıkıyorlar…
İşte bu yüzden Mustafa Kemal Atatürk’e düşman kesiliyorlar..
Ve günden-güne, çoğala çoğala da bu düşmanlıklarını günümüze kadar sürdürüyorlar…
Sıkıldınız değil mi?
Sadece siz değil, inanın sizin kadar bende sıkıldım…
Onun için ‘dil konusunda’ son sözü Ziya Gökalp’e bırakıyorum…
Buyurun birlikte okuyalım;
“Bir ülke ki, camiinde Türkçe ezan okunur,
Köylü anlar manasını namazdaki duanın…
Bir ülke ki mektebinde Türkçe Kur’an okunur,
Küçük büyük herkes bilir buyruğunu Huda’nın
Ey Türkoğlu, işte senin orasıdır vatanın!…”
Sanırım bu sözler üzerine daha fazla bir şey söylenmez…
Söylense söylense;
Hoş kalın,
Hoşça kalın,
Sağlıkla kalın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM