CÜRMÜ KÜÇÜK OLAN KATAR SİZCE NE KADAR YER YAKAR

CÜRMÜ KÜÇÜK OLAN KATAR SİZCE NE KADAR YER YAKAR

Hani sizde çok iyi bilirsiniz ya…
Birisine sinirlenince bazıları şu benzetmeyi yapar;
“Ateş olsan, cürmün kadar yer yakarsın”
Bu deyim aslında karşısındakine bir tehdit ve bir küçümseme olduğu kadar, aynı zamanda gaileye almama duruşudur ve bir eylem biçimidir…
Yani bir başka ifadeyle; “Senin etin ne, budun ne?” demektir…
Böyle bir benzetmeye neden gereksinim mi duydum?
Lafı hiç öteye-beriye evirip çevirmeden hemen söyleyeyim;
Son yıllarda Katar adında küçük bir ülkeyle, o kadar senli-benli olup ve her konuda o kadar sıkı-fıkı ilişkilere girmemizden dolayı -kendimce- böyle bir benzetme yapmak istedim hepsi bu…
Öyle ya;
Ülkemizin yüzölçümü; 783 bin 562 Kilometre kare…
Nüfusu 80 milyonun üzerine çıktı…
Körfez ülkeleri arasında yeri haritada zor görülüp, bulunan ve adına Katar denilen bir ülkenin nüfusu: 2 milyon 600 bin küsur…
Ve yüzölçümü de 11 bin 571 kilometre kare…
Yani bizim -alan olarak- en küçük illerimizden Ağrı, Erzincan ve Denizli ilimizin yüz ölçümü kadar büyüklüğü var…
İşte bu önemsemediğimiz ve küçümsediğimiz bu küçücük ülke; boyuna-posuna bakmadan; sürekli bize büyüklük taslıyor!
Hem de öylesine büyüklük taslıyor ve öylesine caka satıyor ki!
Dünyanın en büyük ve en güçlü emperyalist ülkelerinin yüzyıl önce silahla giremediği tersanelerimize bu kez küçücük bir ülke deste-deste dolarlarla girerek; birçok tersaneyi çok kolay bir şekilde teslim veya satın alıyor!
Tıpkı BMC hisselerinin yüzde elliden fazlasını satın aldığı gibi…
Tıpkı Sakarya ilimizde bulunan Tank-Palet Fabrikasının satışı için Katar ülkesiyle üç aşağı-beş yukarı şu sıralar anlaşıldığı gibi!
Tıpkı daha önceki yıllarda;
Bastırıp parayı ‘FİNANSBANK’ı satın aldığı gibi…
Tıpkı 1.2 milyar dolara DİGİTÜRK satın aldığı gibi…
ABANK denilen bir bankayı satın aldığı gibi…
(hızlandırarak sayacak olursak)
Şu an adresi ülkemizde bulunan;
BANVİT TAVUKÇULUK
Bir zamanlar övünerek giydiğimiz;
BOYNER giysileri hissesinin tamamına yakınını aldığı gibi!
Varlık Fonuna devredilen ÇAYKUR’un Katardan alınan 650 milyon dolarlık karşılık teminat gösterilip alındığı iddia ediliyor.
Yine Türkiye’de 121 adet Katar sermayeli Şirketlerin faaliyet gösterdiği söyleniyor…
Katar denilen Şeyhlik, Emirlik -adına her ne deniliyorsa- boğazda en pahalı yalılardan birisi olan ‘Şehzade Burhanettin Efendi Yalısını 100 milyon Euro’ya satın aldığı gibi Türkiye’de birçok yerde Katar sermayeli otelleri olduğu biliniyor…
Bunun dışında ülkemizde nadasa bırakılmış binlerce dönüm arazinin -tarımsal üretim çalışması yapılması için- Katar denilen ülkenin üretim faaliyeti yapacağı da söylentiler arasında…
Yine ülkemizin dört-bir yanında enerji kaynaklarının yaratmak için birçok derenin üstüne kurduğu enerji üretim merkezlerine sahip olduğu da yavaş-yavaş gün ışığına çıkmakta…
Ve yine bunlarla bire-bir ilintili bir şekilde deniz kenarlarında en gözde arazileri satın aldıkları gibi, Doğu Karadeniz Yaylalarında birçok ‘yaylanın’ doğal güzelliklere sahip ormanla iç-içe geçmiş çayırların Katar ülkesi başta olmak üzere, Körfez ülkelerinin satın aldığı – ne kadar saklanmaya çalışılsa da- saklanamadığı ve yavaş yavaş gün ışığına ve ayyuka çıkmakta!
Şimdi sizde bütün bunlardan sonra belki diyeceksinizdir ki;
“Yahu ne güzel işte”
Değerlendiremediğimiz değerler, boş-boş duracağına;
“Biz değerlendiremiyorsak,değerlendirecek birisine satıyoruz”
Ne demişler;
“Değerlendiremeyenlerin malını bir değerlendiren çıkar!”
“Ne güzel işte, her zaman Okyanus ötelerine para dilenmeye gideceğimize, inanç birliği yaptığımız kardeş ülkelere bize fazla gelen değerleri satıyoruz ve onun karşılığında da milyonlarca dolar para kazanıyoruz!”
“Fena mı yani?”
Üstelik sırtlarına yükleyip de, ülkelerine taşıyacak halleri yok ya!
Hadi diyelim ki götürdüler; bu kadar mal varlığını nereye ve nasıl sığdıracaklar ki?
Alt tarafı, eni-topu; 11 bin 571 kilometre büyüklüğünde bir ülke!
Üstelik bir tek biz değiliz ki, yabancılara mal varlığını, değerlerini satan…
Dünyanın bütün ülkeleri birbiriyle alışveriş halinde!
Günümüzde sermayenin gücüyle ne ezilen ver, nede ezen!
Eskidendi o patronla işçi sınıfı ayrımı!
Çoook-çok gerilerde kaldı kapitalistlerle-İşçi sınıfının kavgası!
Şimdi günümüzde öyle eskiden olduğu gibi ‘sınıf’ ayrımları yok!
Çünkü ayrım yapacak kadar, birbirleri arasında fark kalmadı!
Herkes birbirine eşit!
Herkes birbiriyle ırkı, dil ve cins ayrımı yapmadan kardeş-kardeş yaşayıp gidiyor!
Yani bir zamanlar bizlere ne demişlerdi?
“Gün gelecek, ülkeler arasındaki kırmızı çizgiler silinecek”
“Çok yakın bir zamanda dünya küçük bir köy haline gelecek”
“Globelleşilecek”
“Küreselleşilecek”
“Ülkelerden-ülkelere serbest para dolaşımları olacak”
‘İsteyen istediği yede mal-mülk sahihi olacak’ dememişler miydi?
İşte o gün gelip çattı…
Yani çok şükür, şimdi o günleri yaşıyoruz!
Ancak benim çok saçma-sapan bir tedirginliğim var ki, o da şu;
“Bu büyüklüğü yumruk kadar olan Katar,
Ya bizi iş-güç sahibi yapan patronluk yapar,
Yada günü gelince hepimizi önüne katıp;
Yeter buraya kadar” diyerek bizi kovalar!”
Artık bundan sonrasını bilemem!
Açıkçası, durup-dururken de ‘komplo teorisi’ üretemem..
Buyurun şimdi söz sizin…
İstediğiniz gibi düşünüp, istediğinizi söyleyebilirsiniz..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?