Darbe girişimi sonrası ABD ile yeni süreç

Darbe girişimi sonrası ABD ile yeni süreç

12 Eylül darbesinin arkasında hangi güç vardı? Bu sorunun yanıtını CİA istasyon şefi Paul Hanze’nin “bizim oğlanlar başardı” sözlerinde aramak gerekiyor.

Aslında ülkemizdeki tüm darbelerin arkasında ABD vardır. İster askeri olsun, ister sivil olsun, isterse de post modern olsun…

Son darbe girişiminin arkasında da aynı güç vardır.

15 Temmuz gecesi Graham Fuller’in İstanbul’da olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın danışmanı Cemil Ertem yazdı.

Öte yandan cemaatte yakın olan ve CİA adına çalışan, (CİA Türkiye uzmanı) Hanry Barkey’in de aynı gece Büyükada’da bir otelde (Splendid Palace) kaldığı kayıtlarda yer alıyor.

Her iki isim de başarısız darbe girişimi sonrası ülkemizi terk ettiler.

Tüm bu bilgiler, başarısız FETÖ darbe girişiminin arkasında da ABD’nin olduğunu göstermektedir.

O dönem Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı olan Süleyman Soylu, darbe girişimini ertesi gün Habertürk canlı yayınına katılarak şu sözleri söyledi;

“Darbenin arkasında Amerika Birleşik Devletleri var. Oradan yayınlanan birkaç dergi, bir kaç aydır faaliyette bulunuyordu. Biz ABD’ye aylardır Fethullah Gülen konusunda bir mesaj veriyoruz. ABD bize Fethullah Gülen’i vermek zorundadır”

Benzer sözleri gerek hükümet içinden gerekse parti yönetiminden başkaları da söylediler.

Fakat bu sözler son günlerde söylen(e)miyor!

Özellikle de ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in Ankara ziyareti sonrasında söylem değişiklikleri başladı.

Çin’de G-20 Toplantısı sırasında gerçekleşen Erdoğan-Obama görüşmesi sonrasında ise yeni açıklamalar yapıldı.

Önceki gün CNN İnternational yayınına katılan Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, iktidarın yeni bakışını açıkladı.

Adeta yeni İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’yu yalanladı.

” ABD yönetiminin darbe ile bağlantısının olduğunu düşünmüyoruz, Fetullah Gülen sorumlu. Bizim ABD yönetiminden beklentimiz ya onu iade etmesi ya da iade süreci sonuçlanıncaya dek gözaltına alması.”

Demek ki süreç içinde ABD ile bir uzlaşmaya varılmıştı. Bu nedenle ‘darbe girişiminin arkasında ABD var’ söyleminden vazgeçilmişti.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun sözleri de bu doğrultudadır.

“Biz asla ABD veya başka birinin darbe girişiminin arkasında olduğunu söylemedik, bu tür söylentileri asla ciddiye almadık”

Böylece ABD suçlamalardan kurtuldu.

15 Temmuz gecesi CİA yetkilisi G.Fuller ve H.Barkey, turistik amaçlı olarak İstanbul’da imişler!

Neden böyle bir söylem değişikliği yapıldı?

Bu sorunun yanıtını Suriye’de aramak gerekiyor.

Cerablus Harekâtı ya da “Fırat Kalkanı” harekâtı, Joe Biden’in ülkemize geldiği gün başlatıldı.

Havadan ABD uçakları, karadan Türk tankları, piyade gücü olarak kullanılan ÖSO militanlarına destek oldular.

Demek ki Suriye konusunda ABD ile yeni bir anlaşmaya varılmıştı.

Karşılığında da

Söylem değiştirildi.

‘Darbe girişiminin arkasında ABD var’ söyleminden vazgeçildi…

G-20 için gittiği Çin dönüşü uçakta, Cumhurbaşkanının söylediği sözler de, ABD ile Suriye ve Irak konusunda yeni anlaşmalara gidildiğini gösteriyor.

“Obama, özellikle Rakka konusunda beraber bir şeyler yapmak istiyor. Bizim açımızdan sıkıntı olmayacağını belirttik. ‘Askerlerimiz bir araya gelsinler, ne gerekiyorsa yapılır’ dedik.”

Demek ki Cerablus sonrası yeni hedef İŞID’in merkezi Rakka olacak.

Bunu Başbakan Yardımcısı Nurettin Canikli’de söyledi.

Diyor ki Canikli, “ABD’den bize Rakka operasyonu konusunda talep var ortak operasyona sıcak bakıyoruz.”

2012 yılında ülkemizde de bağlantıları olan ABD’li finans spekülatörü George Soros ne diyordu?

“Türkiye’nin en iyi ihraç ürünü ordusudur.”

Özal döneminde ordumuz, ABD talebine rağmen Irak’a girmemişti. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Torumtay, Özal’ın “bir koyup üç alma” baskıları karşısında istifa etmişti.

Ancak günümüzde TSK o günlerdeki TSK değil.

Ergenekon, Balyoz gibi ABD-FETÖ etiketli “Kumpas Davaları” ile yıpratıldı.

FETÖ sızmaları ile ve 15 Temmuz CİA-FETÖ darbe girişimi ile de yıprandı…

Geldik bugüne…

Ülkemiz yıllardır terör örgütleri ile mücadele ediyor. Peki, terörü yaratan, terörü kendi bölge planları için kullanan kim?

Kandil’de hangi devletin uzmanları var?

FETÖ’nün arkasında kim var?

PYD için kim “kara gücüm” diyor?

IŞİD hangi politikaların sonucunda oluştu?

Tüm bu soruların yanıtında ABD yer almaktadır…

Ve biz o ABD ile teröre karşı ortak hareket ediyoruz. Ortak hareketle Cerablus’a girdik ve sırada Rakka var.

Ülkemizi yönetenler kamuoyu desteği için “terörle mücadele ediyoruz” diyor.

Teröre destek olan güç ile nasıl ortak hareket edilerek terörle mücadele edilir? Terörle mücadele için öncelikle ABD’nin bölge planları ile emperyalist planları ile mücadele edilmesi gerekmez mi?

ABD bizi terörle, darbe girişimi ile denetim altına almışa benziyor.

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında Bakan Soylu’nun sözlerinin, gerek Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, gerekse Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş tarafından yalanlanması bu gerçeğe işaret ediyor.

Ne demişti eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ CNN’ de; “15 Temmuz başarısızlık üzerine planlanmış bir darbe girişimiydi.”

Yaşanan süreç bu söze haklılık kazandırıyor.

Darbe girişimi ve terör üzerinden medya da kullanılarak kamuoyunda algı yaratılıyor.

Arka planda başka hesaplar yapılıyor.

O başka hesaplar yine ülkemize terör olarak yansıtılıyor.

Bu sarmal da kazanan hep emperyalizm oluyor.

Ve başrol oyuncusu ABD…

Bize ise, şehit cenazelerinde gözyaşları ve sloganlar düşüyor!

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?