DEDEDEN KALAN MİRAS

DEDEDEN KALAN MİRAS

Bunların dedeleri de aynı kafada idi.

Aradan neredeyse yüz yıl geçti, hala değişen bir şey yok.

Bırakınız çocuklarını, torunları da bir adım öteye geçmek istemiyor.

Bir yüz yıl daha geçse, bu kez nesillerinde de kıpırdama olmayacak gibi.

Nankörlük, ihanet, saygısızlık, düzeysizlik genlerde var.

Kuşaktan kuşağa aktarılmakta.

Anlaşılan, “Fıtrat” meselesi.

 

Bunların dedeleri kim? Bakalım neler söylemişler? Hem de yaklaşık yüz yıl önce.

 

“İngiliz ulusuna karşı beslediğim sevgi ve hayranlık duygularımı babam Sultan Abdulmecit’ten miras aldım. Ümidimi Allah’tan sonra İngiltere’ye bağladım.” (Vahdettin, Osmanlı Padişahı)

“Padişah ve benim yegâne ümidimiz, Allah’tan sonra İngiltere’dir.” Sadrazam Damat Ferit Paşa.1920)

“Ankara Sevr Antlaşmasını kabul etmelidir.” (Sadrazam Tevfik Paşa-1920)

“İngiltere’ye direnip durmak gereksiz ve tehlikelidir.” (Sadrazam Salih Paşa.1921)

“Kendim, kabinedeki arkadaşlarım, Sultan ve geniş halk kitlesi adına katiyet ve ciddiyetle temin ederim ki, umumun arzusu İngiltere tarafından idare edilmektir.” ( Hariciye Nazırı Mustafa Şerif Paşa.1918)

“General Paraskevopulos’un ordusu, şimdi sürat ve şiddetle harekata devam eyleyecek olursa, birkaç haftada Ankara önlerinde bulunacaktır. Yunan ordusunun başarısı için dua ediniz.” (Adliye Nazırı Ali Rüştü.1920)

“Anadolu direnişi bir blöftür. Avrupa medeniyeti Anadolu’yu bu zararlı haşerelerden temizleyecektir. Hüküm galibindir. Medeniyeti temsil eden İngiltere gibi bir devlete itiraz etmek küstahlıktır.” (Rıza Tevfik.1920)

“İngiliz mandası istediğinizi bütün İtilaf temsilcilerine, hükümete ve gazetelere bildiriniz.”  (Yazar, Adliye Müsteşarı, İng. Muhripler Cemiyeti Bşk. Sait Molla-1919)

“Avrupa ile başa çıkmayı asırlardan beri Asya’nın hangi kavmi başardı ki biz başarabilelim? “Bu ülkedeki yabancı askerler, Teşkilat-ı Milliye’den bin kere daha iyidir.”

(Yazar ve Nazır Ali Kemal. 1920-1921)

“Anadolu’da bir patırtı, bir gürültü, kongreler, beyannameler falan. Sanki bir şeyler yapabilecekler. Blöf yapmanın sırası mı? Hangi teşkilatın, hangi kuvvetin var? Bu ne hayal? Kuzum Mustafa, sen deli misin?” (Yazar Refik Halit Karay. 1919)

“Türkler kendi güçleri ile adam olamaz. İngilizler bizi kurtaracak.” (1919)

“İstiklal diye bağıranlar kötü niyetlidir. (1919)

“Yunanistan kısa zamanda Mustafa Kemal kuvvetleri denen çapulcuları tamamen tepeleyecektir.” (Yazar-Gazeteci Ref’i Cevat Ulunay-1920)

“Padişahın izni olmadan, yabancı askerlere karşı duranlar, asker ve para toplayanları tek tek veya topluca öldürmek İslamın gereği ve görevidir.” Şeyhülislam Dürrizade Abdullah)

 

Bu sözler geçen yüzyıldan kaldı, fakat genlerini aktardıkları bugünkü torunları, uzantıları günümüze kadar geldiler.

Yukarıda adı geçenler, ülke adına nankör olmayı yüz yıl önce başlatmışlardı.

Kendileri başaramadılar ancak, miraslarını torunlarına bıraktılar.

O torunlar verilen taktikleri, stratejileri çok iyi kullanarak günümüze kadar geldiler.

Önceleri ikinci cumhuriyetçiler adı altında devreye girdiler, el üzerinde tutuldular.

Derken liberaller, “yetmez ama evet” çiler bayrağı devir aldılar.

Yıllarca görsel ve yazılı medyada görevlerini hiç aksatmadan yerine getirdiler.

Kendilerini demokrat, aydın, ilerici gibi övücü sıfatlarla tanımladılar.

Birilerinin vazgeçilmezi, emir kulu, “ emret, emrin olur, derhal efendim” cisi idiler.

İçlerinden bazıları bir ara “akil adamlar” da oldular.

Günümüzde ise son kullanma tarihleri sona erdi ve “kağıt mendil” deyimine uygun olarak buruşturulup çöpe atıldılar.

Şimdi, dönüp yüzlerine bakan yok.

“Hata yapmışız” diye günah çıkarmaya çalışsalar da inandırıcı değiller.

Bu gün ise, mirası devir alan ruh ikizleri olanlar sistematik olarak saldırılarına devam etmekteler.

Hem de büyük avantaj sağlayıp, sunulan olanakları alabildiğine kullanarak.

Atatürk’e, Cumhuriyet’e, toplumu ulus yapan değer ve kavramlara açıkça cephe alarak saldırmaktalar.

23 Nisan, ulusal bayramlar, toplumun ortak paydaşı belirli gün, değer ve kavramları unutturmaya çalışanlara sözümüz;

Bu ulusun yüreğinden hissettiği Atatürk’e bağlılığı, ortak değerlerine olan saygı ve sevgiyi söküp atmanız mümkün değil.

Olası değil, başaramayacaksınız.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?