Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRİYOR 12 MART MUHTIRASI VERİLİYOR
  • 0
  • 410
  • 14 Mart 2022 Pazartesi
  • +
  • -

Kurtarılmak istenen demokrasiyi;

Kimler tehlikeye sokuyor?

En önemli ve düşündürücü soruda şu;

Muhtıra verilenlerin yerine kimler gelip oturuyor?

Sevgili dostlar,

Değerli canlar,

Hani bir söz vardır ya;

“Eğri oturup, doğru konuşalım” diye..

Ve bizde bu sözden referans alarak;

Eğri oturup, doğru konuşacaksak…

Doğruları konuşarak birbirimizi daha iyi anlaşacaksak…

O zaman doğruları konuşalım…

1960 Darbesi de kasatura ile yapılmıştır…

Ve bu ‘darbede’ de birçok insanın burnu kanamıştır!

Ancak, eğri oturup doğru konuşacaksak;

Bu ‘Askeri Darbe’ ötekilerden biraz farklıdır…

Şöyle ki;

Hem ‘vatan cephesi’ diye yapılan bir ayrışmanın önünü tıkamıştır!

Hem de cumhuriyet döneminin en özgürlükçü ‘Anayasasını’ yapıp, toplumun yüksek sesle düşünmesinin önünü açmıştır…

Ve bu özgürlükçü anayasa yürürlüğe girer-girmez;

Öğretmenler, mesleki çatı örgütleri olan TÖS (Türkiye Öğretmenler Sendikasını) kurmuştur…

Grevli ve Toplu Sözleşmeli ilkeleri benimseyen ve emeği önemseyen işçiler DİSK (Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu) çatısı altında örgütlenmiştir…

Sol ve sosyalist düşünce biçimini benimseyenler;

Emeğin öznesi olan İşçi ve Köylüyü temsil eden TİP (Türkiye İşçi Partisi) çatısı altında buluşmuşlardır…

Ve ilk yapılacak olan 1965 seçimlerine şu sloganlarla girmişlerdir;

-Köylüye toprak, işsize iş

-Göz nuru, alın teri

-Ulusal bağımsızlık için NATO’ya HAYIR…

-Sosyal Adalet

-Anayasamız Akhisar’da taşlandı-Zonguldak’ta kurşunlandı…

-Yaşasın tam bağımsız demokratik sosyalist Türkiye

Ve bu sloganları topluma benimseten Türkiye İşçi Partisi;

1965 yılında yapılan seçimlerde 54 ilden toplamda 15 milletvekili çıkardı…

1961 Anayasasının tanıdığı özgürlüklerle;

Daha ilk seçimlerde ve kısa bir zaman diliminde 15 milletvekili çıkaran Türkiye İşçi Partisi (TİP) bundan sonraki yapılacak seçimde daha da palazlanıp 150 milletvekili çıkarmayacağı nereden belli!?

Hele hele Türkiye İşçi Partisinin bu başarılarından ve sloganlarından etkilenip referans alan Üniversite gençliğine ne demeli!?

Onlarda, sosyalist düşünceyi ve devrimciliği benimseyerek…

Gecekondu mahallelerinde ve grev çadırlarında gezerek..

Üretici köylünün yanında saf tutan…

Toplumu bilinçlendirmek için alanlara çıkıp şu sloganlara atıyor;

“Kahrolsun Amerikan emperyalizmi”

“Kahrolsun Kapitalizm”

“Kahrolsun Faşizm”

“Sömürü düzenine HAYIR”

“Patronun sana ihtiyacı var, senin ona değil”

“NATO’ya HAYIR”

“6. Filo Defol”

Ortak Pazar dayatmaları ve kandırmacaları için;

“Onlar ortak, biz Pazar olmak istemiyoruz”

“Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye” sloganlarını meydanlarda atmakla yetinmeyip, kasaba-kasaba, köy-köy dolaşıp anlatıyorlardı…

Hatta bu kadarla kalsalar yine iyi;

Bu ülkenin anlı-şanlı, göbeği şiş, ensesi yağlı yönetici takımı 1961 Anayasası için; “Bu yasa bize bol geldi” diye uygulamak istenmiyor.

Ve devrimci gençlik meydanlara inerek;

“Anayasayı neden uygulamıyorsunuz?” diye mitingler yapıp, hesap soruyordu…

Ve yöneticiler bunu tersine çevirerek;

“Bu anarşist gençler, anayasayı ihlal ediyor” diye suçluyor…

Halbuki ‘anarşist’ ve ‘bozguncu’ diye suçladıkları gençler;

Küresel sermayenin ve onun işbirlikçilerinin çıkarlarını değil, ulusun topluca yararlanacağı çıkarları savunuyorlardı…

Bu düşüncenin ateşli savunucuları oldukları için;

Deniz Gezmiş’in öncülüğünde…

Ve 1968 tarihinde; ‘Tam Bağımsız Türkiye İçin Mustafa Kemal Yürüyüşünü’ Samsun’dan-Ankara yürüyüşü yapıyorlardı…

Ve bu ‘yürüyüşü’ yapanlar içinde dönemin başbakanı şöyle diyordu;

“Yollar yürümekle aşınmaz”

Yolların ‘yürümekle’ aşınıp-aşınmadığını bilmiyorum ama…

Şunu ‘adımız gibi’ çok iyi biliyoruz ki;

Hükümete 12 Mart Muhtırası verenler…

Demokrasinin tehlikeye girdiğini söyleyenler…

Ülkede tehlikeye giren demokrasiyi kurtarmak için değil;

Tam tersine, demokrasiyi savunanların önü kesilmek istenmiştir…

Ve demokrasiyi sulayıp yeşertmek isteyenlerde ‘Filistin Askılarına’ asılıp, işkencelerden geçirilmiştir…

(takdir edersiniz ki, işkencelerden geçenlerin isimleri tek-tek bu sayfada yazmaya kalksam, asıl anlatmak istediğimi anlatamam.)

Özetlersek;

1971 yılının 12 Mart’ında hükümete verilen ‘Muhtıra’ sonucu şapkasını alıp kaçanlar çekip gitmiştir de…

Onların yerine ‘Solcu ve Sosyalist’ düşünceye sahip bir yönetim şekli mi oluşturulmuştur?

Sıcağı-sıcağına hemen söyleyelim;

Geçici bir süre -nefes almak için- gidenlerin yerine yine aynı siyasi sülalenin adamları getirilmiştir…

Zaten aradan da çok zaman geçmemiş;

Şapkasını alıp kaçan ekip, tekrar geri dönerek, yarım bıraktığı işinin başına geçmiştir…

Yani kısaca demem o ki;

Aynı tas, aynı hamam ve aynı kadro, o günden-bugüne birbirlerine nöbet devrederek yollarına devam etmektedirler…

Peki, demokrasimizi kurtarmak için;

Verilen ‘Muhtıra’ ve ‘Askeri Darbelerle’ kurtarılmak istenilen veya kurtulduğu söylenen demokrasinin yolu-izi açıldı mı?

Bu konuda açılıp-açılmadığını bilemeyiz ama;

Askeri darbelerin ve muhtıraların kimlerin işine yaradığını…

Bugünlere gelebilmek için bilumum solcu ve sosyalistçe düşünen bir kesimin ortadan nasıl kaldırılıp, yok edildiğini çok iyi biliyoruz…

İşkenceye kimlerin çekildiğini…

İdam sehpalarına kimlerin gönderildiğini..

Kimlerin faili meçhullere kurban gittiğini…

Süngülerle, kasaturalarla kurtarmak istediğimiz demokrasi adına;

Hangi siyasi düşünceye sahip olanların sırtının sıvazlandığını!

Hangi siyasi düşünceye mensup olanların ortadan kaldırıldığını veya kaldırılmak istendiğini bizler çok iyi biliyoruz…

Kalın sağlıcakla…

NOT;

İkinci görsel Ziverbey Köşkünde işkence görenlerin anısına yapılan bir anıttır…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM