Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar,

Sağlık sorunlarım nedeniyle;

Sohbetimize üç gün ara vermiştik…

Söz verdiğim gibi;

Üç gün sonra tekrar bir aradayız…

Üç gün önce sizlerden izin isterken;

Gerekçemi ‘gözüm karardı’ diye belirtmiştim…

Aslında ‘gözüm kararmamıştı’ da;

‘Katarak’ sorunumu ‘ekran karartmasına’ benzetmiştim..

Her neyse…

Gözlerimdeki ‘katarak’ sorununu çözmek için Giresun Üniversitesi Araştırma Hastanesi Göz Kliniğine muayene olmaya gittim…

(Sağ olsun her zaman olduğu gibi yanımda bana eşlik eden Ömer Hacıahmetoğlu var.)

Uzatmayalım…

Önceden randevu alıp, muayene olacağımız doktorun kapısındayız…

Ancak ben her ne kadar ‘doktorun kapısındayız’ desem de siz bunu

bir panayır yeri gibi de düşünebilirsiniz…

Veya da çok işlek bir ‘alışveriş’ merkezi gibi..

Daha doğrusu ‘sıradayız’ diyeceğim ama diyemiyorum;

Çünkü ‘sıradayız’ diyebilmem için herkesin düzenli bir şekilde art arda kuyruğa girmesi gerekir ama öyle bir şey yok…

Herkes kafasına göre takılıyor;

“Açık gözü jandarma yaparlar” felsefesini uyguluyor…

Sırası gelenler bekliyor…

Kıyıdan-köşeden bir ‘doktur’ veya ‘hemşire’ bulanlar içeri giriyor…

Muayenesini yaptırdıktan sonra çekip gidiyor…

Randevu saatimiz var ama;

Vakit çoktan geçmesine rağmen, sıramız ne zaman gelecek bunu doğrusu pek bilemiyorum…

Eh, beklerken zamanımızı boşa geçirecek halimiz yok ya…

Sıramı beklerken bu ‘anti-demokratik’ itişip-kakışmalar karşısında

ister-istemez şunları düşünüyorum;

“Ortada demokratik davranışlar yoksa, demokrasi düşleri kurmakta boş bir hayalden öte geçemez.”

Üstelik benim gibi ‘gözü bozuk’ bir sürü vatandaş olduğuna göre;

“Demokrasimizin de gözleri kördür gibi geliyor bana” dedikten sonra birdenbire aklıma demokrasinin ‘türevleri, işlevselliği’ ve nitelikleri geliverdi…

Örneğin;

‘Burjuva demokrasisi’ diye tarif edilen ‘demokrasi’ mutlu bir azınlığın ve sermaye sınıfının ‘demokrasisi’ oluyor…

‘Cici demokrasi’ dedikleri demokrasi;

Sadece ‘seyredilmesi’ için vitrine saklanan demokrasi oluyor…

Hızlandırarak sayacak olursak;

Suskun demokrasi; sesi-soluğu çıkmayan demokrasi…

Tutuklu demokrasi;

Özgür düşüncenin mahpus edildiği demokrasi…

Masum demokrasi;

İşlevsiz ve boynu bükük demokrasi…

Üzgün demokrasi;

Haksız eleştirilere maruz kalan demokrasi…

Topal demokrasi;

Bir ayağı olmayan, koltuk değnekleriyle yürüyen demokrasi…

Arızalı demokrasi;

Arada-sırada namlunun ucunun gösterildiği demokrasi…

Utangaç demokrasi;

Kendisiyle dalga geçilen demokrasi…

Oryantal demokrasi;

İşine geldiği gibi kıvırtan demokrasi…

Tekil demokrasi;

Tek kişilik buyruklarla yol alan demokrasi…

Çoğul demokrasi;

Çoğunluğun ortaklaşa eşit bir şekilde kullandığı demokrasi…

Dini inanç demokrasisi;

Dualarla ve temennilerle yol alınmak istenen demokrasi…

Kader-Kısmet Demokrasisi;

Alın yazısını ve ‘kaderi’ ölçü sayıp yol alan demokrasi…

Talan ve sömürü demokrasisi;

Soygun düzeninin özüne ve ruhuna uygun demokrasi..

Mafya demokrasisi;

Vurguncuların, soyguncuların yaptığı gayri-meşru işleri normal sayan demokrasi biçimi…

Katmer-katmer gül açan çağdaş demokrasi;

Toplumun eşit bir şekilde kokusunu paylaştığı bir demokrasi…

Vesaire, vesaire…

Listeyi uzatın uzatabildiğiniz kadar…

Uzadıkça uzuyor…

Onun için daha fazla uzatmadan;

Bende sohbetimizi burada bitiriyor ve tekrar eşe-dosta yürek dolusu bir ‘merhaba’ diyorum…

Şimdilik;

Hoş kalın,

Hep birlikte hoşça kalalım…