Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
“DEPREMDE YOKSULLAR ÖLÜR” DİYOR BENCE BİLİM ADAMI EKSİK SÖYLÜYOR
  • 0
  • 185
  • 01 Kasım 2020 Pazar
  • +
  • -

Neden eksik söylüyor?
Çünkü, salt depremde yoksullar ölmüyor…
Yaşamın diğer alanlarında da pisi-pisine ölüyor!
Aslında deprem Bilimcimiz;
Prof. Dr. Ahmet ERCAN doğruyu söylüyor….
Ve İzmir’de yaşanan deprem sonrası diyor ki;
“Depremde yoksullar ölür,zenginler ölmez.
Hiçbir ünlünün, hiçbir zengin kişinin enkaz altından çıkarıldığını duymadınız, duymayacaksınız.
Deprem ve terör yoksulun sorunudur” diyor…
‘Diyor’ demesine de….
Bana göre eksik söylüyor..
Neden eksik söylüyor?
Çünkü, az öncede ifade ettiği gibi…
Yoksul sadece deprem ve terör olaylarında ölmüyor….
Yüzlerce metre yerin dibine giren…
Ve akşama kadar güneş yüzü görmeyen…
Kazma salladığı yerde iş güvenliği olmadan ve can güvenliğini Allah’a emanet dk çalışan Maden Ocaklarında çalışan emekçilerde tabur-tabur öte dünyaya göç ediyor…
Ve bu emekçilerin öte dünyaya zamansız göç etmeleri yetmezmiş gibi; bu işin patronları ve anlı-şanlı siyaset adamları bu pisi-pisine ölen emekçilerin cenaze törenlerinden ‘yağ çıkarmaya’ çalışıyor!…
Örnek mi istiyorsunuz?
2014 yılında yaşanan Soma maden faciasını nede çabuk unuttuk!
Yine aynı yıl yaşanan Karaman-Ermenek maden ocağında meydana gelen gölde boğularak ölen bir maden emekçisinin yaşlı annenin;
“Benim oğlum yüzme bilmez ki!”diyerek;
Umudunu yitirmemeye çalışan o annenin saf ve masum duruşunu nede çabuk unutturdular bize!…
İşte o göçük altında kalanlarda zenginler değil, yoksullardı…
Yani;
Yine ölenler yoksul…
Ölmeyenler zenginler oldu…
Peki, terör olaylarında kimleri çocuğu ölüyor?
Kimlerin çocukları cami avlularından tabur tabur kalkıyor?
Emperyalistlerin ve onlarla birlikte hareket eden işbirlikçilerinin çıkardıkları kirli savaşlara kimlerin çocukları öne sürülüyor?
Zenginlerin mi, yoksulların mı?
Yani daha kısa ve daha kestirmeden soruya dönüştürecek olursak;
Sizler bu zamana kadar hiçbir zengin çocuğunun cami avlusundan ‘Şehit’ olarak cenazesinin kalktığını gördünüz mü?
Siz gördüyseniz onu bilemem…
Ama ben görmedim…
Sizler bu zamana kadar hiçbir iş-adamının, siyaset erbabının veya ensesi kalın, göbekli bir toprak ağasının çocuğuna yana-yakıla ağıt yaktığını duydunuz mu, gördünüz mü bilemem…
Ama ben ne duydum, nede gördüm…
Hatta bırakın yana-yakıla ağlamasını ve ağıt yakmasını…
Bir kerecik olsun “durdurun artık şu terör olaylarını ve kirli savaşları” dediğini bile duymadım…
Biraz öncede dediğim gibi; bilim adamımız biraz eksik söylüyor…
Çünkü,
İş güvenliği sağlanmadan çalışan ve yüzlerce metre yükseklikten yere çakılarak ölen işçilerin ekonomik adresinde de ‘yoksulluk’ yazıyor!…
Emeğin bayramını kutlamak için meydanlara çıkanlarda…
Hak-hukuk aramak için cadde ve sokakları dolduranlar da…
Sorunlarını dile getirmek için mitin meydanlarında coplanıp, canlı bomba ile bombalanarak öldürülenlerin adreslerinde de; yaşamın her alanında ‘yoksuldur’ diye yazıyor…
Çünkü zenginlerin öyle meydanlara çıkma gibi bir derdi yok…
Yani onlar asla ve asla bombalanarak erken yaşta ölmüyor…
Onlar; uzun süre yaşadıktan sonra ve eğer hücreleri ne zaman ölürse; ancak o zaman -vadesi dolunca- ölüyor….
Yaşanan ‘sel felaketlerinde’ de durum aynı…
Yani zengin denizin üstüne köşk yapsa ve dünyanın en büyük deniz fırtınası olsa yıkılmıyor…
Yoksul adresli birisi dere kenarına yüz metre uzaklığa yaptığı bina en ufak bir sel felaketinde sele-suya karışıyor!
Allah’ın hikmeti işte…
Belki ustalık ve mühendislik farkı vardır?
Belki alın-yazısıdır!
Belki mukadderattır!
Belki takdiri ilahidir!
Belkide kim bilir;
Cenabı-Allah, yoksulun değil, zenginin yanındadır!
Tövbe, tövbe…
Neden böyle düşünüyorum?
Yahu şu -başımıza bela- Covit-19 Pandemi ölümlerinde bile günlük ölüm olayları 70’in altına düşmüyor…
Ve bugüne kadar 10’i geçti ölenlerin sayısı…
Bu zamana kadar (bir-iki kişinin dışında) “şu zengin iş-adamı veya siyaset erbabı korona virüsünden dolayı öldü” haberini duymadık.
Ölmelerini de istemeyiz…
İstemeyiz, istemesine de…
Ama bu tür afetlerde “ölen 4 kişiden biriside zengin olsun” diyeceği geliyor insanın!…
Öyle ya birader;
Çığ altında kalan yoksullar…
Çağ altında kalan yoksullar!
Tabur-tabur trafik kazasında ölen yoksullar…
Bölük-bölük tren kazasında hayatını kaybeden yoksul…
İlaç alacak parası olmadığı için ölenlerin çoğu yoksullar…
Kalp pilini değiştirmeye parası yetmediği için ölenler yoksul…
Kısacası;
Yoksulların ömrü, zenginlerin ömrü kadar uzun değil…
Yani bu dünyada şöyle gönlüce yaşayıp, vakti gelince zenginler gibi ecel’inden ölemiyor…
Ya bir iş kazasında ölüyor…
Ya doğal bir afete kurban gidiyor…
Ya beslenme yetersizliği yüzünden erkenden çekip gidiyor!
Bunun adına da;
Ya “kader” deniyor…
Ya mukadderat…
Ya “alın yazısı böyle yazılmış”
Ya ” arpası tükendi” deniliyor.
Ya da; “Vadesi buraya kadarmış” deyip, öte dünyaya gönderiliyor!
Sohbetimizi özetleyerek sonlandıracak olursak…
Ne diyordu ‘Deprem-bilimci’ Prof. Dr. Övünç Ahmet ERCAN?
“Bir ülkede ekonomi ne kadar bozuksa deprem o kadar öldürücü olur.”
“Bir ülkede yoksuluğu yenmedikçe, depremlerin adı ölüm olur.”
“Bir ülkenin deprem sorununu çözmek için o ülkenin ekonomisinin düzelmesi gerekiyor.”
Sizler ne düşünürsünüz onu bilemem ama…
Ben saygıdeğer bilim adamımızın bu bilimsel saptamalarına sonuna kadar katılıyorum…
Ve bu duygularla da sözü sizlere bırakıyorum….
Buyurun…
Bu konuda mutlaka sizlerinde söyleyecekleri vardır…
İster benim eksiklerimi tamamlayınız…
İsterseniz bu konudaki farklı düşüncelerinizi paylaşınız…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM