DEREGÖZLÜ HALİL KARAN

DEREGÖZLÜ HALİL KARAN

Giresun merkez Lapa Köyü Deregözü İlkokulu’nda öğretmenim (1973)..Sabah dersteyiz kapıda bir bağrışma oldu.. Okulun başında tarla içinde büyük bir kirazın altında Halil Karan amca yatıyor. Kız torunu başında çırpınıyor.. Başından kan geliyor.. Kafa derisi arkadan ensesine düşmüş bir vaziyette Halil amca kıvranıyor… Torunu ağaca çıkmış.. Dalları kesiyor.. Kesilen dallardan birisi Halil amcanın başına isabet etmiş.. Dışarda yarım metreden fazla kar var.. Kar yağışı da sürüyor..

Olayı yerinde görünce hemen dersi bıraktım.. Öğrencileri evine gönderdim.. Yardıma gittim.. Çevreden gelenler de oldu.. Bir sal yaptık.. Halil amcayı aldı köyün merkezine götürdük.. Orada rahmetli Telat Temür’ün jipine sal ile koyduk.. Halil amca 1.90 boyunda.. Ayakları dışarda Giresun’a indirdik.. Gedikkaya’da Devlet Hastanesine getirdik..

Bir zaman sonra Dr. Ahmet bey geldi..” ayağı da kırık” dedi.. Bizler hiç fark edemedik.. Başında arka derisi ensesine düşen derisi dikildi.. Bir hafta sonra Halil amca vefat etti..

   HALİL AMCA BENİ KURTARMIŞTI

Halil amca beni kurtardı.. Bizler onca çabalara rağmen onu kurtaramadık..

Köyde Arıcılık Kursu açılmıştı.. Bizlerde katıldık.. Arıcılık merakı sardı.. Deregözü’nde 1-2 arı da benim var.. Zaman zaman gidip kontrol ediyorum..

Bir Cuma günü saat 12.00 suları arının yanına gittim.. Başımda maske, elbise, eldiven de var. Hava biraz sert esiyor.. Arının üst kapağını açtım.. Çerçevelerden birini aldım.. Arı birden parladı.. Ne varsa bana sardı..

Bacaklarımda arıyı eldivenimle sıyırıyorum.. Bir yandan da Cami yanına koşarak kaçıyorum.. Kollarımdan arı sıyırıyorum.. Binlerce arı her tarafımdan soktular.. Bahçe içinden rampa yukarı dozirik gibi çıkıyorum.. Can tatlı.. Bu arada maske içine giren 1-2 arı var.. Bir tanesi tam başımın üzerinden beni soktu.. Vücudumun dengesi değişti.. Kızarmaya başladım.. Tumba’nın Oluğu’na kendimi zor attım..

Tam o sırada Halil amca camiye gidiyor.. Beni gördü.. Durumu anladı.. Oluğun başındaki tarlaya çıktık.. Kanalı ayağı ile kazıdı beni içine yatırdı.. Kenarlardan toprakla üzerimi örttü.. Camiye gitti.. Buz gibi su altımdan geçiyor.. Titremeler içinde kendime geldim.. Halil Karan amca beni kurtarmıştı.. Mekanı Cennet olsun..

O gün binlerce arı beni soktu, bana mısın demedim.. Ama başımdan sokan tek arı beni teslim almıştı..

Halil amca tecrübesini konuşturarak beni kurtarmış, hastaneye taşıdığımız Halil amcamızı bizler kurtaramamıştık..

ANAFARTALAR

Bulancak Orta Okulu’nu bitirdim.. Ankara Tapu Kadastro Okulu’nu kazandım..

Rahmetli Ali Erdemir’de bu okulu kazananlar içinde..(Ali Erdemir, Ankara’da okurken Kayasspor’da futbol oynadı.. Gol kralı oldu! Daha sonra Giresun’da Bulancak Gençlik’te futbol oynadı.. Giresun İl İmar’da çalıştı.. Mekanı Cennet olsun.. Genç yaşta vefat etti..) Beraberce Ankara’ya gittik.. O akrabalarının yanına gitti. Ben Anafartalar’da bir otele gittim..

Ertesi gün mülakat imtihanı var.. Otel odasına kapandım.. Matematik çalışıyorum.. Tekrarlar yapıyorum.. Yoruldum.. Hava sıcak ve bunaltıcı.. Elimde sigara yatağa uzandım..

Sigara elimden düşmüş.. Ben uyumaya devam ediyorum.. Kapı vuruldu.. Uyandım.. Odada göz gözü görmüyor.. Pamuk yorgan tutuşmuş.. Kapı ve pencereden dumanlar dışarı vurmuş..

Otel sahibi geldi.. Bana bir şey demediler.. Dikkatli olmamı tembihlediler.. Tehlikeyi oteli yakmadan atlatmıştık..

İmtihan oldu.. Ben yine mülakatı kaybettim.. Ali Erdemir arkadaşım kazandı..

Bulancak’a döndüm..5 kilo fındık torbaladım.. Ankara’ya otel sahiplerine gönderdim..

   AYI SALDIRIYOR

5-6 yaşındayım.. Bektaş’ın altında Bicik’te oturuyoruz. Babam burada memur..

Gelen kamyonlara maktalardan tomruk yükleniyor.. Babam nakliye kesiyor. Babam beni de maktalara götürüyor.. Arabalara binmek hoşuma gidiyor.. Maktalar evimize yakın orman içlerinde.

Giresun’dan gelen kamyonların  yolunu gözlüyorum.. Kamyon içinde somun ekmeği ile zeytin kokusu muhteşem..

Bicik’ten yakın bir maktaya gittik.. Ormanlık içinde çayırlık alan.. Kamyonlar yükleniyor.. Yemek molası oldu. Domates, ekmek, zeytin, çay.. Şoförler aralarında konuşuyor.. Gece kamyonlarının önüne ayı çıkmış.. Sonra ayı arabayı kovalamış.. Onlarda kamyonla kaçmışlar.. Anlatılanları merak ve korku ile dinliyorum.. O gün inanıyoruz anlatılanlara..

Bugün aynı olayı anlatsalar; “Anlatmayın.. Palavra” derim.

Geçen yaz Sultangazi Belediye Meclis Üyesi Ahmet Demiray arkadaşımla Çamoluk’a gidiyoruz.. İlçe’ye 300 metre kala virajı döndük, taksinin önüne kocaman bir ayı çıktı.. Ne yapacağını şaşırdı.. Kaçmaya başladı.. Duvardan atlayarak kayıplara kaçtı.. Taksiden korkan ayı, kamyondan haydi haydi korkar.. Çocukluğumda anlatılanların palavra olduğunu anladım..

   BEKTAŞ YANIYOR..

Yanılmıyorsan yıl 1958.. Akşam yeni oldu.. Karanlık başladı.. Kulakkaya’da bir hareketlenme oldu..

Herkes Ağaçbaşı tarafına gitmeye başladı.. Bektaş yanıyordu.. Gökyüzü aydınlanmıştı.. Meraklı insanlar ay ışığında Bektaşı izliyor.. Bektaş alev alev yanıyor..

Kulakkaya Karakolu Kumandanı, Orman İşletme Şefliği telefonlar ile yardım istiyorlar.. İtfaiye çağırıyorlar.. İtfaiye araçları Sabaha karşı Kulakkaya’dan geçmeye başladı.. Bektaş yanmaya devam ediyor.. Bizler gece ayazında titreyerek Bektaş’ı Ağaçbaşı’ndan izliyoruz..

2-3 araç geçti.. İtfaiye araçlarından biri Kulakkaya’nın başında Büyükçayır’da kaldı.. Arıza yapmış.. Daha sonra öğrendik.. “Sivas İtfaiyesi” diyorlardı.. Arıza yapan Suşehri itfaiyesiymiş..

Şöyle o günleri gözden geçiriyorum.. El ile imece ile yapılan yollar var.. Eğribel arabaların tam bir baş belası.. Kamyonlar, virajları direksiyonların iki, üç devrinde dönüyor.. Kamyon direksiyonları zor çevriliyor.. Ağaç körüler, çukur, taşlı yollar.. Taa Suşehri’nden Şebinkarahisar’ı geçiyor.. Bektaş’a yangın söndürmeye geliyor..

Bugün Çamoluk Giresun’a 185 km ve 4 saat civarında bir yolculuk sürüyor.. Suşehri Çamoluk’a 65 km.. Nerden baksan 1 saat.. O günün imkanlarıyla, o şoförler bu yolları nasıl kat edip, yangına koştukları takdire şayan olsa gerek..

CEKETİYLE AMBULANSI KURTARDI

Kulakkaya’da ihtiyar bir komşumuz hastalanmış.. Giresun’dan ambulans istemişler.. Basur hastası ihtiyar, anüsündeki memeyi jilet ile kesince, kan kaybı önlenememiş.. Acele hastaneye gitmesi lazım..

Olay olmuş gibi Kulakkaya’da herkes ambulansı bekliyor.. Çaldağ altındaki Yanıklı Gırandan çıkacak ambulansın yolunu gözlüyorlar..

Bir zaman sonra kar beyaz ambulans göründü.. 5-6 dakika sonra Kulakkaya’ya ulaştı.. Züfer amcanın kahvesinin önüne geldi..

Ambulansın motorundan duman çıkıyor.. Şoförün kaputu açmasıyla motorun parlaması bir oldu.. Motoru alevler sardı.. Ambulans şoförü ceketini çıkararak motorun üzerine kapattı.. Motoru yanmaktan kurtardı.. Çevreden alkış aldı.. Hastayı alarak, Giresun’a hareket etti.

    YÜRÜME ESPİYE’YE

Bugün deneyemem.. Çocukluk işte.. Gözümüz kara.. Benden küçük Eyüp Sultan kardeşimle yürüme iki üç kere Espiye’ye gittik..

Annem Espiyeli  Rasim dedem, Fatma ninem, Yaşar dayım, Ali dayım Espiye’de.. Yazları kafamız esince Espiye’ye gidiyoruz.. Annemin, babamın evin haberi yok.. Giresun’dan yola çıkıyoruz.. Steplize çakıl yok.. Elbiselerimiz koltuğumuzun altında.. Cepte beş kuruş yok. .Yol boyu hem denize giriyoruz.. Hem yürüyoruz..

Yolağzına gelince, Armalit’e giden kamyonlara asılıyoruz.. Bazı şoförler durup bizleri alıyor.. Armelit’i aşınca Espiye’ye gelmiş gibi oluyoruz.. Yağlıdere köprüsünde kamyonlardan iniyoruz.. Cami yanında yürümeye devam ediyoruz.. 35 km yol akşamüzeri Esentepe’de son buluyor..

Karadere’de Ali dayımın yanına gidiyoruz.. 3-4 gün gezip tozuyoruz.. Dayım bizleri otobüse atıp Giresun’a gönderiyor..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?