DERELİ GÜN GEÇTİKÇE TÜKENİYOR AMA HİÇ KİMSE SESİNİ ÇIKARMIYOR

DERELİ GÜN GEÇTİKÇE TÜKENİYOR AMA HİÇ KİMSE SESİNİ ÇIKARMIYOR

 

Dereli…

Giresun merkezin 30 km. güneyinde…

Bir başka ifadeyle söyleyecek olursak; burnunun dibinde!

İl merkezine yakınlık sıralamasında; üçüncü ilçe…

Mülki genişliği ve büyüklüğü olan ilçelerden birisidir Dereli…

Giresun Yaylaları denilince en güzel ve en geniş otlaklara sahip yaylalara sahiptir Dereli…

Ormanlar konusunda öyle….

Karagöl dağlarından yola çıkan Aksu deresi ile yol boyu bütün küçük-büyük yerleşkeleri sulayarak;Giresun adasının karşısında son bulur yolculuğu…

Yani Giresun il merkezinde oturanların yarıdan çoğunun içtiği su Dereli ilçesinin yaylalarından gelmektedir…

Dereli ilçesi benimde baba ocağım’dır…

Çocukluğumu, gençliğimi,ilkokul ve orta okulu bu ilçede okumuş ve yaylalarından gezip tozmuşum!

Buz gibi soğuk sularının başında sarhoş olmuşum!

Ve en önemlisi de ben bu doğduğum ilçede uzun süre (bazıları beni arada-sıra bazı yerleri dolaştırsa da) uzun süre baba ocağı kendi ilçemde eğitimcilik yapmışım…

Zaman-zaman çok tehlikeli sayılan kültür ve sanat işlerinin içine bodoslama dalmışım!

Yine bazen futbol oynamış ve bazende futbol oynatmışım!

Esas uzmanı ve erbabı gelene kadar ilçenin Lisesinde bir süre Resim ve Beden Eğitimi gibi (dışarıdan ücretli) derslere girmişim

Vesaire, vesaire…

Şimdi bu ön anlatımı yeterli saydıktan sonra gel-gelelim benim asıl dile getirmek istediğim konuya veya çelişkilere….

Yani bir dönemle, bir dönemdeki farklılıkları mukayese etmeye…

Sizler nasıl düşünürsünüz onu bilemem ama ben her nedense 12 Eylül 1980 yılını; toplumsal değişimin yeni bir başlangıcı ve ‘Miladı’ olarak bakmışımdır…

Yani böyle koşullandığım için midir bilemem, eğer ülkemizin üzerine bir sohbet yapıyorsak, ben genellikle (M.Ö ve M.S) der gibi; 12 Eylülden önce ve 12 Eylülden sonra gibi bir sohbet etme alışkanlığım var!

Kim bilir; belki bizi bugünlere taşıyan 24 Ocak kararlarından çok etkilenmişimdir!

Belki “Bizim çocukların” burunları kanamadan başkalarının yani ‘hasımlarının’ burunlarından oluk-oluk kan akıtmalarından çok etkilenmişimdir!

Veya da Atatürk’ü çok sevmelerinden!

Hatta ülkeyi yedi bölgeden çıkarıp, sekiz eyalete, özerk bölge ve yönetimler fikirlerini ortaya attıkları için çok etkilenmiş olabilirim!

(Bak gördünüz mü Dereli üzerine konuşacakken, 12 Eylül’ün etkisinden ve manyetik alanından kurtulamıyorum!)

Her neyse zaman geçirmeden tekrar mevzuya geri dönelim…

12 Eylül sabahına kadar Dereli ilçesinin mülki sınarlar içerisinde 48 bin küsur insan yaşıyordu…

Yani Dereli topraklarının üzerinde bu kadar insan barınıyordu…

Şimdi mi ne kadar?

Yuvarlak hesap ve yaklaşık olarak 18 veya 20 bin dolaylarında…

Peki nereye gitti bu kadar insan?

Buharlaştı mı?

Hepsi birden bir afet sonucu öldü mü?

Nereye gitti bu kadar insan?

Gittiyse niye gitti?

Hepsi birdenbire zengin oldular da, ülkenin en güzel yerlerine mi göç ettiler acaba?

Yoksa bu 28 bin kişi eğitim için mi ilçeyi terk ettiler?

İnsan bu soruları düşünmeden edemiyor…

Halbuki 12 Eylül öncesi İlçenin 300-400 kişilik bir sinema salonu vardı ve bir ‘film’ en az bir hafta oynardı…

Ve salon boş kalmaz ve mutlaka dolardı…

Bizler yılda en az bir veya iki kez tiyatro oyunları sahnelerdik ve salonda yer kalmaz ve tıklım-tıklım dolardı…

Dereli ilçesinde bir zamanlar Ziraat Bankasının dışında, Halk Bankası ve İş Bankasının şubelerinde vardı…

Ama daha sonra(biz bilemeyiz, zaten aklımızda ermez) her ikisi de kapandı!

Bütün köylerinde ve hatta büyük mahallelerinde ilkokul vardı daha sonra birer-birer onlarda kapandı…

Dereli ilçesinin resmi alış-veriş günü Perşembe günüdür…

12 Eylül öncesi Dereli ilçesinde Perşembe pazarında ilçenin birde ‘hayvan alım-satım Pazarı’ vardı…

Ve bu ‘hayvan pazarında’ yüzlerce kara-sığır ve yüzlerce koyun- kuzu pazarlanır ve satılırdı…

İşte bunlarda 12 Eylül tarihinin çok gerilerinde kaldı!

12 Eylül öncesi Dereli 48 bin dolaylarında nüfusa sahipken 15 veya 20 ulaşım aracı vardı…

2 veya 3 dolmuş taksi özel olarak çalışırdı…

Ve 15-20 tomruk kamyonu ve uzun yola giden 2 ve 3 de otobüs vardı…

Eskiden Dereli’nin normal günlerinde bile adamdan yol alınıp geçilmezdi, şimdi adamdan çok araba olduğu için kaldırım veya sokaklarda arabadan fırsat bulup karşıdan karşıla geçilmiyor…

Yani adamdan çok araba var…

Buda demek oluyor ki; ya herkes zenginleşip köşeyi dönmüş!

Ya da kapıda beslediği son danayı, tavuğu-horozu satıp garibim başkalarından geri kalmamak için kendisine bir araba almış!

Şimdi işin en hüzün verici ve düşündürücü tarafı ise şu; ilçede 4 Bölümü olan bir Yüksek Okul var…

Yaklaşık 5-6 yıldır açık olan Yüksek Okulun sayısı bir türlü artıp ileri gitmiyor…

Hatta geçtiğimiz yıl 180 dolaylarında olan öğrenci sayısı bu yıl ise kayıtlı öğrenci sayısı 140 dolaylarına düşüyor…

Okulda ders takibi yapan öğrencilerin sayısı ise günlük 40 ile 50 arasında değişiyormuş…

Şimdiiiiiiiiiiii!…

En azından başka konularda gün geçtikte eriyen ve geriye giden Dereli ilçesi, bu büyük heyecanla ilçeye kazandırılan Yüksek Okul günden-güne kan kaybederken, bunun önüne geçilmesi ve olumlu anlamda çözüm üretilmesi için kimler öne çıkacaksa bir an önce ‘bir adım’ öne çıksın artık…

İş-işten geçtikten sonra ‘ah’ çekmenin de ‘vah’ çekmenin de yararı olmaz!…

Eskiden olsa siyasi erg ve gücümüz yok diye gerekçe gösterilse geçerli sayılırdı ama bugün kimsenin böyle bir gerekçenin altına sığınamaz!

Çünkü bugün en güçlü siyasi erg ve muktedir güç Dereli ilçesin de var…

Bizim üstümüze ne düşüyorsa, bizlerde verilecek göreve her an hazırız…

Yeter ki gündelik siyasi keyfiyet ve duygusal bencilliklerden uzak durulsun ve bir an önce Dereli ilçesinin bu geriye doğru hızla gidişi artık durdurulsun!

Çünkü bizim o ilçede hiçbir şeyimiz kalmamışta olsa, acı-tatlı anılarımızın silinip kaybolmasını istemiyoruz…

Düşünüle…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?