DİN VİCDAN İŞİ MİDİR?

DİN VİCDAN İŞİ MİDİR?

Din vicdan işi midir? Hayır, din vicdan işi değildir. Hele ki bu din İSLÂM ise hiç mi hiç vicdan işi değildir. Zira dinin hedefi   insanı dünya ve âhiret mutluluğuna ulaştırmaktır. Bu manada din hayatın tam ortasındadır. Hayatta yaşanır olmayan, hayata müdahale etmeyen bir din zaten İslâm değildir. “Din vicdan işidir” iddiasında bulunanların dahi hayatlarında dine dair hayata yansıyan kırıntılar vardır. Misal, Kurban bayramında    kurban kesip etini fakirlere dağıtmak, bayram namazına iştirak edip insanlarla bayramlaşmak. Bütün bu yapılanlar vicdanı aşıp hayata taşan dînî fiiller değil midir?

Din nasıl vicdan işi olabilir ki? Bu, bir Müslüman için çok absürt   bir iddiadır. Zaten hayatta karşılığı da yoktur. Dini vicdanlara hapsetmek demek, mesela ezan okunmaması, namaz kılmak için camilere gidilmemesi demektir. Dini vicdanlara hapsetmek demek; zekat, sadaka-i fıtır, kurban gibi mâlî ibadetlerin ortadan kalkması demektir. Zira bu ibadetleri yerine getirebilmek için “toplum” olması gerekiyor. Böylece din toplumda görünür ve yaşanır bir olgu oluyor. Hac da öyle. Hac ibadeti Müslümanların senelik kongresidir. Bir bakıma hac gövde gösterisidir küffara karşı. Vahdetin en büyük tatbikatıdır hac.

Müftülere de resmî nikâh kıyma yetkisi veren kanun değişikliği teklifleri üzerine yapılan tartışmaların da temelinde aslında “dinin toplumda görünür kılınmasından rahatsız olma” yatmaktadır. Burada zihniyet şu: Din olsun fakat vicdanlarda olsun, dışarı çıkıp hayatta görünmesin, din hayata dair bir şeyler söylemesin, din bizim hayatımıza karışmasın, biz kafamıza göre yaşayalım…

Dinin temeli imandır. İmanın da mahalli kalptir. Eğer “din vicdan işi” demekten maksat “din gönül işi” demek ise burada dinin iman boyutundan bahsediliyor demektir. Elbette   iman olmadan din olmaz. Din iman üzerine bina edilir. Lakin din imandan ibaret değildir. Amelsiz iman sinede yüktür. Dinin ameli boyutu, yani pratiğe dönük boyutu hayatın ta kendisidir. Bu manada din hayatta yaşanır. İşte biz bu yaşadıklarımızdan sorguya çekileceğiz.

İslam dini hayal edilen değil hayata geçirilen dinin adıdır. İslâmın 5  esasına bir bakalım. Bu esasların tamamının  hayata yansımaları vardır. Her gün 5 defa minarelerimizden EZAN ile camilere davet ediliriz. Ezanda  kelime-i şehadet haykırılır. Cemaatle namazın bizatihi kendisi bile bu konuyu izah için yeterlidir aslında. Sadece camilerimizin varlığı bile   dinin ictimâî boyutuna  yeterli bir misaldir. “Câmi” kelimesi “bir araya getiren, toplayan” “manasına gelir.

İslam hayata o kadar müdahildir ki  bu dinin kutsal kitabı Kur’an “din işi ayrı dünya işi ayrı” söylemini boşa çıkarmaktadır. Zira Kur’an’da EVLENMEDEN BOŞANMAYA, TİCARET HUKUKUNDAN MİRAS HUKUKUNA kadar hayata dair birçok  hüküm yer almaktadır.

“Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline!(Mutaffifin83/ 1),

 “Faiz yiyenler kabirlerinden ancak şeytan çarpmış gibi kalkarlar.” (Bakara2/275),

 “Yetimin  mallarını haksız yere  yiyenler ancak karınlarına ateş tıkınmış olurlar” (Nisa4/10)

“…Mallarınızı aranızda batıl yollarla yemeyin…”(Nisa4/29, Bakara2/188)

“Mümin erkeklere söyle gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar… mümin kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar…(Nur24/30-31

“…Birbirinizin  kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın…”Hucurât 49/12)  diyen bir din nasıl vicdan işi olabilir?

Yeni Hicrî yılınızı tebrik ediyor, yeni yılın âlem-i islâma ve ülkemize hayırlara vesile olmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?