DİNDAR, KİNDAR , MUHALİF ve YANDAŞ DEMEDEN OKU!

DİNDAR, KİNDAR , MUHALİF ve YANDAŞ DEMEDEN OKU!

“Hangi okuyucuyu mu isterim? En bağımsızını; beni, kendini ve dünyayı unutup yalnız kitabın içinde yaşayanı.” (Wolfgang Van Goethe)
“Bilgiyi hiçbir zaman diplomayla kısıtlamayın. Eğer bilgimize yeni bilgiler eklemiyorsak, aslında bilgimizden azaltmış oluruz.” (Karl Weber)
Okuma alışkanlığı üzerine yüzlerce eser ve binlerce makale kaleme alınmıştır. Bütün toplumlar okumanın önemli olduğu konusunda hemfikirdirler.. Bizler de okumanın ne kadar önemli olduğunu Kur’an, sünnet ve dünyada ki gelişmelerden öğrenmekteyiz.
Evet, mutlaka okumalıyız, okumadığımız her gün karanlık, okuduğumuz her gün aydınlıktır. Okumak aklımızı, aklımız ise kalbimizi harekete geçirir.
Okumak, düşünce dünyamızı zenginleştirir. Okuyan, okumayana göre her zaman bir adım öndedir. Okuyanla okumayanların bir olmadığı bir dünyada yaşıyoruz.
Bilginin gücü, silahın gücüne galip gelir. Okumamız gereken dökümanların başında kitaplar gelir. Günlük gazete, dergi, haber siteleri, bloglar vs. bunları takip eder gider.
BİZ BU KÜLTÜRÜN NERESİNDEYİZ?
Peki biz TÜRKLER okuma alışkanlığı veya kültürünün neresindeyiz?
Gazete, kitap ve dergi okuma alışkanlığının gelişmesi için arada bir sosyal medya aracılığıyla paylaşımlar yapıyoruz. Hemen akabinde de eleştiri yağmuruna tutuluyoruz. Elbette eleştiriye açık bir insanım.
Oysa benim amacım REKLAM yapmak değil!.. Amacım gerek ULUSAL gerekse de YEREL Türk Gazetelerinin okunmasını teşvik etmektir.
Gazeteler hızla TİRAJ kaybediyor. Böyle bir dönemde insanları okuduğu gazetenin ismine göre veya gazetelerin ait olduğu yayın grubuna göre damgalamamak gerek!.. Ayırıştırmamak, bölmemek ve kutuplaştırmamak gerek!..
Birileri bizi ayırıştırmak, bölmek ve kutuplaştırmak için çaba gösterirken bizler de onlara maalesef yardımcı oluyoruz.
Gazete, dergi ve kitap okumamak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz.
X Gazetesini okursan; YANDAŞ
Y Gazetesinin sayfalarını karıştırırsan; DİNDAR
Z Gazetesini satın alırsan; MUHALİF oluyorsun….
Acı ama gerçek böyle bir duruma geldik. Daha doğrusu getirildik!.. Zaman zaman bunun da tepedekiler tarafından kurgulanmış bir oyun olduğunu düşünüyorum.
Amaç insanların insanların okumasını, araştırmasını, düşünmesini ve dolayısıyla bilinçlenmesini engellemektir. İşte bunu planlayıp ve uygulamaya koyanlar maalesef başarılı oldular.
OKUMAK derken bundan kastım; temel, lise ve üniversite eğitimi değildir. İnsanımız bu eğitimi; bir yere, işe-güce veya makama ulaşmak için ARAÇ olarak görüyor. Belli bir işe ve güce de kavuştuktan sonra da okumayı bırakıyor. OKUMAK’tan kastım; gazete, kitap ve dergi okuma alışkanlığıdır.
Avrupalı, Amerikalı, Japon, Çin ve Korelilerin gelişmesi tesadüfi değildir. Bunun tek izahı vardır. Adamlar; okuyor, araştırıyor, düşünüyor ve uyguluyor.
KİTAP OKUMA KÜLTÜRÜ
Müsadenizle okuma alışkanlığı ile ilgili bazı araştırmalardan örnekler vermek istiyorum.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, kitap okumak Türk insanının ihtiyaç listesinde 235. sırada. Kitap okumaya ayırdığımız süre ise günde ortalama 1 dakika. Buna karşılık TV izlemeye ortalama 6 saat, internete bağlanmaya 3 saat ayırıyor.
TÜRKLER’in ihtiyaç listesinde KİTAP okumak 235. Sırada. İşte böylesine acınacak bir durumdayız.
Türkiye’de kitaba kişi başı yılda 6,9 lira ayrılıyor. Rapora göre ayda cep telefonu ve iletişim masraflarına 173 lira ayıran 4 kişilik bir Türk ailesi kitaba ise yılda sadece yaklaşık 7 lira ayırıyor. Çocuklara kitap hediye edilmesi sıralamasında Türkiye 180 ülke içerisinde 140. Sırada.
‘En önemli ihtiyacınız nedir?’ sorusuna verilen cevap göze alındığında, cep telefonunun birinci sırada çıktığı ülkemizde, kitap 235’inci sırada yer almış. Kişi başına yılda kitaba 6,9 TL harcarken, sigaraya 1400 TL harcıyoruz.
Dünyada en fazla kitap okuyan ülkelerin başında, yüzde 21 ile Fransa ve İngiltere bulunuyor. Türkiye ise yüzde 0,1’lik kitap okuma oranıyla 86’ncı sırada yer aldı. Bu demek oluyor ki; Türkiye kitap okuma konusunda Afrika’dan bile geride…
TELEVİZYON ve SOSYAL MEDYA FAKTÖRÜ
Türkiye’de günde yaklaşık 6 saat televizyon izleniyor..ABD’de bu rakam 5,4 saat, AB ülkelerinde 3,7 saat, Japonya’da 2,9 saat. Yani biz TÜRKLER televizyon karşısında oturan bir toplumuz denilebilir. Durum böyle olunca doğal olarak kitap okumaya da zaman kalmıyor.
Televizyon, bir bakıma kitap okuma alışkanlığı edinmeyi elimizden alıyor. Televizyon izlemek elbette kötü bir şey değil ama eğer oradan bilgi edinebiliyorsak… Ülkemizdeki televizyon yayıncılığının kalitesi ve içeriği düşünülürse, televizyondan da toplumun çok fazla şey öğrendiğini söyleyebilmek zor…
İnternet kullanımında ise dünyada EPEYCE ileriyiz. ABD’de kişi başına internette geçirilen zaman 3,8 saat, AB’de 3,1 saat, Japonya’da 3,1 saat iken Türkiye’de 3 saat…
Peki, bu üç saatin ne kadarını bilgi edinme amaçlı, kitap okuma, gazete okuma amaçlı kullanıyoruz? İşte, orada durum VAHİM denilecek kadar berbat!..
Daha çok sosyal medyayı kullanmak için interneti kullanıyoruz. Zaten Facebook ve Twitter gibi mecraların da en çok kullanıcıları arasında Türkiye olduğu malumunuz… Bu arada AB’de bu rakamın yılda kişi başına 39 kitap olduğunu belirtelim. 2015 yılında yaklaşık 569 milyon kitap üretilmiş.
GELELİM GAZETE’YE
Elbette OKUMA kültürü bu kadar düşük bir ülkenin vatandaşlarının gazete okuma alışkanlığı da düşük olur. Hele de bu dönemde; „dindar, kindar, muhalefet ve yandaş“ diye gazetelerin ve okuyucularının; ayırıştırılması, kutuplaştırılması OKUMA alışkanlığı adına çok kötü birşey.
Yapılan araştırmalara göre Türk halkının yaklaşık yüzde 20’sinin düzenli gazete okuduğu açıklansa da ben kendi adıma buna inanmıyorum. Biz de genelde gazeteyi bir kişi alır 10 kişi de BELEŞ’e okur. Gazete okunan yerler de kahvehane, dernek ve toplu taşıma araçlarıdır.
Bana göre GERÇEK gazete okuyucusu, kendi parasıyla her gün düzenli gazete alıp okuyandır. Öyle BELEŞ’ten gazete okumayı alışkanlık haline getiren kişi ya da kişilere ben OKUYUCU gözüyle bakmıyorum.
Aslında Türkiye hem ULUSAL hem de YEREL gazeteler CENNETİ diyebiliriz. Ancaaakk; ulusal gazetelerin toplam TİRAJ’ı ciddi bir BATILI gazetenin TOPLAM tirajına bile ulaşamıyor. Şu anda Türkiye’deki tüm ulusal gazetelerin toplam tirajı 3,5 milyon.
Yazıyla; ÜÇ BUÇUK MİLYON.. Bazı gazete tirajlarının da ŞİŞİRME olduğunu düşünürseniz, olayın ciddiyetini anlayabilirsiniz.
HANİ Türk halkının yüzde 20’i gazete okuyordu? Nerede bu okuyucular?!..
YEREL MEDYA’NIN İŞİ ÇOK ZOR
YEREL MEDYA’mı dediniz?!.. Acı ama gerçek Türkiye’de Yerel Medyanın hali içler acısı. Hele de şu son altı aydan beri işler KESAT… Kağıt üretiminin yapılmadığı Türkiye, haliyle kağıdı dışardan İTHAL ediyor. Neyle ediyor? Tabi ki DOLAR üzerinden. Böyle bir ortamda YEREL MEDYA nasıl ayakta kalır?
Ayakta kalan, yaşam mücadelesi veren ve DİK DURAN varsa SELAM olsun!..
Gerçek şudur; YEREL MEDYA’sı güçlü olmayan ülkenin ULUSAL Medyası da güçlü olamaz. Asıl güç YEREL’den başlar!..
Türkiye’deki gazete ve dergilerin sayısı, 2017’de bir önceki yıla göre yüzde 2,3 azaldı. Geçen yıl 6 bin 124 gazete ve dergi yayımlanırken, bu yayınların yüzde 59,6’sını dergiler oluşturdu.
Geçen yıl gazetelerin yüzde 90,8’ini yerel, yüzde 7,1’ini ulusal, yüzde 2,1’ini bölgesel yayın yaptı. Dergilerin ise yüzde 61,2’si ulusal, yüzde 33,7’si yerel, yüzde 5,1’i bölgesel yayın gerçekleştirdi.
Gazetelerin toplam tirajının yüzde 83,5’ini ulusal, yüzde 15,8’ini yerel ve yüzde 0,7’sini bölgesel yayımlanan gazeteler, dergilerin ise yüzde 81,9’unu ulusal, yüzde 15,2’sini yerel ve yüzde 2,9’unu bölgesel yayımlanan dergiler oluşturdu. Gazete ve dergilerin tirajı, geçen yıl 2016’ya göre yüzde 2,6 azaldı. Türkiye’de geçen yıl yayımlanan gazete ve dergilerin YILLIK toplam tirajı 1 milyar 661 milyon 102 bin 580 olurken, bunun yüzde 93,9’unun gazetelerden oluştuğu kayıtlara geçti.
Almanya’daki gazetelerin GÜNLÜK yaklaşık 49 milyon okuyucuya ulaştığı ifade edildi. Almanya’da “Arbeitsgemeinschaft Media Analyse e.V” adlı dernek tarafından 14 yaş üstü 138 bin kişi ile yapılan medya analizi araştırmasında, Almanya’daki günlük gazetelerin yaklaşık 49 milyon, dergilerin yaklaşık 66 milyon okuyucuya ulaştığı, 14-29 yaş arası gençlerde günlük gazete okuma oranının yüzde 49,4 olduğu belirtildi.
SON SÖZÜM
İşte böyle bir ortamda biz hala OKUMAMAK için direniyor , ısrar ediyor en önemlisi de; „DİNDAR, KİNDAR, MUHALİF ve YANDAŞ“ diye BAHANELER üretiyoruz. Oysa ne olursa olsun, taraflı veya tarafsız hiç farketmez OKUMALIYIZ!..
Yüce dinimizin ilk emri; „OKU!..“ DEĞİL Mİ?!…
Gerçeğe ulaşmak için her gün MUHALİF ve YANDAŞ diye bilinen iki farklı çizgide bulunan gazeteleri alıp okumalıyız. Okuduktan sonra kendi AKIL-MANTIK süzgecimizden geçirerek DOĞRU’yu bulabiliriz. Tek gazete okuyarak, tek TV kanalını izleyerek olaylara ve gelişmelere AT GÖZLÜĞÜ ile bakmayalım!..
UNUTMAYALIM ki; farklılıklar TEHDİT değil ZENGİNLİKTİR!..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?