Dış politikada gelişmeler 

Dış politikada gelişmeler 

Geçtiğimiz ay Başbakan Binali Yıldırım Irak ziyaretinde bulundu. Bağdat’ta Irak Başbakanı İbadi ile görüştü. Ardından Erbil’e geçti ve Barzani ile görüştü.

Her iki görüşmede dikkat çekicidir.

Bağdat ziyaretinde IŞİD ile mücadele ve Musul konusu gündeme geldi. Görüşme sonrasında Irak Başbakanı “Türk ordusu BAŞİKA’ dan çekilecek” açıklamasını yaptı. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam Şurasında yaptığı konuşmada “Başika’dan çekilmeyeceğiz” demişti!

Başbakan Yıldırım’da Sincar konusunu gündeme getirdi. Başika’dan çekilme koşulu olarak PKK’nın Sincar’dan temizlenmesini istedi.

Başika ve Sincar konusu önümüzdeki günlerin sıcak konusu olarak duruyor.

Başbakanın Erbil ziyareti ve Barzani ile görüşmesinde de önemli konular gündeme geldi. Türkiye daha önce de başbakan düzeyinde Erbil ziyaretinde bulunmuştu.

2011 yılında Başbakan Erdoğan, 2014 yılında da Başbakan Davutoğlu Erbil ziyareti yaptı.

Başbakan düzeyinde Erbil ziyareti yapan bir iki ülke var.

En çok ziyaret eden ülke Türkiye’dir.

Diğer devletler ‘özel temsilci’ düzeyinde veya bakanlar aracılığı ile ziyaret ediyorlar. Ya da Barzani onları ziyarete gidiyor.

Çünkü ortada BM tarafından bağımsızlığı tanınmış bir devlet yok. Eşitlik yok!

Adı üzerinde ‘Bölgesel Yönetim’..

Böyle olmasına rağmen AKP iktidarı için Barzani oldukça önemlidir. Kendisi defalarca Ankara ziyaretinde bulundu.

Dışişlerinden sorumlu Neçirvan Barzani defalarca Ankara ziyareti yaptı.

Erdoğan, Barzani’yi Diyarbakır’da ağırladı.

Şivan Perver, İbrahim Tatlıses ve Leyla Zana’da Erdoğan’ın konukları arasında idi ve hep birlikte “megri megri” türküleri söylemişlerdi.

Ancak Başbakan Yıldırım’ın son ziyareti, iktidar için oldukça derece önemlidir. Bu ziyareti önemli kılan ise başkanlık amaçlı anayasa değişikliğinin referanduma gidecek olmasıdır.

Diyeceksiniz ki Barzani ile referandumun ne ilgisi var?

Hem de çok var.

Anayasa değişikliği TBMM Genel Kurulundan AKP ve MHP oyları ile geçti. Ancak MHP tabanı büyük oranda parti yönetimi ile farklı düşünüyor. Delege desteğinin arkasına almış olan muhalif genel başkan adaylarının kurdukları platform ve web tv de bunu gösteriyor.

Bu durumun referandum için risk oluşturduğu gerçeğini iktidar elbette ki görmektedir. Bu nedenle iktidar açısından sonucu belirleyecek olanın Kürt oyları olduğu düşünülüyor.

Bir süredir bu oylara yönelik ‘özel’ çalışmalar yapılıyor.

Öcalan ile İmralı’da gizli görüşmelerin yapıldığı medyada yer almaktadır. Erbil ziyareti ve Barzani ile görüşmenin arka planında da bu konu vardır.

Çünkü Güneydoğu’da Barzani’nin etkili olduğu bilinen bir gerçektir. Bazı aşiretler ile akrabalık bağı vardır.

Ayrıca Barzani Nakşî’dir.

HDP içinde de Barzani’ye yakın isimler bulunmaktadır. Altan Tan bunlardan tekidir. O nedenle son günlerde farklı çıkışlar yapmaktadır.

Leyla Zana’da, eşi Mehdi Zana’da Barzani’ye yakın isimlerdendir. (Leyla Zana bugüne kadar TBMM’de milletvekili yemini etmemiştir. Gündeme getiren de yoktur!..

Başbakanın Erbil ziyareti ve referandum için yaptığı ‘özel’ görüşme Kuzey Irak’ta, HDP içinde ve referandum sürecinde bölgede ilginç gelişmelere neden olacak gibi görünüyor.

***    ***

Kazakistan’ın başkenti Astana’da Rusya, Türkiye ve İran öncülüğünde Suriye konusunda bir toplantı yapıldı. Toplantı sonunda üç ülke arasında bir protokol imzalandı.

Protokolün içeriği ülkemizde yeterince irdelenmedi.

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun açıklamaları ile Rusya ve İran medyasında yer alan açıklamalar arasında farklılıklar var.

Astana görüşmelerinin hemen ardından, Rusya’nın hazırlamış olduğu ve medyaya sızan Suriye anayasa taslağında, Türkiye için sıkıntı yaratacak maddeler var.

Bunların en önemlisi PYD kontrolündeki bölge için “kültürel özerklik” tanınması ile Arapça ve Kürtçenin eşit dil olmasının önerilmesidir.

Ay sonunda başlayacak Cenevre görüşmelerinde bu konu masada olacaktır.

Bu arada ABD Başkanı Trump göreve başladıktan sonra Suriye’de “güvenli bölge” düşüncesini açıkladı.

Aslında uzun süredir Türkiye’de güvenli bölge talebini dile getirmekte idi.

Ancak Trump’un güvenli bölgesi ile bizimkilerin dile getirdiği güvenli bölge farklı anlamlara geliyor. Trump, PYD bölgesinde “güvenli bölge” oluşturma niyetinde.

Tıpkı Kuzey Irak Bölgesel Yönetimin kuruluş sürecinde ‘uçuşa yasak bölge’ ilanı gibi…

Bu defe da ABD, Suriye’de PYD üzerinden bir bölgesel yönetim kurma hesabı içindedir.

PYD’ ye “kara gücüm” demesi ve son günlerde zırhlı araçlar vermesi bu açıdan ele alınmalıdır.

Akla şu soru gelebilir.

Rusya ile ABD acaba PYD öncülüğünde Suriye’de özerk bölge oluşturulması konusunda bir anlaşma içinde mi?

Yine mi ‘aldatılıyoruz!’

Cumhurbaşkanı Erdoğan 27 Ekim’de “El Bab’tan sonra Münbiç’e, Rakka’ya yöneleceğiz” diyordu. Astana görüşmeleri sonrası bu fikrini değiştirmişe benziyor.

27 Ocak tarihinde Afrika dönüşü uçakta gazetecilere, “El Bab’daki işi bitirmek, daha derinliğine inmemek lazım” açıklamasını yaptı!

Üç ayda ne değişti?

Ege Denizindeki Kardak adasında yaşanan son gelişmeler ile Kıbrıs konusunda ki gelişmelere de bakacak olursak, şu tespiti yapabiliriz.

Türkiye yıllardır izlediği hatalı dış politikalar nedeniyle bugün pek çok dış sorun ile karşı karşıyadır.

Bu sorunlar yakın gelecekte daha başka sorunlar yaratacak görülüyor…

Biz ise içe döndük ve ‘illa da başkanlık’ diye tutturduk…

İçeride demokrasi açısından, dışarıda ise dış politika ve diplomasi açısından ciddi yanlışlar içindeyiz.

Referandum ve anayasa tartışmaları ile birlik ve bütünlüğümüzü de iyice yok ediyoruz.

Birbirimizi yiyoruz.

Bu halimizle kimin ekmeğine yağ sürüyoruz?

Elbette bölgede hesabı ve planı olan emperyalizmin!

Yani BOP’ un…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?