Hangi yörenin insanı bunlar?

Hemen söyleyelim;

Şebinkarahisarlılar…

Yani;

Kendi yöremizin insanı…

Yani;

Hormonlu tüketim kültüründen zaman ayırıp da, bir türlü kendi değerlerimizi göremediğimiz veya görmek istemediğimiz kendi değerleriniz üzerine sohbet etmek istiyorum sizlerle…

Bilenler biliyor da…

Ben bilmeyenler için bir kez daha söylemek istiyorum;

Ve (aklımda kaldığı kadarıyla) Şebinkarahisar’ın tarihi Tamzara yerleşkesinde beş yıl önce başlatılan…

Ve ‘Pazar’ günleri kurulan ‘Ekolojik Pazar’ kurma geleneği devam ediyor…

Bu söz konusu ‘ekolojik pazarda’ neler mi satılıyor?

Kısaca hemen onu da söyleyelim;

“Kendi yöresel ürünlerinin ve kendi el-emeklerinin dışında hiçbir ürün satılmıyor.”

Yani, tezgahların üzerindeki bütün ürünler;

Sirkesinden-likörüne kadar…

Pekmezinden-şarabına kadar…

Kısacası;

Yörede yetişen ne kadar toprak-altı ve toprak-üstü ürün varsa ve doğal tadını hiç bozamadan mamul maddeye çevirmişler…

Sözünü ettiğim ‘Tamzara Ekolojik Pazarına’ daha önce gittiğim için az-buçuk bilgi sahibiydim ama…

Doğrusunu söylemek gerekirse;

Bu ‘ekolojik üretim biçiminin’ dışında ‘doğal pekmez’ ve ‘pestil’ nasıl ve hangi koşullarda yapılıyor, bu konuda hiçbir fikrim yoktu…

Ancak, bunu da (dün) ailemle Şebinkarahisar’a yaptığım bir gezi sırasında öğrendim…

Ve Şebinkarahisar’da ‘dövme fındık helvasını’ yapan insan olarak tanınan Muzaffer Özkara bizi bir ‘dut bahçesine’ götürdü ve doğal ‘pekmezin’ nasıl yapıldığını da bizzat gözlerimizle görüp, öğrenmiş olduk…

Sadece ‘doğal pekmezin’ nasıl yapıldığını öğrenmekle kalmayıp;

Hem ‘doğal dut pekmezi’ yapan Mehmet Akyüz ve ailesiyle tanıştık.

Ve hem de orada tanıştığımız ‘Turan’ isimli bir gencin ‘dut ağacına’ çıkıp silkelediği ballı dutlardan da yedik…

Hani “bekara karı boşaması kolaydır” diye bir söz vardır ya…

İşte o hesap, bizlerde marketlerden veya alışveriş merkezlerine gidip ‘pekmez fiyatlarını’ görünce “çok pahalı” diye şikayet ettiğimiz zamanlar oluyor…

Ancak, bu işin ne kadar zor bir süreçten geçtiğini görünce insan;

Değil, ‘pahalı olduğundan’ şikayetçi olmak…

‘Pazarlık’ yaptığı için insanın utanası gerekiyor.

Her neyse…

Sözü daha fazla uzatmadan şuraya getirmek istiyorum;

Bildiğim kadarıyla ‘hafta sonu’ ilimizde Serhan Asker’in Halk TV’de sunduğu ‘Görkemli Hatıralar’ programı olacak…

Ve yine bildiğimiz kadarıyla ‘programın formatı’ gereği o ilin tarihi şahsiyetleri öne çıkarılıp ve sohbeti yapılacak…

Dünyada ‘fındığın başkenti’ olduğu için fındık politikası üzerine konuşulup ve ‘yöresel yemekler’ söz konusu filan olacak…

Vesaire, vesaire…

Başkaları ne düşünür onu pek bilemem ama…

Eğer bana sorulacak ve danışılacak olsa ben derdim ki;

“Tamam, yöremizin birbirinden güzel manzaralarını çekip, tüm dünyaya sunalım.”

Fındığımızın kalitesi üzerine konuşup ve onu en iyi şekilde tanıtalım..

Kadayıfından ve Giresun’a özgü ‘pekmezli simit’ üzerine konuşalım.

Ama unutmayalım ki;

Bu ‘Giresun Simit’ine’ tat veren en kaliteli ‘pekmez’ Şebinkarahisar ilçemizde üretilip yapılıyor…

En kaliteli ‘dut pestili’ Şebinkarahisar ilçemizde üretiliyor…

Birbirinden tatlı ‘pestil tatlıları’ ve ‘fındık helvası’ markasını sadece yöremiz değil, tüm dünya ülkeleri tanıyor…

Yani kısaca demem o ki;

Hafta sonu yapılacak olan ‘Görkemli Hatıralar’ programına ilimizde kimler öncülük yapıyor ve hangi ‘değerlerin’ öne çıkarılıp tanıtılması isteniyorsa;

Bu programın içerisinde mutlaka ve mutlaka Şebinkarahisar’ın doğal ve ‘ekolojik ürünleri’ yer almalıdır diye düşünüyorum…

Ve bu duygularla, tüm okurlarıma ve dostlarıma;

Hoş kalın,

Hoşça kalalım,

Sağlık ve esenlik içinde olalım.

En önemlisi de;

Kendi değerlerimize sahip çıkmayı unutmayalım…