Dünya Hayatı Bir Oyundan İbarettir…

Dünya Hayatı Bir Oyundan İbarettir…

“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçıların hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur.” ( Hadid, 20)

Dünyanın, hayatın ve insanın yaratıcısı olan Allah (c.c.) ne kadar doğru söylüyor. Bu dünyanın süsüne ve eğlencesine ne de kolay kapılıyoruz.  Bize emanet olarak verilenlerle nasıl da üstünlük yarışına giriyoruz.

Etrafımda gördüğüm hayatların, şahit olduğum konuşmaların, muhatap olduğum soruların ve dinlediğim sorunların tek eksiği var: İslamsızlık… Ya da İslam’ı yaşadığını zannetmek.

“…Abimin sahip olduğu iki kızı da evlenip onları terk ettiler ve onları bir daha görmek istemiyorlar…”

“…Oğlum iki sene flört ettikten sonra nişanlanlandığı kızdan kültür farklılığından dolayı ayrıldı…”

“…Gücümüzü aşan bir masrafın altına girdiğimizden dolayı düğünde takılan tüm takılarım borca gitti…”

“…Kızım üniversite okurken kaldığı şehirde tanıştığı bir gençle evlenmek istiyor. Fakat o genci gözümüz hiç tutmadı…”

Bu liste uzayıp gider… İnsanlar buna benzer bir sürü dert anlatırlar. Ama anlamazlar ki bu sorunların başında Allah’a (c.c.) tam teslimiyetin olmaması yatmaktadır.

Bir kez daha anladım ki yaşamın gerçek gayesini çözememiş insanlar. Dünya hayatıyla alakalı yığınla dert ve sorunlarla boğuşuyorlar.

Dünya hayatı ile alakalı problemleri onları meşgul ettikçe, meşguliyetleri onları hayatın gerçek gayesini fark etmekten alıkoyuyor ve böyle bir kısır döngü içinde yaşayıp gidiyorlar. Hayatlarının ön safında Allah (c.c.) değil; şeytan olduğu için, şeytan onların gözüne öyle bir perde indiriyor ki sadece bu dünya için var güçleriyle çalışıyorlar. Sanki sonsuz olan bu dünyaymış gibi. Ama gerçek er ya da geç insana kendini gösteriyor. Ve ardından ölüm bir anda çıkıp geldiğinde geriye dönüp Allah’a karşı vazifelerini yapmadıklarını fark ediyorlar ama ne çare!…

Nefislerimizin tabibi olan Allah (c.c.) bize ne güzel ölçüler koymuş ve bizi gelip geçici olana değil; hiç geçmeyecek ve bitmeyecek olana yönlendirmiş.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.) dünyanın ne kadar değersiz ve ahiretin de ne kadar değerli olduğunu şu hadisinde söylemiş:

“Kimin arzusu ahiret olursa, Allah onun kalbine zenginliğinden koyar ve işlerini derli toplu kılar; artık dünya ona hakir (küçülmüş) olarak gelmeye başlar. Kimin hedefi de dünya olursa, Allah, iki gözünün arasına (dünyanın) fakirliğini koyar; işlerini de darmadağınık eder. Netice olarak; dünyadan da eline, kendine takdir edilmiş olandan fazlası geçmez .” (Tirmizi, Kıyamet 31, Hds.: 2467)

ZUMER-54: “Ve Rabbinize (Allah’a) yönelin (ruhunuzu Allah’a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O’na (Allah’a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah’a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.”….

Ve diyor ki Allah (c.c.); “Siz bir tek şey yapacaksınız… Siz sadece Bana ulaşmayı dileyeceksiniz… Siz Bana ulaşmayacaksınız, Ben sizi Kendime ulaştıracağım.” (ŞÛRÂ-13, RA’D-27, ANKEBÛT-5).

ŞÛRÂ-13: “(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).”

Yapmanız gereken tek bir şey var, bir gönül yakarışı ile Allah’a yakarmak…

Ve tıpkı bir Mevlâna ve Yûnus gibi olmayı dilemek…

BİR TEK DİLEKLE YAPILACAK DUA…

Her nefesinde Hakka doğru bir adım almış oluyorsun, fakat önünde bir melek ve bir şeytan oturmaktadır. Melek seni harekete, şeytan ise sükûnete çağırıyor. Yani, melek sana ibadetler yapmayı emreder, gayret verir. Şeytan ise, hareketsizliğe, donukluğa ve uyuşukluğa sevkeder. Kısacası; melek nurdan olduğu için, seni nurlar sahibi olan Halik’a götürmek ister. Şeytan da zulmetten olduğu için, yani karanlıktan meydana geldiği için seni karanlığa sokmak ister.

İşte ey insan, tercih senindir. Dilersen nurlara gark ol; dilersen çamurlara bat, karanlıklar içerisine gir ve ebedi hüsran ehli ol.

“Ey Yüce Allah’ım! (c.c.) Ben de onca ermiş evliyan gibi bu dünyada Sana ulaşmak istiyorum. Ne olur beni de al ermiş evliyalarının arasına. Beni de onlardan biri kıl. Benim de ruhumu ölmeden önce Senin Zat’ına ulaştır.”

Dertlerimiz, tasalarımız daha uzun vadeli olsun dostlar.  Daha ulvi amaçlarımız olsun. Akıllı insana yaraşır şekilde olsun. Allah’a ulaşmayı dileyin ve mutluluğu yakalayın.

Allah (c.c.) razı olsun. Sevgi ile kalın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?