Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
DÜŞÜNCELERİNİ GİZLEMEDİLER ÇÜNKÜ ONLAR DEVRİMCİYDİLER
  • 0
  • 163
  • 01 Nisan 2020 Çarşamba
  • +
  • -

Onlar ki;
Bu halkın çocuklarıydılar..
Onlar ki;
Sömürünün ve talanın karşısındaydılar.
Onlar ki;
Emperyalizme ve faşizme düşmandılar;
Atatürkçüydüler…
Devrimciydiler..
Yurtseverdiler..
Sosyalisttiler…
Tepeden-tırnağa insanlığa sevdalıydılar.
O halde hiç zaman geçirmeden yargılanmalıydılar!
Ki zaten de öyle yaptılar…

İşte size ‘yargılama’ yapılan bir celseden kısa bir kesit…
Yargıç soruyor:
“Yani sizlerde mi Atatürkçüsünüz?”
Sanık yanıtlıyor;
“Milli Kurtuluşçu bir tutum yansıtması açısından bizler sapına kadar Atatürkçüyüz.
Onun Kurtuluşçuluk bayrağını , hayatımızda dahil, her şeyimizi ortaya koyarak biz dalgalandırıyoruz.”

YARGIÇ: Atatürkçülük kala kala sizlere mi kaldı?
SANIK; Gardırop Atatürkçülerine kalacak hali yok ya!
YARGIÇ; (Şaşkın) Yaaa!
SANIK; Hayatın cilvesine bakın ki onun açtığı yolda Milli Kurtuluş bayrağını 1971 Türkiye’sinde dalgalandıran bizler, O’nun adına, Onunla uzaktan-yakından ilişkisi olmayanlar tarafından O’na ihanetle suçlanıyoruz.”

(zamanınız fazla almamak için buruda biraz atlıyorum.)
(….)
YARGIÇ: Bugün ülkemiz bağımsız değil mi yani?
SANIK: Bağımsız değil…Keşke bağımsız olsa…Ne yazık ki bundan yıllar önce Mustafa Kemal’in öncülüğünde emperyalizmin boyunduruğundan kurtulup, bağımsızlığını ilan eden ülkemiz bugün emperyalist güçler, yerli işbirlikçilerimiz ile birlikte ‘bağımsızlık’ sloganı için kaldırdığımız kollarımıza kelepçe takmakta…
Ve “Ya İstiklal, ya ölüm” diyerek elde ettiğimiz bağımsızlığımız elimizden tekrar geri alınmak istenmektedir.”

(Sorgulama bu minval üzerine sürüp gitmekte, onun için bende konuyu daha fazla uzatmadan bu sanığın kim olduğunu sizlerle paylaşayım.)

Sorgucunun yargıladığı sanığın adı; Mahir Çayan’dır..
1946 samsun doğumlu olup, ancak köken olarak Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesinin Gümüş Bucağın’dandır…
(Köyün şimdiki adı Yeniköy’dür)

İşte egemen güçleri ve komprador burjuvaziyi rahatsın eden bu yağız delikanlıyı kendi halkına; “vatan haini, bölücü, büyüklerine karşı gelen bir anarşist ve milli servet düşmanı” olarak tanıtılıp, halkın gözünden düşürüp ve adeta nefret çağrıları yapmışlardır.

Hatta bu kadarıyla da yetinmemişler ve utanmamışlar (halkın Atatürk’le ilgili temiz duygularını kirletmek için) Mahir Çayan’ı Atatürk’e düşman ilan etmişlerdir…

Ki; Atatürk’e düşman ilan ettikleri Mahir Çayan, 1966 yılında İzmir’de bir gericinin Atatürk Büstüne saldırması sonucu Mahir Çayan bu çirkin olayı Ankara’dan duyar-duymaz yola çıkmış ve SBF Fikir Kulübü başta olmak üzere, İstanbul’daki üniversiteli arkadaşlarıyla, İzmirli üniversiteli öğrencilere öncülük yapmış ve (sembolik olarak) saldırıya uğrayan Atatürk Heykelinde nöbet tutmuş ve bu konudaki düşüncelerini de şöyle ifade etmiştir;

“Biz bu çirkin saldırılara araç olan uyutulmuş zavallı kişilere değil; bu anlayışın bilinçli, çıkarcı sözcülerine sesleniyoruz.
Kuvvetini Atatürk devrimlerinden alan bir gençlik örgütü olarak biz, SBF Fikir Kulübü tüm bu yurtsevmez hareketin karşısında sonuna kadar dek direneceğiz ve Ata’nın büstüne kadar uzanmaya cüret eden ellerinizi kıracağız.”

“Ellerini kıracağız” dediler ama kıramadılar!
Çünkü “Ellerinizi kıracağız” dediği egemen güçler, onlardan erken davranıp, onları 30 Mart 1972 tarihinde Kızıldere Köyünde katlettiler…

Neden katledildiler?
İdama mahkum edilen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkında veriler ‘idam kararının’ geri alınmasını istediler…

Ve ‘İdam kararlarının’ geri alınmasının gerçekleşmesi için Ünye Radar Üssünden üç İngiliz teknisyeni Tokat-Kızıldere Köyüne kaçırdılar..
Ve kendilerini sargı altına alan güçlerle ‘Deniz ve arkadaşlarının’ asılmaması için pazarlık yapmaya başladılar..
Ama başarılı olamadılar…
Çünkü o yürekli gençlerin yorgunluk zaafından yararlanıp, önce Mahir’i ve daha sonra da arkadaşlarını bombaladılar…

Ve kurtarmak istediği Deniz, Yusuf ve Hüseyin’den 1 ay 7 gün önce öldü Mahir ve arkadaşları…

Bile bile ölüme gittiler…
Korkusuzca öldüler…
Ve güneşe gömüldüler..

Bugünkü tarihle onlar aramızdan ayrılalı tam 48 yıl oldu…
Bu 48 yıl içerisinde yüzlerce, binlerce Mahir doğdu..
Onları katledenlerin isimleri, esameleri çoktan unutuldu!
Ama o devrimciler, sevenlerinin kalbinde hala yaşıyor..
Ve aradan kaç yıl geçerse geçsin; unutulmuyor…
Unutulmayacak da…

Çünkü onlar düşüncelerini suyun üstüne yazmadılar…
Tarihin tekerleğini ileri çevirmek için gönüllere kazıdılar!
Işıklar içinde uyusunlar..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM