Şaban KARAKAYA
Şaban KARAKAYA
saban@giresungundem.com
ESKİDEN KALAYCILIK MESLEĞİ VARDI EMEKÇİSİ MİS GİBİ NİŞADIR KOKARDI
  • 0
  • 165
  • 03 Ocak 2021 Pazar
  • +
  • -

Merhaba sevgili dostlar,

Merhaba değerli canlar,

Tanıdık-tanımadık, dini-dili, ırkı ve cinsiyeti ne olursa olsun;

Hepinize yürek dolusu sevgi ve saygılarımla tekrar merhabalar…

Sevgili dostlar,

Belki unutmuşsunuzdur diye tekrar anımsatmak istiyorum;

Daha öncede söylediğim gibi, Cumartesi günlerini -geriye dönük- anılara ve yaşanmış olaylara ayırıyorum…

Hele-hele çocukluk ve gençlik yıllarımızın geçtiği Dereli ilçe merkezi Buldozerlerle yıkılınca;

Anılarımızın geçtiği yerleri ‘parmakla gösterecek’ hiçbir fiziki mekan, hiçbir cadde ve sokak kalmadığı için (aklımda kalanları) kayıt altına almak isteğim gibi, sizlerle de paylaşmak istiyorum…

Örneğin bugün, bir zamanlar çok popüler olan ‘kalaycılık’ mesleği üzerine sohbet etmek istiyorum…

Ancak, bu ‘kalaycılık’ öyküsü -nerede olursa olsun- ülkenin her yanında birbirine benzese de, ben çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği ve bizzat tanığı olduğum bir ‘kalaycıdan’ söz etmeye çalışacağım…

Yer;

Aksu vadisi üzeri…

Dereli ilçesi…

Ve aynı zamanda yayla-cenik göç yolu…

Anlatmak istediğim dönemse;

Daha çok 1980 öncesi yıllarını kapsıyor…

Yani,

Halk kahramanı Köroğlu’nun söylediği;

“Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” dediği gibi…

Bizde bunu güncelleyerek;

“Alüminyum ve çelik tencere icat oldu,

Kalaylanacak bakır tencere ve sahanlar kayboldu” sözüne uyarlıyorum…

Halbuki bu -alüminyum ve çelikten imal edilen- mutafa araç gereçleri icat edilmeden önce bu ‘bakır kaplar’ o kadar çok önemli bir yere sahipti ki;

Kuyumcular kadar önemliydiler…

Karambole getirmeden hemen örnekleyelim;…

Eskiden kız istemeye gidildiğinde önceliği şunlar alırdı;

Başlık parasının ne kadar olacağı?

Boynuna takılacak altın ve kollarına ne kadar bilezik takılacağı?

Birde ‘bakır’ olarak; kaç tencere ve sahan alınacak?

Su güğümünün ve bakır sini sofranın büyüklüğü ne kadar olacak?

Bakır Mangal alınacaksa; kız tarafı mı, oğlan tarafı mı alacak? gibi pazarlıklar yapılırdı ‘gelin olacaklar’ için…

İşte onun için diyorum;

Bakır işlemeli mutfak araç-gereçleri satanlarda ‘kuyumcular’ kadar önemli bir yere sahiptiler diye düşünüyorum…

Eh; bakır satıcıları önemli bir yere sahip olunca…

Haliyle ‘bakırcıların’ ardılı olan ‘kalaycılarda’ bir o kadar önemli bir yere sahip oluyorlardı…

Hatta daha da çok önemli bir yere sahipti…

Sahip olmak zorundaydı;

Çünkü ‘kalaylanmayan’ bakır kap, ne işe yarayabilirdi ki…

Ve bu kadar uzun bir genellemeden sonra şimdi dönüyorum bizim Dereli ilçesinin ünlü kalaycı ustasına…

Adı: Şahin AYDIN

Dükkanının bulunduğu yer;

Tarihi kemer köprünün üst-başında…

Ulu caminin 20-30 metre sağ yanında…

Ve üç tane ulu ceviz ağacının tam karşısındaydı…

Yani merkez ilçenin Aşağı Sütlüce Mahallesindeydi..

1965 yılı öncesini ölçü alıp ve ulaşımın Kemer köprünün üzerinden yapıldığı tarih üzerinden tarif edecek olursak; Kalaycı Şahin Aydın’ın dükkanının kapısı;

Otobüslerin, kamyoncuların yolcu indirip-bindirdiği küçük bir durak veya -yolcular için- adresi ezberlenmiş bir istasyondu adeta…

Yani birçok yolcu şoföre veya muavine şöyle tembih ederdi;

“Beni, Kalaycı Şahin’in dükkanının önünden alırsınız”

Veya da; “Beni Kalaycı Şahin’in dükkanının önünde indir” gibi…

Neden böyle bir alışkanlık kazanıldığında şuraya bağlıyorum;

Kimi yaşlı yolcular, arabayla kemer köprünün üzerinden geçmeye korktuğu için, erkenden karşı tarafa geçiyordu…

Kimileri, kalaycı dükkanı tam caminin yanında olduğu ve namaz kıldıktan sonra otobüse veya dolmuşa binmek istiyordu…

Kimileri de, ya önceden bıraktığı ‘bakır kaplarının’ kalaylanıp, kalaylanmadığını bakmak için kalaycı Şahin’in yanına gidip, orada arabayı bekliyordu…

Ya da, yeni aldığı ‘bakır kapları’ kalaylatmak için Kalaycı Şahin’e bıraktıktan sonra arabaya biniyordu…

Dereli ilçesinde iki kalaycı vardı ama…

En çok tanınanı ve yoğun bir şekilde çalışanı Kemer Köprünün başındaki Şahin Aydın’ın Kalaycı dükkanıydı…

Geçmişte ‘kalaycılığı’ bir Rum ustadan öğrenen Kalaycı Şahin Aydın’ın yanında çalışan iki çırağı vardı…

Ve her ikisi de akrabası olup…

Birisinin adı; Sabri AYDIN

Ve diğerinin adıysa; Şerafettin Bektaş’tı…

Bu ‘mis gibi nişadır kokulu’ üç emekçi sabahtan-akşama kadar kap-kacak kalaylarlar, yine de işlerini bitiremezlerdi…

Çünkü bir yanda, filan köydeki vatandaşın -düğüne kadar-yetişmesi gereken ve kalaylanacak çeyizlik kap-kacağı var…

Bir yanda falanca köyün ‘keşkek kazanları’ bayramdan önce kalaylanıp teslim edilmesi gerek…

Bir yanda falanca kişi “şu gün yaylaya gideceğim. O zamana kadar benim kaplarımı kalaylayıp, yetiştirmen gerek Şahin Usta” diyen var.

Var oğlu var…

Yani iş çok…

Zaman yok…

Onun içinde bir hayli forsu vardı ilçede Şahin Aydın ağabeyimizin…

Hem de öylesine büyük bir forsu vardı ki;

Akşam karanlığına kadar körük önünde bakır kapları kalaylayan…

İs-pas içinde iş elbisesi nişadır kokan Kalaycı Şahin Aydın; akşam işi bırakır…

Eve gider temizlenir yıkanır…

Takım elbisesini giyer ve gerekirse kravatını takınır…

Ve ilçenin üst-düzey insanlarının gittiği gazinolara ve içkili lokanta gibi mekanlara gidip demlenerek günün yorgunluğunu atardı…

Ve unutmadan şunu da ilave edeyim…

Eskiden posta ile yollanan mektupların sahiplerine ulaşma şekli, genellikle bir dükkan ve mekan üzerinden “filancanın eliyle’ diye adres verilirdi…

Kalaycı Şahin’in dükkanını duvarında da bir posta kutusu vardı…

Ve uzaktan mektup gönderenler; “Kalaycı Şahin Aydın’ın eliyle” yazılı gelen mektuplar, bu posta kutusunda birikirdi…

Ve özetleyerek sonlandıracak olursak;

Siz bu ‘bakır kapların’ olduğu döneme ve ‘kalaycılık’ konusuna nasıl bakarsınız onu bilemem ama…

Ben ‘bakır kapta’ pişen yemekleri de özlüyorum…

Kalaycı dükkanlarının önünden geçerken kokladığımız o nişadır kokusunu da özlüyorum…

Hoş kalın,

Hoşça kalalım,

Sağlık ve esenlik içinde kalalım…

Eğer o günleri yaşayanlarınız varsa;

Nostalji de olsa, çocuklarımıza ve bilmeyenlere sizde de anlatın…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

  • ÇOK OKUNAN
  • YENİ
  • YORUM