GEÇMİŞİMİZE SAYGI DUYALIM AMA İKİYÜZLÜ’DE OLMAYALIM

GEÇMİŞİMİZE SAYGI DUYALIM AMA İKİYÜZLÜ’DE OLMAYALIM

Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkomutanlığında yapılan -Büyük Taarruz’un- zafere dönüştürülmesinin 96.yılı…
30 Ağustos 1922 yılında Mustafa Kemal’in askeri elbiselerini giyerek; emperyalist işgale karşı verdiği bu mücadelenin bir adı da; “Başkomutanlık Meydan Muharebesiydi”
Ve bu meydan muharebesinde Mustafa Kemal’in ölümüne kavga veren askerleri galip çıktı.
Nasıl anlatıyordu bu kavgayı Kuvvayi Milliye Destanında (vatan haini) Nazım Hikmet;
“Uykuda kestiler üçümüzü,
kurşuna dizdiler ikimizi,
Ahmet oğlu Nasuh arkadaşımın adı,
Reşadiyeli Veli oğlu Mehmet benimkisi.
Birde altıncımız var,
kara kaytan bıyıklı bir şehit,
son mekanı şöyle dursun,
adını da bilen yok…”
Ki; bu dizeler ‘uyak’ olsun diye yazılmış dizeler değildir!
Ve tıpkı şairin dediği gibi, emperyalizme karşı verilen bu cephe savaşında; bu ülkenin bağımsızlığı içinde ölen birçok insanın mezarı olmadığı gibi, hangi kuytuda öldüğü de belli değildir…
Bugün 96 yıl sonranın 30 Ağustosu…
Bugün ülkemizin dört-bir yanında, kimi yürekten ve inançlı bir şekilde, kimileri de -yarım yamalak- günü kurtarmak için “ayıp olmasın” mukabilinden ‘sureti haktan’ görünecektir!
Yani sizlerinde çok iyi bildiği üzere bizler; neyin zaferini kutlayıp, neyin ‘bayramını’ kutlayacak’sak; bir günün içine sıkıştırıp (istek dışı da olsa) kutlarız!
Arkasından o kavgayı ‘zaferle’ taçlandıran liderlere;akla hayale gelmeyecek en galiz küfürlerle kalayı da basarız!
(Burada -sayıları azda olsa- yürekten inananları ve o günlerin acısını, heyecanını hala yüreklerinde taşıyanları o inançsızlardan ayrı tutuyorum)
Bundan 96 yıl öncenin 30 Ağustos tarihinde adı; Başkomutanlık Meydan Muharebesini ‘zaferle’ sonuçlandıran ve emperyalizmi önünde diz çöktüren o büyük lider ne diyordu?
“Askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça sonuçsuz kalır” diyordu öyle değil mi?
Peki taçlandırabildik mi?
Ne gezer…
Zaferden sonra o büyük liderin ‘taçlandırdığı’ kazanımları da suya-sele verdik!
Yani daha açık bir ifadeyle; eşe-dosta ve iş ortaklarımıza pırasa fiyatına peşkeş çektik!
Halbuki bu toprakların üzerinden emperyalist işgal güçlerini temizlemek o kadar kolay olmamıştı…
Zafere giden yol için kan ile imza atılmıştı!
(Yaşanan bir öyküyü bilmiş de olsanız, saygı duymak adına ben bir kez daha anlatmak istiyorum. Buyurun birlikte okuyalım;)
Yer: Çiğiltepe
Tarih: 27 Ağustos 1922
Buranın komutası 57 Alay komutanı Albay Reşat (Çiğiltepe)dedir.
Saat; 10.30
Mustafa Kemal, telefonla Çiğiltepe komutanı Reşat beyi arar;
“Reşat bey, bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız?”
Albay Reşat bey; “Komutanım, yarım saat sonra alacağız”
Mustafa Kemal: “Başarılar diliyorum.”
Saat: 10.45
Mustafa Kemal, (uzaktan tepenin alınmadığını görünce) Albay Reşat beyi tekrar arayarak sorar;
“Düşmanın halen direndiğini görüyorum. Gözümüz o tepede, çok önemli.”
Albay Reşat bey; “Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış, direniyorlar. Ama alacağız komutanım, mutlaka alacağız.”
Saat: 11.00
Mustafa Kemal, tekrar telefon başına geçerek, Çiğiltepeyi arar;
“Reşat beyi istiyorum.”
Karşı taraftan bu kez Albay Reşat’ın sesi değil başka ses gelir;
Asker: “Komutanım Reşat bey, sizlere bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum komutanım; Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yapamamış olduğumdan dolayı yaşayamam komutanım.”
(Mustafa Kemal’ın gözlerinden yaşlar akmaya başlar.)
Burada küçük bir parantez açıyorum (bu anlam yüklü öyküden dolayı benimde nutkum tutuldu ve gözlerim yaşardı. Onun için sözü yine Nazım Hikmetin dizelerine bırakıyorum.)
Nurettin Eşfak baktı saatine;
-Beş otuz…
Ve başladı topçu ateşiyle,
ve fecirle birlikte büyük taarruz…
Sonra.
Sonra, düşmanın müstahkem cepheleri düştü.
Bunlar;
Karahisar güneyinde 50
ve doğusunda 20-30 kilometredeydiler.
Sonra.
Sonra, düşman ordusu kuvayi küllüyesini ihate ettik
Aslıhanlar civarında
30 Ağustosa kadar.
Sonra.
Sonra,30 Ağustosta düşman kuvayı küllüyesi imha ve esir olundu
Esirler arasında General Trikopis:
Alaturka sopa yemiş bir temiz
ve sırmaları kopuk frenk uşağı…
Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nurettin Eşfak’ın ayağı.
Nurettin dedi ki; “Teselyalı Çoban Mihail”
Nurettin dedi ki: “Seni biz değil,
buraya gönderenler öldürdü seni…”

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?