GİDERSEN GİT BE UŞAĞAAM GİDEN AĞAM GELEN PAŞAM

GİDERSEN GİT BE UŞAĞAAM GİDEN AĞAM GELEN PAŞAM

 

Bu yukarıdaki ‘üst başlığın’ altında neyi mi anlatmak istiyorum?

Dereli ilçesini…

“Bize ne canım” Dereli ilçesinden demeye kalkmayın, uzaktan- yakından da olsa, kıyısından-köşesinden de olsa, sizi ilgilendiren yanları çıkacak…

Hatta bu konuyu bir seferinde anlatmayı beceremezsem, konuyu enine-boyuna anlatana kadar devam edeceğim…

Çünkü anlatmam gerektiğinin sorumluluğun omuzlarımda hissediyorum…

Ben anlatmazsam, mutlaka birileri çıkıp anlatmalı diye düşünüyorum…

Ancak asıl konuya geçmeden önce, anlatacağım konunun altının sağlam olması için şu tespitleri yaparak giriş yapmak istiyorum;

Dereli ilçesi 1980’li yılların sonuna doğru ilan edilen ilçeler olmadan önce Giresun ilinin dokuz ilçelerinden birisi olup ve kalkınmada en geri kalan veya kalmaya mahkum edilen ilçelerinden biriydi…

12 Eylül 1980 darbesini ölçü alırsak, darbe sabahı Dereli ilçesinin merkez ve köylerinin toplam nüfusu; 49 bin dolaylarındaydı…

Şimdi mi?

Şimdi 19 bin dolaylarında…

Peki bu iki rakam arasındaki 30 binlik fark ne oldu?

Hepsi öldü mü?

Hepsi buhar olup havaya uçtu?

Hadi ölenler öldü de, ölenlerden sonra hiç mi doğum olayı olmadı?

Olmaz olur mu, olmaz olur mu?

Oldu olmasına da; doğanlar doğar-doğmaz gurbete göç eder oldu!

Niye mi oldu?

Şey!…

Allah-Allah nasıl anlatsam bilmem ki…

Şimdi ben kendi anladığım tarzda anlatsam; “Yahu bu adamda her türlü konuşmasının içine mutlaka sokacak bir malzeme buluyor” gibi suçlamalara maruz kalacağımı adım gibi biliyorum!

Onun için benim ne demek istediğimi anlamak isteyenler; zaten benim ne demek istediğimi sözcükler ağzımdan çıkmadan anlar…

En iyisi ben anlamayanların veya anlasa da ‘anlamamak’ için direnenlerin diliyle anlatayım da, ne şiş yansın nede kebap!

Bilirsiniz bir yerden bir yere göç şekli bana göre iki şekilde olur…

Birisi; kazandığı parayı-pulu koyacak yer bulamadığından ‘göç’ eder…

Bir diğeri; boğazımdan bir lokmayı geçirecek parayı-pulu acaba nerelerde bulabilirim diye yatağı-yorganı omuzlayıp göç edenler!

İşte bende tam burada zorlanıyorum…

Birinci şıkta söylediğim; “parası-pulu çok olduğu için göç ettiler'”desem; “Bu adam bizimle kafa mı buluyor, dalga mı geçiyor” diyecekler…

İkinci alternatif göç biçimi olan; “parasızlıktan ve yoksulluktan göç ettiler” desem, bu kez de; “Gördün mü, ne edip-edip, bir punduna getiriyor ve açlık, yoksulluk ve sefalet edebiyatı yaparak yine gominislik yapıyor” diyecekler!

Ama desinler…

Ne derlerse desinler, ben yinede bildiğim ve inandığım biçimde anlatmak istiyorum anlatmak istediklerimi…

Ve soruya dönüştürerek diyorum ki; “Hani bizleri nereye taşıdı şu meşhur 24 Ocak kararları?”

“Gurbet ellere mi taşıdı, yoksa bizleri topraklarımızın üzerinde istihdam mı ettirdi?”

Anımsar mısınız bilmem; hani KİT (Kamu İktisadi Teşekkülleri) devletin sırtına kambur oluşturmuştu da, bir an önce satılmaları gerektiğini ve hiç vakit geçirmeden ‘özelleştirip-güzelleştirdikten’ sonrada fabrikalar fabrika doğuracak işçiler çoğalacak ve açıkta hiçbir işsiz kalmayacak ve ne kadar işsiz ve güçsüz varsa istihdamı sağlanacaktı unuttunuz mu?

Şimdi “Ne oldu, fabrikaların kapasiteleri büyütülüp işsizlik önlendi ve yerinde istihdam sağlanabildi mi?”

Bu soruların muhatabı bugünün gençleri değil, bu soruların muhatabı; o günlerde efendilerinin nutuklarını avuçları patlayıncaya kadar alkışlayan baba, ana, ağabeyi ve o günün duyarsız kalan okumuş yazmışlaradır bu sorular…

Yok, yok konudan uzaklaştığımı zannetmeyin…

Konuya döneceğim…

Hatta dönmek üzereyim..

Ancak sizde takdir edersiniz ki, topluca yaşadığımız konu bütünselliğini pas geçer, ıskalarsak özeli anlatmakta da bir hayli zorlanırız diye düşünüyorum.

Evet…

Konuya dönüyorum ve diyorum ki; Türkiye’nin her kasabasında ve her köyünde olduğu gibi Dereli ilçesi de ( siz ister 24 Ocak kararlarından sonra deyin isterseniz 12 Eylül fırtınasından sonra deyin) ne derseniz deyin, büyük ve toplu göçler Dereli ilçesinde de olmuştur…

Ve Dereli adeta boşalmıştır…

Boşalmışta ne olmuştur?

Şöyle olmuştur; (fizikteki birleşik kaplar misali) Derelinin yerlileri gurbet ellere göç etmiş, onların yerine gurbet ellerden tanımadığımız insanlar gelmiş ve belli yerlere onlar yerleşmeye başlamıştır…

Daha açık ve daha belirgin bir şekilde ifade edecek olursak; Derelinin merkez ve köylerinde ne kadar fakir-fukara varsa ilçeden göç etmiş, onların yerine parası-pulu çok olan patronlar ve zenginler gelip yerleşmiştir…

Kimler mi?

İsterseniz ‘kimler’ olduğun söylemeden biraz önce “istihdam, özelleştirme ve güzelleştirme” ifadelerini içine alan bir tespitim ve veciz bir ifadeyle soruya dönüştürdüğüm bir soru vardı, şimdi bu konuda yanıldığımı ifade ediyor ve bir anlamda özür diliyorum. Çünkü daha önce hizmet alamayan ve hizmet alma fukarası olan Dereli ilçesine son yıllarda kimsenin tahayyül edemeyeceği şekilde

Hizmet verilmeye başladı…

Dere boyu dizi-dizi dizilmiş HES (Hidroelektrik Santralı) yapıldı ki değme gitsin!

Benim bildiğim en az 15-16 tane var…

Bu sayede başta Dereli ilçemiz olmak üzere ülkemiz büyük ölçüde elektrik enerjisine sahip olduğu gibi birçok işsiz gençlerimizde iş buldu bu sayede!

Eh, elektrik santral ünitelerinin hepsi üretime geçence, öyle sanıyorum ki, birçok işyeri, fabrika ve fabrikacıklar da açılacaktır diye düşünüyorum!

(Bu konuyu daha sonra daha detaylı anlatacağım için bunu atlıyor ve öteki yapılan ve yapılmak istenen hizmetlere geçiyorum)

Dereli ilçesine bir yandan HES projeleri yerleştirilirken, bir yandan da ona paralel olarak ‘Tünelli’ ve uluslararası standartlara sahip otoban yolda yapılıyor.

Yol işi biter-bitmez ‘Eğribel Tüneline’ başlanacak, belki de daha erken…

Biliyorsunuz Dereli Yaylalar diyarı…

Onun için Yaylalarımıza şu an büyük yatırımlar yapılıyor ve otel ve motel sayıları günden güne artırılacak…

Onun için Körfez ülkelerinden gelen bir sürü yatırımcı Derelide sürekli ikamet için mülkler satın almakta ve yatırım yapmak için sıraya girmektedir…

Çok yakında, önümüzdeki günlerde ise (bundan bir sonraki yazımda ayrı bir başlık altında anlatacağım için şimdi adını söylemiyorum) çok yakın bir zamanda ünlü bir şirketimiz yaylalarımızda ve köylerimizde ruhsatı alınmış bir biçimde (yani yasal) ‘Siyanürle Altın’ araması yapacaktır…

Ve ilçemizin daha hızlı kalkınması için katkılar sağlayacaktır!

Üstelik bu ‘önemli konu’ sadece benim sayfamda değil, yetkili makamlar tarafından da halkımıza duyurusu yapılacaktır…

Onun için ben bir sonraki söyleşimizde buluşmak için burada sözlerimi kesiyor ve bundan sonraki söyleşimizde mutlaka yine buluşalım diyorum..

Çünkü gerçekten çok önemli konular üzerinde konuşacağım…

Görüşmek üzere…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?