GİRESUN KENT KÜLTÜRÜ SERGİSİ VE AÇILAN SERGİYE HALKIN İLGİSİ

GİRESUN KENT KÜLTÜRÜ SERGİSİ VE AÇILAN SERGİYE HALKIN İLGİSİ

Sevgili dostlar,
Değerli canlar,

Bundan önceki sohbetimizde de söylediğim gibi; bundan böyle sayfa sohbetlerimiz genellikle sanat ve sanat adamları, yazarlar, çizerler üzerine sohbet yapacağımızı söylemiştim…

Çünkü ilimizde daha çok ‘bahar mevsiminin’ başlamasıyla birlikte sanat ve kültürel hareketleri biraz daha fazla öne çıktığı için bu tür sohbetleri yapmamız gerektiğine inanıyorum…

Tiyatro gösterileri…
Şiir geceleri ve kaybettiğimiz yazar-çizer ve sanat adamları için yapılan ‘anma programları’ üzerine sohbet yapmayı ben daha yararlı buluyorum…
Tıpkı bugün değerli bir ‘eğitimci-yazarımız- üzerine yapacağımız sohbet gibi..

Evet…
Bugün sizlerle üç yıl önce kaybettiğimiz bir eğitimci-yazarımızın ‘anma etkinliği’ üzerinde sohbet etmek istiyorum…

Etkinliğin ismini ‘Giresun Kent Kültürü Sergisi’ ismini vermişler…
İyi ki de böyle düşünmüşler…
Ve ismini böyle vermekle çok da iyi etmişler…
Her neyse…
Fazla zaman geçirmeden şimdi sohbet konumuza geçelim…

Can Akengin Sanat Merkezi Salonunda ‘Giresun Kent Kültürü Sergisi’ adı altında yapılan ‘anma’ etkinliği kimin için yapıldığı ve öznesinin kim? olduğu üzerine sohbet yapmak istiyorum…

Sözünü etmek istediğim kişinin adı; Ö.Erden MENTEŞEOĞLU…
Bir eğitimci…
Bizim meslektaşımız..
Birçoğumuzun meslekte ağabeyi…
Araştırmacı yazar…
Ders-dışı zamanlarında toplumsal konuları araştırıp yazan ve öğrencilerinin olduğu kadar, toplumsal konuları da kendine dert edinen idealist bir öğretmen olduğu kadar, aynı zamanda tarihi konulara çok meraklı ve duyarlı olan bir yazarımızdı…

Örneğin (hafızam beni yanıltmıyorsa) -Topal Osman Ağa- konusunu ve öyküsünü gündeme taşıyan Sacit Karaibrahim’in küçük bir öyküsüyle başlamış ve Erden Menteşeoğlu ile birlikte yola girmiştir…

Ve ondan sonra da başka yazarlar tarafından kaleme alınmış ve filmleri çekilmeye, tiyatro oyunları yazılmaya başlanmıştır…
Yani (Topal) Osman Ağa konusunun ilk çoban ateşini yakıp, fitilini ateşleyen Erden Menteşeoğlu’dur…

Ve sadece Osman Ağa öykülerini ve araştırmalarını yapmamıştır Erden Menteşeoğlu…
Kore Savaşına katılanları ve gazi olanların öyküsünü de araştırıp yazmıştır…
Yaşayan Kıbrıs Gazileriyle de çeşitli sohbetler yapıp, öyküleri kaybolmasın diye kaleme almıştır ve kitap olarak yayınlamıştır…

Bizlerin ‘meslek ağabeyi’ olan Erden Meneteşeoğlu, gerçekten yaşadığı sürenin içini öylesine güzel doldurmuş ve öylesine yararlı çalışmalar yapmıştır ki; gözü hiç arkada kalmamıştır diye düşünenlerdenim…

Erden Meneteşeoğlu, bir yandan sınıfta öğretmenliğini yaparken, ders dışında da hiç boş durmaz, mesai dışı yaptığı araştırmaları ve sohbetleri Yeşilgiresun Gazetesindeki köşesinde yazardı…

Ve mesai dışı zamanlarında kahve köşelerinde pineklemez;
Ya -yazılarını yazdığı- Yeşilgiresun Gazetesine gider ve daha çok gazetenin patronu olan Hasan Öğütçü ile sohbet eder…
Ya da kafadarlarıyla sohbet yapılacak mekanlara giderdi…

Evet…
İşte üç yıl önce kaybettiğimiz bu değerli insan için ‘Can Akengin Sanat Merkezinde’ bir anma etkinliği düzenlendi…
Ve adına da “Giresun Kent Kültürü Sergisi” verildi…
Niye böyle denildi?
Hemen söyleyelim…

Çünkü -geçmişe yönelik- ve geçmişe ait olan tarihi eserleri ve tarihe ışık tutan belgelerin birikimsel çalışmalarının birçoğunu Erden Menteşeoğlu yapmıştı da onun için değerli yazarımızın ve eğitimcimizin ‘anılması’ bu eserlerin kamuoyuna teşhiriyle birlikte yapıldı…
İyi ki de öyle düşünmüşler…

Çünkü, bizim bile bu -ileri yaşta olmamıza rağmen- bilmediğimiz ve görmediğimiz meğer ne güzelde siyah-beyaz değerler varmış.
Tarihi belgeler…
Tarihi kılıçlar ve tüfekler…
Bağımsızlık savaşına katılanların ‘Gazilik’ madalyaları…
O döneme ait el-bombaları ve barut torbaları…
Giresun’un şıma-duvarlı ev yapıları…
İki katlı evlerin önünde mandalina bahçeleri…
Vesaire, vesaire…
O kadar görmediğimiz resim ve belgeler vardı ki açılan sergide..
Onun için “Kent Kültürü Sergisi” diye isim vermeleri güzel olmuş ifadesini kullandım…

Ancak ‘üst başlıkta’da ifade ettiğim gibi -her neden ve niye böyle oluyorsa- katılım sayısını yine yetersiz bulduğumu söylemeliyim.

Halbuki ben ‘katılımın’ daha çok olmasını beklerdim…
Ve ‘Ergin İzci’ liderlerinden meslektaşımız Yaşar Ünal’ın, izcileri ile birlikte her zaman ve her yere koştuğu gibi -en azından- Giresun merkezde bulunan dernek ve sanat birimlerinin de koşa koşa bu ‘açılış töreninde’ bulunmasını beklerdim…

Ama olmuyor işte…
Başka yerlere koştuğumuz kadar, sanat edebiyat adamları için yapılan etkinliklere pek seve-seve koşamıyoruz…
İnşallah bir gün koşarız…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?