“Güvenli Bölge” ile amaç nedir?

“Güvenli Bölge” ile amaç nedir?

Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” açıklaması sonrasında ilginç gelişmeler yaşanıyor. Bu gelişmeler şimdi “güvenli bölge” üzerinde yoğunlaşmış durumdadır.
Nedir “güvenli bölge” ?
Türkiye Suriye’de Fırat’ın doğusuna askeri hareket düzenlemek istiyor. ABD ise “kara gücüm” dediği YPG/PYD güçlerinin korumak istiyor.
Bu nedenle ABD Başkanı Trump, geçen hafta twitter üzerinden şu açıklamayı yaptı. “Kürtlere saldırırlarsa Türkiye’yi ekonomik olarak mahvedeceğiz…”
Bu Türkiye’ye yönelik tehdit sözleri olarak değerlendirildi.
Normal şartlarda, ülkemizi yönetenlerin böyle bir tehdit açıklamasına karşı aynı sertlikte yanıt vermesi beklenir.
Fakat yapılmadı.
Sadece bu tehdit sözlerine karşı “üzüldük” mesajı verildi.
Trump, Türkiye’de tepki çeken o twitter mesajında , “…Suriye’de 20 millik güvenli bölge kuracağız.” Sözleri de dikkat çekicidir.
Bir gün sonra Erdoğan ile Trump arasında bir telefon görüşmesi gerçekleştirildi. Bu görüşmede ‘güvenli bölge’ konusu da konuşuldu.
Yapılan açıklamalarda güvenli bölgeye sıcak bakıldığı görülmektedir. Nitekim Cumhur İttifakı ortağı MHP lideri Bahçeli’de “ güvenli bölgenin kontrolü bizde olmalı” sözleri ile düşüncesini açıkladı.
Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın ‘da “güvenli bölgenin Türkiye’nin kontrolünde olacağını” söyledi.
ABD’den gelen açıklamalarda ise “güvenli bölge iki ülkenin kontrolü altında olacaktır” denilmektedir.
ABD, YPG/PYD güçlerini korumak için güvenli bölgenin kontrolünü asla ülkemize bırakmayacaktır. Çünkü güvenli bölge, ABD’nin bölgemizdeki planlarını uygulayabilmesi için oldukça önemli bir stratejik hamledir.
Türk halkına söylenen ‘güvenli bölge’ ile amaçlananla, ABD’nin ‘güvenli bölge’ ile amaçladığı birbiri ile çelişmektedir.
Neden mi?
Biraz geriye giderek konuyu açalım.
ABD ilke defa “Güvenli Bölge” oluşturmuyor. Daha önce Irak’ın kuzeyinde de “Güvenli Bölge” oluşturdu. 36. Enlemin kuzeyinde uçuş yasağı uyguladı.
Bu sayede o bölgede Barzani liderliğinde özerk yönetim oluşturdu. Hatta özerk bölgenin imarını da Türk Müteahhitlerine yaptırdı! Erbil’deki parlamento binası dahi bizim eserimizdir.
Ne diyor ABD’nin Suriye ve IŞİD koalisyonu temsilcisi J.Jeffrey, “Irak’taki Çekiç Güç uygulamasıyla hedeflerimize ulaştık. Şimdi aynısını Suriye’de başaracağız.”
Amaç bundan daha açık söylenemezdi…
Irak’ta Çekiç Güç ile hedefine ulaşan ABD, şimdi benzer stratejiyi Suriye’nin kuzeyinde uygulamak istiyor.
‘Koridorun adı artık güvenli bölge mi oldu?’ sorusunu sorabiliriz.
Bu sorunun yanıtı ‘evet’ olur. Zaten bu amaçla stratejik hamle olarak “Güvenli Bölge” gündeme getiriliyor.
ABD, bu amaca yönelik ilk hamlesini 1 Mart Tezkeresi sürecinde yaptı.
Şayet iktidar, ABD’nin talebine uygun olarak tezkereyi TBMM’den geçirebilmiş olsaydı ne olacaktı? İskenderun Körfezinden Kuzey Irak’a kadar güney sınırlarımız boyunca ABD askeri yerleşecekti. ABD askerlerinin yerleştiği bu topraklarımız “Güvenli Bölge” görevini görecekti.
TBMM’de, CHP Grubunun ve AKP içinde henüz ‘gömlek değiştirmemiş’ olan vekillerin dik duruşu ile tezkereye ‘hayır’ dedik ve planı bozuldu.
ABD, yine iktidar desteği ile ikinci adımı Suriye sınırındaki mayınlı arazilerin temizlenmesi üzerinden atmak istedi.
ABD’nin ve iktidarın istediği; mayınlı arazileri İsrail temizlesin ve karşılığında bu alanı 49 yıllığına kullanma hakkına sahip olsun idi.
Nitekim AKP iktidarı buna yönelik bir düzenlemeyi TBMM’den geçirdi.
CHP, düzenlemeyi Anayasa Mahkemesine taşıdı ve iptal ettirdi.
Böylece ABD, “Güvenli Bölge” amaçlı ikinci adımını da gerçekleştiremedi…
Bu defa 3. Adım için Suriye’nin kuzeyini düşünmeye başladı. Bu amaçla BOP içinde “Arap Baharı” denilen planın Suriye ayağı devreye sokuldu.
Rusya ve İran’ın Şam yönetiminden yana tavır alması ile 3. adımda bugüne kadar başarılı olamadı.
Türkiye’nin de Rusya-İran çizgisine yakın durması, ABD’nin yeni stratejiler uygulamasına neden oldu.
Ve geldik bugüne…
Trump’ın twitter üzerinden Türkiye’yi tehdit etmesinden bir gün sonra yapılan telefon görüşmesi ile gündeme iki konu geldi.
– Suriye’nin kuzeyinde 20 mil derinliği olacak güvenli bölge kurulması.
– İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin ileri seviyelere yükseltilmesi…
ABD “Güvenli Bölge” uygulamasını, Suriye’nin kuzeyinde yeni bir Barzani modeli inşa etmek için gündeme getirmektedir.
James Jeffrey bunu gayet açık dille söylemektedir.
Çok yönlü ekonomik işbirliği ile de “Güvenli Bölge” imarının Türkiye’ye bırakılması gündemdedir. Nitekim Erdoğan, TOKİ aracılığı ile bunu yapabileceklerini söylemektedir!.. (Kuzey Irak’ta da imar işlerini bize yaptırmışlardı!)
Ayrıca birkaç gün önce; Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) Başkanı Mehmet Ali Yalçındağ, İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin ileri seviyelere yükseltilmesi için ‘Serbest Ticaret Anlaşması’ imzalanmalı dedi.
Bu söz, 1838 yılında Osmanlı Devletinin İngiltere ile imzaladığı ‘Serbest Ticaret Anlaşmasını’ akla getirmektedir.
İhraç edecek ürünümüz olmadığına göre, dün İngiltere’nin pazarı haline getirilmiştik. Şimdi de ABD’nin pazarı haline mi getirileceğiz? Bu Trump’ın “..ekonomik olarak mahvedeceğiz” sözünün gereği için kolumuzu kaptırmak olmaz mı?
Bir anımsatma daha;
Geçmişte Özal, Irak’ta ABD’ye destek verirken “Bir koyup üç alacağız” demişti. Ne aldığımız ortadadır!
Sınırımızda Barzanistan oluşturuldu!.
Şimdi de Erdoğan ABD’nin Suriye’de uygulamak istediği “Güvenli bölgeye” destek veriyor. Belki Özal gibi “Bir koyup üç alacağız” demiyor ama görünen köy kılavuz istemez.
Bir hata bizi PYD/YPG ile ‘komşu’ edebilir.
James Jeffrey, “Irak’taki Çekiç Güç uygulamasıyla hedeflerimize ulaştık. Şimdi aynısını Suriye’de başaracağız” sözü kulağımıza küpe olmalıdır.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?