HAKLISINIZ “YOLLAR YÜRÜMEKLE AŞINMIYOR” BAZI YÜRÜYÜŞLER DE KOLAY UNUTULMUYOR

HAKLISINIZ “YOLLAR YÜRÜMEKLE AŞINMIYOR” BAZI YÜRÜYÜŞLER DE KOLAY UNUTULMUYOR

 

Şu yeryüzünde emek-sermaye çelişkisi çıktığı günden bu yana…

Sömürü, talan, baskı, zulüm ve adaletsizliklerin pirim yaptığı ve gün-ışığına çıktığı günden bu yana (mağdur olan kesimler) bıçak kemiğe dayanınca; sorunlarını dile getirebilmek için birbirinden farklı eylemlerin altına imza atmıştır…

İstek ve taleple göre onlarca ‘eylem’ şekli ve çeşidi vardır…

Kısaca bir-iki tanesini anımsatacak olursak;

Ekonomik sorunları dile getiren eylemler…

Siyasi talepleri dile getiren eylemler…

Sosyal yaşamı yakından ilgilendiren eylemler…

Sosyal bir sınıfın, sosyal bir sınıf üzerinde kurduğu tahakkümü ve baskıyı kaldırmak için sokaklara dökülüp, yapılan eylemler!

Bozuk düzenin ve çürümüş sistemin değişmesi değiştirilip, yerine daha “paylaşımcı” bir “sistemin” gelmesi için yapılan eylemler…

“Demokratik ve parasız eğitim istiyorum” diye yapılar eylemler…

Barış ve Demokrasinin bir an önce yaşama geçirilmesi için yapılan eylemler…

Vesaire, vesaire…

Ancak,gerek dünyada ve gerek ülkemizde unutması asla mümkün olmayan öyle eylemler vardır ki; bu ‘eylemlerin’ yakından tanığı iseniz veya bire-bir yaşamışsanız asla ve asla unutamazsınız…

Örneğin; 15 Şubat 1969 yılında Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS)ün binlerce,on-binlerce öğretmenin katılımıyla gerçekleşen “Büyük Eğitim Yürüyüşü” nün unutulması mümkün olmadığı gibi…

Örneğin;28 Ekim 1968 yılında Deniz Gezmiş’in elinde Türk Bayrağı ve en önde yürüyerek başlattığı “Tam Bağımsızlık Mustafa Yürüyüşünün” unutulmasının asla mümkün olmadığı gibi.

Örneğin; 4 Ocak 1991 yılında ‘Maden Emekçilerin’ Zonguldak’tan binlerce, on-binlerce insanın sel olup; “Artık yeter” sloganlarıyla çoluk-çocuk yollara dökülen Maden Emekçilerinin “Büyük Madenci Yürüyüşü” adını verdikleri yürüyüşü kim ve nasıl unutabilir ki…

Bugünlerde de Ana Muhalefet Partisinin liderinin “Ankara’dan- İstanbul’a başlattığı “Büyük Adalet Yürüyüşü” yapılmaktadır ve bu yürüyüşü her ne kadar siyasi bir partinin lideri başlatmış oysada bu ‘Adalet Arama Eylemi’ yol-boyu gittikçe; siyaset-üstü bir şekil almış ve toplumun her kesiminden katılanlar gün geçtikçe dahada çoğalmıştır…

Tekrar azcık geriye dönerek ve 1968’li yıllarda yapılan eylemlerde o günlerin en üst-düzey yöneticileri ile bugünün siyasi yöneticileri arasında hiçbir faklılık yok…

O günün yöneticileri “yollar yürümekle aşınmaz” diyordu…

Bugünün yöneticileri de; üç-aşağı-beş yukarı aynı teraneyi okuyor!

Şimdi yavaş-yavaş özetleyerek sonlandıracak olursak;

Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Samsun’dan-Ankara’ya başlattığı; “Tam Bağımsızlık ve Mustafa Kemal Yürüyüşün”de istenilen ve talep edilen tek şey neymiş? “Tam Bağımsız” bir ülke istemekmiş.

Peki bundan egemen güçlen neden, niye, niçin rahatsız olurlar?

“Tam Bağımsızlık” kötü .bir şey mi?

Gençlerin slogan düzeyinde kullandıkları “Tam bağımsızlık” sloganına bile tahammül göstermeyenler ve ülkenin bağımsızlığını -bir şekilde- başka ülkelere ipotek edenler; onların önünde başı öne eğik, el-pençe divan durmuyorlar mı?

Onların karşısında ‘gıklarını’ çıkarabiliyorlar mı?

Siz bakmayın o ‘yeleleri elyaftan’ olan ‘Aslanların’ kükremelerine!

Siz bakmayın onların mezarlıktan geçerken türkü söylemelerine!

O kükremelerin, akortsuz türkü söylemelerin boş olduğunu sadece biz değil ‘kükreme yapılan’ karşı taraf bile rol olduğunu biliyor!

Her neyse, tekrar asıl ‘eylem’ mevzumuza göre dönecek olursak;

1969 yılında Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) neden böyle bir “Büyük Eğitim Yürüyüşü” yapmaya gereksinim duymuştu?

Sözü uzatmadan hemen söyleyelim;

Demokratik ve çağdaş eğitimden gün geçtikçe uzaklaşılıyor ve onun yerine ‘gerici’ ve ‘çağ dışı’ eğitimin tohumları yavaş-yavaş toprağa serpilmeye başlamış ve bu ‘yozlaştırılmak’ istenen eğitim sistemine karşı sadece ve sadece Atatürkçü, Devrimci, Çağın hızına yetişmek isteyen TÖS’lü öğretmenler duyarlı olup, onlar karşı çıkıyorlardı…

Eh, böyle düşünen öğretmenleri de; dokuz köyden kovuyorlardı…

Ve bu ‘Devrimci Öğretmenlerin’ bir araya geldiği TÖS’ün örgütlü çatısını yıkmaya çalışıyorlardı…

Onun içinde böyle “Büyük Eğitim Yürüyüşü” adı altında eylem yapmaya karar vermişlerdi…

Bugünlerde ortaya koyulan “Adalet Yürüyüşü” eylemi de eskiden yapılan ‘eylemlerden’ pek farkı yok diye düşünüyorum…

Ancak (geriye dönük olarak) şunu düşünmekten de kendimi bir türlü frenleyemiyorum; (ileri yaşta olanlar çok iyi bilirler)

1970’li yılların başında ‘Karaoğlan’ lakaplı bir lider ortaya çıkmış ve dağı-taşı dolaşarak şu sloganları atıyor ve attırıyordu;

“Ne ezen, ne ezilen- İnsanca ve Hakça bir Düzen”

“Sosyal Adaleti” dile getiren bu slogan -çok istememize rağmen- ne yazık ki pratiğe taşınamadı…

Yine “Toprak İşleyenin- Su Kullananın” sloganın eksininde bütün sosyalist düşünen kesimlerde toplanmasına rağmen, ne yazık ki, bu ‘söylemde’ slogan düzeyinde kalıp, pratiğe taşınamadığı gibi bugün; suyumuzu-selimi ve toprağımızın altını-üstünü hepten bizden olmayanlara peşkeş çekmeye başladılar!…

Halbuki ne yazardı bizim Adliye Binalarımızın içinde; “Adalet Mülkün Temelidir”

Eh, temelde çöküp gittiğine göre!…

Bundan ötesini de ben bilemem…

Bundan ötesini bilse-bilse hukukla iştigal edenler ve hukuku işgal edenler bilir!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?