HARF DEVRİMİ CUMURİYETİN 9 ALTIN YILINI TARİHE GÖMMÜŞTÜR!

HARF DEVRİMİ CUMURİYETİN 9 ALTIN YILINI TARİHE GÖMMÜŞTÜR!

1928’de Cumhuriyetin ilanından 5 yıl sonra yapılan Harf Devrimi, Osmanlıca taraftarları tarafından, ‘Halk cahilleştirildi’ eleştirisine uğrasa da ben, Harf Devrimi’nin Cumhuriyetin kuruluşunun üstünü örttüğüne inananlardanım. Misak-ı Milli sınırları içinde teslimiyeti kabullenmeyerek, oluşturulan küçük milliyetçi toplulukların, düzenli orduya dönüştürülmesi hususundaki çabaların ilk ürünü milliyetçiliktir. Atatürk, Misak-ı Milli sınırları içinde yaşayan ve, ‘Ne mutlu Türk’üm diyen herkes, T.C. ulus devletinin ferdidir’ diyerek milliyetçilik tarifini yeniden yaparak Cumhuriyet Halk Fırkası’ndaki 6 Ok’tan birini milliyetçiliğin temsili olarak parti amblemine koymuştur. Bu ruh, yeni alfabeye geçilmesiyle ümmet kültüründen gelen okur yazar kesim, misyonerler, din adamları tarafından sakıncalı görülerek 9 yıllık Atatürk İlkeleri, mayası, ruhu, devlet erkan’ı, CHP tarafından millete yansıtılmamıştır.

Atatürk’ün, Meclis’in Ankara’da toplanması için yaptığı yazışmalar, İller’de kendine yakın gördüğü kişilerle diyalogları günyüzüne çıkarıldı mı? Türkiye Büyük Millet Meclisi binasının inşaasına, 1915 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti kulüp binası olarak tasarlanmış binadır. Bu binada toplanan 378 milletvekillerinin 288’i yüksek öğrenim görmüş, 94’ü orta öğrenim mezunu kişilerden oluşmaktaydı. Meslek dağılımı şu şekildeydi: 162 serbest meslek, 133 devlet memuru, 54 asker, 32 din adamı, 30 aşiret reisi, 7 teknik eleman, 16 sağlık görevlisi, 2 reji görevlisi. Toplam 378 milletvekilinin 162’si birden fazla dil bilgisine sahipti.

23 Nisan 1920 ile 15 Ekim 1924 tarihleri arasında Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak kullanılan bina çatısı altındaki vekillerin söylemleri gün yüzüne çıkarıldı mı? Giresunlu Osman Ağanın Atatürk’le yaptığı Havza görüşmeleri Osmanlıca’dan çevrildi mi? Cumhuriyet Halk Fırkası’nı Giresun’da kuran kimlerdi? Aldıkları kararlar yeni yazıya çevrilmiş midir? Cumhuriyet bir halk hareketi… Dili Osmanlıca olduğundan, harf devrimiyle Cumhuriyet bize, yeteri kadar doğru kaynaklardan aktarılamamıştır. Öğretmenlerin büyük çoğunluğunun Kars’tan olması size ne çağrıştırıyor? Milliyetçilik ruhu ile kurulan cumhuriyet ulus devlet kalıbına sıkıştırılmış. Rafet Belen’in anılarından Cumhuriyeti öğrendik. Gerçekler bu kadar mı?

Arap alfabesi Kuran alfabesi olduğu için okur yazar olamayan halk, böyle bir ortamda 1919 – 1928 arası yazılı Osmanlıca Cumhuriyet kaynakları Latince yazıya çevrilip gün yüzüne çıkarılmış mıdır? Bu gün ‘CHP, Cumhuriyeti kuran partidir’ diyen arkadaşlar, CHP’nin 1928’e kadar olan yazışmalarını gün yüzüne çıkarmaya cesaret edebildiler mi? Edemedikleri için, milliyetçilikten uzaklaştıkça, bu boşluğu dolduran siyasi partilerin önünü açmışlardır.

Yönünü çağdaş uygarlığa çeviren genç cumhuriyetin amaçladığı yaşama biçimine ulaşılmasının önündeki engellerden ilki yazıdır.

Yeni bir ideoloji üzerine kurulan T.C. Devleti, Harf Devrimi yaparak geçmişi ile arasına mesafe koyarken kuruluşundan itibaren geçen önemli 9 yılını da karanlığa hapsetmiştir.

Şimdi tekrar kendi milli kimliklerine dönmeye çalışanlar Anadolu ve Rumeli’de kurulan 120’nin üzerindeki cemiyetlerin kuruluş ve faaliyetlerinin gün yüzüne çıktığını görseler kendilerinden bir parça bulacaklar. Ne yazık ki bu konular hiç dile getirilmemektedir. Harf devrimi Osmanlı’yı bir gecede milletten kopardı diyorlar ya, diyenler bilsinler ki cumhuriyeti kuranların hikâyeleri de bir gecede tarihin tozlu raflarına itilmiş bize bilmemiz gereken kadarı aktarılmıştır.

Kazım Karabekir, Kurtuluş Savaşımızın her kademesinde görev aldı. Her görevi üstün bir başarıyla yerine getirdi, Atatürk’le her zaman yan yana ve onunla birlikte olmuştu. Kurtuluş Savaşı’nın bitmesinden sonra, 1924 yılında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu ve Başkan seçildi. Bir süre sonra. Atatürk’e İzmir’de suikast düzenleyenler arasına adı karıştırıldı. İstiklal Mahkemesi’nde yargılanan Kazım Karabekir, elbette ki suçsuz bulundu. Ancak, ömrü boyunca, hemen her cephede Türk Milleti için savaşmış, büyük başarılar kazanmış, emrindeki askeri birliklerle hiç tereddüt etmeden Atatürk’ün emrine girmiş, İstanbul Hükümeti kararlarını dinlememiş bir kahramanın adının, böyle bir talihsiz olaya karıştırılması bağışlanmaz bir hata olmuştur.

Giresunlu Topal Osman Ağa’nın vatan haini ilan edilip, Meclis kapısında başı kesik 3 gün baş aşağı asılması…

Topal Osman kim? Atatürk’ün Samsun’a çıktığında Havza’da ilk görüştüğü milis lider…

Ege’de düşmana kök söktüren Çerkez Ethem’in, Meclis’in Kuva-yi Seyyare’ye karşı çıkması nedeniyle, Ethem Bey’in vatana ihanet suçu işlediğine karar verilmesi. Düzenli ordunun 1921 yılında Çerkez Ethem’in kuvvetlerinin üzerine yürümesi. Bunun üzerine Çerkez Ethem’in Yunanlılara sığınması, silah ve cephanelerini TBMM kuvvetlerine bırakması. Kendisinin Yunanistan’da vefat etmesi…

Osmanlı dönemindeki istihbarat teşkilatı ‘Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu olanlar da Kurtuluş Savaşı sonrası vatan haini ve ülke için tehlikeli olduğu iddia edilerek ‘150’liler’ listesi adı altında sürgüne gönderildi.

İstanbul’un işgali halinde Padişah’ın Ankara’ya kaçırılması ve direnişin buradan organize edilmesi düşünülür. Bunun için İstanbul’dan Anadolu’ya adam kaçırma işini organize edecek birimler kurulur ve bunların eğitimi sağlanır. Aynı şekilde İstanbul’dan silah kaçırma ve Anadolu’ya aktarma planları hazırlanır. Ayrıca haberleşmenin sağlanması için İstanbul- Ankara arasında gizli bir telgraf hattı kurulur. Hani bildiğiniz meşhur ‘Kuşçu Telgraf Hattı.’ Şimdi, bize tarih derslerinde okutulan Kurtuluş Savaşı’ndaki İstanbul’dan Anadolu’ya adam ve silah aktarma olaylarını, direniş merkezi olarak Ankara’nın seçilmiş olmasını, o meşhur haberleşme sisteminin ne olduğunu lütfen bir de bu zaviyeden değerlendirin. Fakat ben bu büyük başarının temelini oluşturan Eşref Sencer’in akıbetini özetle anlatmak istiyorum.

1 oğlu, 2 kızı vardı. Oğlu daha sonra tehlikeli kişi olarak belirlendi ve hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Memleketi Söke’de yakalandı. Daha sonra bunlarla ilgili af çıkınca Eşref Sencer ülkeye dönüp köyüne yerleşti. Oğlu da gizlendiği yerden ortaya çıktı.

Eşref Sencer hayatının geri kalanında ülke yöneticilerine küs olarak yaşadı. Kendisini unutturmak istedi. Sessizce vefat etti, köyünde defnedildi. Bu, örneklerden bir kaçı…

Acaba Harf Devrimi tarihi yok etmek için değil, yeniden yazmak için yapılmış olabilir mi? Ey CHP! 1919’dan 1928’e kadar olan ve kayıtları Osmanlıca tutulan, T.C.’nin temellerinin atıldığı o dönem arşivlerini yeni yazıya çevir bakalım!

Eski CHP ile bugünkü CHP; aynı CHP mi?

Yaaa!! Hayat ne garip! Nerden bakarsan öyle görürsün gerçekleri?!

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?