“HAYDİ, DERSİNE ÇALIŞ…”

“HAYDİ, DERSİNE ÇALIŞ…”

Ders çalışmak, ilkokuldan itibaren başlayan bir sorun olarak görülmekte.

Öğrenciye en zor gelen söylemdir.

Çoğunlukla anneler tarafından, ilkokul ve ortaokula devam eden öğrencilere söylenir.

Lise öğrencileri de ‘dersine çalış’ dan nasibini alır ama, onlar ‘tamam’ demenin farklı yollarını iyi bildiklerinden kolayca savuştururlar.

Anneler duyarlı ve çocukları ile birlikte oldukları zaman fazla olduğundan çoğunlukla öndedirler.

Babalar da çocuklarının ders çalışmasını isterler ancak, anneler kadar sıkı değildirler.

‘Dersine çalış kızım ya da oğlum’ öğrenciye zor gelir, anneye ise bıkkınlık verir.

Birçok anne ve baba için çocukları, günün on saatini ders başında geçirseler daha da memnuniyet vericidir.

Öğrencilerin çoğunluğu için ders çalışmak ‘zorunluluk, zorla yapılan iş’ olarak görülmekte, zamanla ‘zoraki’ olmaktadır.

Özellikle ortaokul ve lise öğrencilerinin tepkilerinin farklı olmasını, yaşları da dikkate alınarak doğal karşılamak gerek.

Öğrenci, öğretmen, veli birlikteliği ile dersi ‘zorunluluktan’ çıkarmak, öğrencinin öğrenme, bilme, başarılı olmaya istekli olmasını sağlamak önceliğimiz olmalı.

Asıl yapılması gereken, öğrencinin içinden gelen isteğin sürekli ve canlı tutulmasıdır.

Öğrenme, bilme isteği, öğrenip bilerek başarılı olunacağına inandırılması durumunda hedefe ulaşmak epey kolaylaşacaktır.

Eğitimde asıl sorun, öğrencide bu isteğin yaratılmasına yöneliktir.

Aksi durumda her konu sıkıcı, bıktırıcı bir duruma gelir.

Birçok öğrenci için ders çalışmaya başlamak zor bir iştir.

Odasına çekilen çocuk, elindeki internet bağlantılı telefon ya da diğer ekranların etkisinde kalarak, içinden gelen ‘biraz müzik dinleyip, arkadaşlarla sohbet edeyim, bugün yorucu geçti…’ sesine kulak vermeyi davranış haline getirebilir.

‘Çalışmayı boş ver, daha çok zamanım var…’ diyen içten gelen bu sese, ‘hayallerime ulaşabilmek, geleceğimi sağlayabilmek için çalışmam gerekir’ düşünce ve uygulaması başarıyı yakalamada önemli bir etken olacaktır.

Öğrenci, öğrenme ve öğrendiğini kullanmanın önündeki en büyük engel olan kaygılı olmaktan uzaklaştırılmalıdır.

Aileler neler yapmalı?

Verimli ders çalışma ortamı sağlamalı.

Ders çalışmanın önündeki engeller kaldırılmalı.

İlkokuldan itibaren aşamalı olarak sorumluluk verilmeli, hedef belirlenmeli.

İlkokul, ortaokul öğrencileri için nasıl bir gelecek, hangi mesleği seçmeli düşüncesi erken gibi olsa da, duruma göre yönlendirme yapmada yarar görülmekte.

Lise de son sınıfa gelindiğinde ise hedef belirleme kesinleşmeli.

Başarıya giden yolun sadece ders çalışmadan ibaret olmadığı bilinmeli, çocuğun sosyal, kültürel, sportif etkinliklerde yer alması desteklenmeli.

Çocuğa, ‘bu kadar çalışmayla başarılı olamazsın, komşunun oğlu/kızı …Lisesine girdi veya …Üniversitesini kazandı, bakalım sen ne yapacaksın’ gibi kaygı artırıcı yaklaşımlardan kaçınmalı.

Çocuğun mevcut alabilirliği çok iyi bilinmeli ve sınırları zorlanmamalı.

Onların beceriksiz veya yeteneksiz olduğu düşünülmemeli.

Çocuğun sınırlarını zorlayarak başarılı olunamayacağının bilinmeli.

Öğrenciyi tanımak, hangi alanlarda daha başarılı olabileceğini anlamak ve onu kendi istekleri ağırlıklı olmak koşuluyla yönlendirmek gerekir.

Ailenin bunu tek başına yapabilmesi olası değildir.

Kendi yüksek beklentileri yerine çocuğun istekleri öncelikli olmalıdır.

Onun sınıf içindeki başarısı, sosyal yaşamdaki girişkenliği ve çevresindeki konumuna göre beklentilerinizi yüksek tutabilirsiniz.

Bu konuda öğretmenler ve özellikle PDR öğretmeninden mutlaka yararlanılmalıdır.

Çocuğa sürekli olarak ‘dersine çalış’ demenin yararlı olacağına inanılmamalı.

Önemli olan, bunu onun istemesidir.

Sınavlar, hedeflere ulaşmada en önemli araçtır.

Uygulamak koşuluyla, yapılacak planlama ile başarıya ulaşılması her zaman olasıdır.

Çocuk ile olan ilişkiler iyi ve yumuşak ise ölçülü olarak ‘dersine çalış’ uyarısı ile sorumluluklarını anımsatmak yararlı olacaktır.

Aksi durumda çocuğun yaşamı, kendisi ve çevresini sevmesini engeller ki, asıl sorun bundan sonra başlayacaktır.

Açıklama: Milli Eğitim Müdürlüğüne vermiş olduğumuz 05.11.2015 tarihli dilekçeye aradan 2 ay, 13 gün geçmesine karşın yanıt verilmedi. Bekliyoruz.

Sosyal Medyada Paylaşın:
Önceki Yazı
Sonraki Yazı

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?