HER ŞEYİ DIŞARIDAN SATIN ALIYORUZ PEKİ ALLAH AŞKINA BİZ NE YAPIYORUZ

HER ŞEYİ DIŞARIDAN SATIN ALIYORUZ PEKİ ALLAH AŞKINA BİZ NE YAPIYORUZ

Vallahi bana göre;
“Ekmek elden, su gölden”
“Bağ ile bostan, yan gel yat Osman” misali, yan gelip yatıyoruz.
Daha ne yapacaktık!
Buğdayımızı; Rusya, Meksika ve Litvanya’dan alıyoruz…
Mısır’ı da; komşumuz Rusya ve Romanya’dan alıyoruz…
Çeltik ve Pirincimiz de; Rusya ve Kanada ülkesinden…
Pamuk; Amerika, Brezilya ve Türkmenistan’dan…
kuru fasulye; Kanada, Arjantin ve Kırgızistan’dan…
Nohut; Meksika ve Hindistan’dan…
Mercimek; Kanada’dan…
Soya tohumu; Ukrayna, Paraguay ve Amerika’dan…
Ay çiçeği tohumu; Moldova, Romanya ve Rusya’dan…
Kolza tohumu: Romanla ve Bulgaristan’dan…
Nar; Rusya’dan
Sarımsak; Çin’den
Kuru soğan ve karpuz; İran’dan
Elmalarımız; Şili’den…
Kavun; Kosta Rika’dan..
Çay; Sri Lanka’dan…
Ot-Saman; Ukrayna’dan…
Hıyar-domates gibi zerzevat; İsrail’den…
Vesaire, vesaire…
Velhasıl-kerim, toprak-altı ve toprak-üstü yetişebilen ne kadar beslenmeye dair ürün varsa; biz ekip dikmiyor ve milyarlarca dolar ödeyerek dış ülkelerden satın alıyormuşuz…
Örneğin; son 16 yılda dışarıdan satın aldığımız tarımsal ürünlerin toplam tutarı (dolar olarak) 185 milyar dolarmış…
(benim hesabım kıt, varın Türk lirasına sizler çevirin)
Eğer yukarıda özet olarak sunduğum listedeki ülkelerin yapısına bakacak olursanız; tarım ürünleri satın aldığımız ülkelerin birçoğu kalkınmış ülkeler olduğu gibi, birçoğu da harita da yeri bile belli olmayan eften-püften, adı-sanı duyulmayan kıytırık ülkeler…
Ama ne acıdır ki, bu kıytırık ülkelerden bile tarım ürünleri satın alıp ve milyarlarca dolar ödüyoruz…
Ha, nasıl ödüyorsunuz? diye sakına-sakın sormaya kalkmayın;
Ödeyeceğimiz dolarları da -yüksek faizlerle-dışarıdan borç alarak ödüyoruz…
Veya da ‘veresiye defterine’ yazdırıyoruz!
Daha da olmadı “biz ölürsek, torunlarımız öder” diyoruz…
Ve ondan sonra da Allah’a çok şükür ‘beyle-bacanak’ gibi bacak bacak üstüne atarak bey-paşa gibi yaşıyoruz!
Şimdi bu sohbet konumuz olan ‘tarım ürünleri’ ile uzaktan ve yakından ilgisi olmayanlar ve yaşamında hiç ilgi duymayanların aklına şöyle bir şey gelebilir;
“Peki bizim ülkemizde bu ürünlerin hiçbirisi olmuyor mu?”
Böyle soranlara benim yanıtım şöyle olur; “oluyor da olmuyor!”
Biraz Demirel-vari oldu ama, siz ne demek istediğimiz çoktan anlamışsınızdır!
Yani kısaca özetleyerek sonlandıracak olursak;
Örneğin; bizim en yakın sınır komşularımızda petrol bulunur ama kırmızı çizgileri bu tarafa geçtiniz mi; petrol izine falan rastlandığı bu zamana kadar görülmemiştir…
Bu gidişle görüleceği de yoktur!…
Örneğin; bizim ülkemizle komşu olan ülkelerle aynı coğrafyada ve aynı iklimi paylaşmamıza rağmen ‘doğal gaz’ denilen enerji üretimi yapılır ama; bizim ülkemizin midesinde gaz falan yoktur!
Yani kısaca aklınıza -yaşamımızı yakından ilgilendiren- ne geliyorsa, hiçbirisi bizim ülkemizde doğru-dürüst yetişmediği için bütün gereksinimlerimizi dışarıdan satın alıyoruz!
Daha anlaşılır bir dille ifade edecek olursak; açıkçası biz galiba çok verimsiz ve bereketsiz topraklar üzerinde yaşıyoruz!
Acaba öyle mi?
Yoksa bu konu üzerine zaman ayırıp; üzerinde düşünmeye değer mi?
Buyurun söz sizin…
Hoşça kalın,
Sanat ve edebiyat dünyasından uzak kalmayın…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?