İMAR BARIŞI NE GETİRİYOR?

İMAR BARIŞI NE GETİRİYOR?

2018 Ekim ayı sonuna dek devam eden imar barışı mülkiyet hakkı içermemektedir. İmar barışına başvuran vatandaşa gayrı menkulüne yasal ELEKTİK, SU aboneliği yaptırabilme hakkı vermektedir.
T.C. hükümetin de elektrik, su aboneliği için müracaat eden vatandaştan şahsi tapu kaydı, hisseli arazilerde hissedarlar dan muvafakatname, kira sözleşmesi istenmektedir. Halk feodal arazi sahiplerinin köyüne, mezraya, hazine arazisine, orman arazisi, hissedarı bulunduğu araziye ev yaptırdığında evrak beyan edemediği için abonelik yaptıramamakta, bu nedenle kaçak elektrik, su kullanma yoluna gitmektedir. Bir insanın kaçak elektrikle abdest alması kadar incitici bir durum yoktur. 1926’dan bu yana feodal yapının aşılamaması bu mağduriyeti ortaya çıkarmıştır. Bugün İMAR barışı aşılamayan feodal yapının, getirdiği mağduriyeti önleme kayıt altına alarak kayıp kaçağı önleme çalışmasıdır. Giresun’da dahi 10 dönüm arazinin3/2 si şahsına ait olan diğer hissedarlardan muvafakat almadan arazisinin üzerindeki mandıraya elektrik bağlatamamaktadır. Bu İMAR barışı mülkiyetle ilgili tasarruf getirmemekte insanı yasal elektriğe suya kavuşturma çabasıdır.
Doğu, Güneydoğu’da toprak mülkiyet dağılımıyla ilgili Osmanlı dan devranılan gayri ihtiyati yapıya ilişkin herhangi ciddi bir düzenleme girişiminde bulunulmadı?
Şundan; Kurtuluş savaşının örgütlenmesini ve başarılmasını sağlayan toplumsal ittifakta büyük arazi sahipleri önemli rol oynadı.
Cumhuriyet hükümetleri başlangıçta büyük arazi sahiplerin den yana bir tavır aldı. Bu nedenle 1924 Anayasası kamulaştırmayı zorlaştırıcı hükümlere sahipti.
Keza, 1925’te kabul edilen Kadastro Kanunu da toprak meselesinde özel mülkiyet rejimini pekiştirdi.
Ve, 1926’da Medeni Kanun’un kabul edilmesiyle feodal beyler, el koydukları arazileri tam malik sıfatıyla tapuya kaydettirdi.
Bu durum şöyle bir sonuç ortaya çıkardı; Ailelerin yüzde 5’i toprakların yüzde 65’ine; yüzde 95’i ise toprağın yüzde 35’ine sahipti!
İdealist aydın bürokratların çoğu, köylünün mal sahibi olmasını ve ekonomik yönden desteklenmesini gelişme politikaları açısından yararlı görüyordu.
Sonuçta, Cumhuriyet hükümetlerinin toprak politikası, bu iki karşıt eğilim arasında çatışmalı gelgitlerin etkisi altında biçimlendi.
Büyük toprak sahiplerine tavır alındı. 1925’teki Şeyh Sait Ayaklanmasında başı feodal beylerin çekmesiydi.
1927’de ‘idari, askeri ve içtimai’ nedenlerle 1.500 kadar ‘bey ailesi’ ‘batı’ ya gönderildi. Bu ailelerin terk ettiği araziler, iskan edilecekleri illerde kendilerine yeni arazi verilmesi şartıyla hazineye intikal etti.
Ve, ‘doğu’da 20 bini feodal beylerden kamulaştırılanlar olmak üzere, 110 bin dönüm tarım arazisi fakir köylülere dağıtıldı.
Toprakta mülkiyet dağılımının düzenleme konusu 1929 ekonomik krizinden 5 yıl sonra gündeme geldi. Ancak 2018 yolunda dahi toprak reformu gündeme getirilmemesine rağmen insanların utanç içinde kaçak elektrik, su kullanmamızın önüne geçmek adına bu baypas çözüm üretilmiştir. Türk halkının yüzde 95 ise bir an önce toprak reformunun hayata geçirilmesini istemektedir.
İnsan oğlu iki temel sorunu hala çözemedi, özel mülkiyet sorunu ve demokrasi. Hakikatleri başka kalıplara sokarak tanınmaz hale getirenlerin amacı tarih yazmak değil güne göre çözüm üretmektir. İşin özü, ABD Stratejilerini belirleyen beyaz saray danışmanı Zbigniew şöyle diyor; Bütün ülkelerin insanları, hükümetleri, ekonomileri, ülke insanına, köylüsüne değil, çok uluslu bankaların ve şirketlerin ihtiyaçlarına hizmet eder. Elektrikte kayıp kaçak önlendikçe çok uluslu enerji şirketleri kazanacaktır.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?