İSLAM’DA SİYASET VAR MIDIR?

İSLAM’DA SİYASET VAR MIDIR?

İnsanların dünya ve Âhiret hayatına yön veren kanun ve diğer mevzuat hükümlerini siyasi mekanizmalar tespit ediyor. Siyaset bilimiyle iştigal edenler bu nedenle siyaseti, “insanları yönlendirme ve yönetme san’atı” olarak tarif ederler. Kur’an-ın ve İslam’ın inzal amacı ve gayesi de aynıdır: Yani “dünya ve Âhiret mutluluğunu temin maksadıyla insanları yönlendirmek ve yönetmektir.”
Hâl böyle olunca, Müslümanlar siyasetle ilgilenmeye mecburdur. Zira Müslüman ile siyaset, tabir caizse, et ile kemik veya et ile tırnak gibidir, birbirinden ayrılamaz, soyutlanamaz. Bundan dolayıdır ki, bazı İslam Bilginleri bir kısım insanlar için seçilme ve tüm insanlar için de seçme bazında siyasetle ilgilenmenin FARZ-I KİFAYE olduğunu beyan ederler. Netice itibarıyla, İslam toplumunu bir zümre yönetecek ve diğer zümre de,bu yöneticileri seçecektir. Müslümanlar bununla ilgilenmezse bu iş nasıl olacak ve kimler yapacak?
Siyasi otoritenin İslamileşmesini hazmedemeyen ve menfaatlerine aykırı olduğunu düşünen bazı mahfiller, Müslümanları siyasetin dışında tutmak için uzun seneler yoğun gayret sarf etmişler ve ne acıdır ki, başarılı da olmuşlardır. Bu tuzağa düşen ve siyaseti önemsemeyen, ilgilenmeyen veya din ile bağdaştırmayan Müslümanları, İslam’ı ve Müslümanları önemsemeyen siyasetçiler idare etmiştir. Bu ise, inananlar açısından acziyettir ve züldür.
Meseleye hangi açıdan bakarsanız bakınız; göreceksiniz ki, “bir beldede siyasi otoritenin iradesi İslam’i kriterlere uygun değilse, o beldedeki insanlar isteseler de, İslam’ı Allah’ın istediği ve Peygamberin gösterdiği şekilde yaşayamazlar.” Allah’a, Ahiret’e, Cennet ve Cehennem’e iman eden insanlar olarak, “OLMAZSA OLMAZIMIZ ŞUDUR” ki: Müslümanların yaşadığı ülkenin Müslümanlar tarafından yönetilmesi elbette önemlidir; ama daha da önemli olan: MÜSLÜMANLARI, MÜSLÜMANLARIN YÖNETMESİ, ANCAK MÜSLÜMANCA YÖNETMESİDİR.
İnançlarımıza uygun olmayan kanun ve mevzuat hükümlerinin gayri Müslimlerce uygulanması ile Müslümanların uygulaması arasında ne fark vardır, söyler misiniz? Uyanık ol, akıllı ol, şuurlu ol; hidayet, basiret ve dirayet sahibi ol Müslüman. Aksi halde, dolgu malzemesi olarak seni birileri asırlarca kullandı ve kullanır. Farkında olamadan, dünya ve Âhiretini tar-ü mar edersin, kaybedersin Müslüman. Gayri İslami sistem ve idarecilere destek verdiğin, kan ve can verdiğin sürece, bizatihi sen işlemesen bile, başka insanların işlediği günahı ve isyanı sırtına yükleyip, seni Ahirete öyle yolcu ederler. Anlayacağınız, yandı gülüm keten helva! Musalla taşındaki helalleşmeye de asla güvenme, o bir formalitenin ifasıdır, o kadar. İslam bu kadar basit, kul hakkı bu kadar ucuz, cennet bu kadar bedava olabilir mi?
Tüm bunlara rağmen, birileri çıkar da, hâlâ: “İslam’da siyaset yoktur, dini siyasete karıştırmayın. Din ayrı, siyaset ayrı” derse veya bu anlama gelecek ifadelerde bulunursa, biliniz ki “cehaletinden veya gafletinden değilse, mutlaka ihanetindendir.” Bu nedenle, böyle insanlara ve söylediklerine asla itibar etmeyiniz, değer vermeyiniz, ciddiye almayınız. Mümkünse dinlemeyiniz, hatasını anlasın. Biliniz ki, alemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimiz ve raşit halifeleri devlet başkanlığı yapmışlar, siyasetle iştigal etmişlerdir. Siyasetin meşruiyetinin bundan daha kuvvetli delili olabilir mi? İnzal sebebi insanlığın dünya ve ahiret mutluluğunu temin etmek olan dinde nasıl siyaset olmaz?
Siyasetle iştigal eden kişilere kardeşlik hukuku gereği ve önemine binaen hatırlatmak gerekir ki, hiç kimse şahsi menfaatlerini kutsal sayarak, insanları yanlış yönlendirmeye tevessül etmesin, yazıktır, günahtır. Bunun vebalini taşımaya her insanın gücü de yetmez. İbadetlerin hikmet ve sebeplerini iyi tahlil ve analiz edenler anlayacaklardır ki: Müslümanın ibadetleri siyaset, siyaseti de bir nevi ibadettir. Siyasete karışmayan din, asla Hak Din olamaz. Bilinmelidir ki, Allah insanların hayatının her safhasına, her saniyesine müdahale eder hükümler koyar. Çünkü İslam hayat dinidir, aksiyon dinidir.
Siyasi tercihini tespit ederken, inanan insanlar hem dünyayı, hem ahireti düşünmeye mecburdur. Sırf dünyevi mülahazalarla siyasi tercihini belirleyen insanlar, ahireti peşinen kaybetmiş sayılırlar.
Bizim insanlarımız kitap, dergi, gazete ve sair yazılı matbuatı okumayı fazla sevmezler. Televizyon izlemeye başladıklarında ise ekseriyetle ya paparazzileri, pembe dizileri, ya evlendirme proğramlarını, veya gerçek hayatta hiç kimseye fayda sağlamayan, abuk-sabuk, aslı-esası olmayan yapımları izlerler. Kabul etsek de etmesek de, bizler dizileri hayatın bir gerçeği, haberleri ve yararlı olan şeyleri de diziler gibi algılıyoruz.
Bunlara bağlı olarak, insanlarımızın bazıları zevk-ü sefasından, bazıları çile ve cefasından, bir kısmı da geçim sıkıntısından dolayı siyasi olayları ve gündemi takip etme fırsatı bulamıyorlar veya böyle bir ihtiyaç hissetmiyorlar. Bu hengamede kimileri iktidarlardan elde ettiği yakacak, giyecek, yiyecek, içecek ve sair yardımların; bazıları makam-mevki, şan-şöhret, kavuştuğu hatırı sayılır servetin; bir kısmı da aldığı kredi, ihale ve bunlara benzer menfaat ve çıkarların hatırı için siyasi tercihini yapıyor. Bu hal aslında fertler ve toplumlar için sonun başlangıcıdır, telafisi mümkün olmayan yaralar oluşturur. Bu tehlikeyi sezmek için genel kültürün kuvvetli, dini alt yapının sağlam olması, ülkede ve dünyada yaşanan olayların takip edilmesi ve daha da mühimi tarihin iyi bilinmesi gerekir. Ama nerede? Ara ki bulasın!
Müslümanlar için siyasetin vazgeçilemez oluşu, kişisel çıkarlar ve menfaatler için siyasi tercihin belirlenmesinin sakıncaları ile ilgi yüzlerce Ayet-i Celile ve bir o kadar da Hadis-i Şerif zikretmek elbet mümkündür. Ancak sözü fazla uzatmamak adına, anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul-zurna az kabilinden Peygamberimiz, Önderimiz, Örneğimiz ve Efendimiz (sav) in ilginç ve tehdit vari ve bir o kadar da önemli bir Hadis-i Şerif-i ile yazımıza nokta koyalım. Allah Rasülü (s.a.v.) buyuruyorlar ki: “ Üç sınıf insan vardır ki, Kıyamet Günü Allah onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz, onları temize çıkarmaz ve onlar için elem verici bir azap vardır. 1)…., 2)….., 3) sadece dünya menfaati için devlet başkanına biat eden, istedikleri verilirse biatını devam ettiren, istedikleri verilmediğinde biatından vazgeçen insanlar.” Fazla söze gerek var mıdır, ne dersiniz insanlar?
Selam ve dua ile…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?