İSLAMDA TEKNOLOJİ

İSLAMDA TEKNOLOJİ

Teknoloji Müslümanlar tarafından bulunan ve bilinçli olarak kullanılmasıyla ortaya çıkan, parlak bir medeniyete sahiptir. “İlmin ilk şartı şüphedir”, diyen bu ışıklı medeniyetin mimarları, bugün bile düşündürücü ve hayranlık uyandırıcı bilimin anahtarlarını keşfetmişlerdir. Tekniğin ve bilimin bu kadar geliştiği çağımızda, sıfırın keşfi, kağıdın icadı, astronominin bugünkü postulatları olan dünya ve gök cisimleriyle ilgili temel prensipler vs., oldukça önemli buluşlardır. Bugünün bilim ve teknolojisi, kendisini İslam medeniyetinin ektiği tohumlara borçludur. İslam Dünyasındaki gelişmeler 600′lü yıllarda doğup kısa sürede gelişen İslamiyet, Büyük İskender döneminde olduğu gibi bilim bir kere daha yeşerir. KURAN da tabiatın incelenmesine yönelik olarak bulunan 750 ayetten ve Peygamber’in yol göstermesi ile yaratıcının sırlarını arayan Müslüman’lar, deneye ve gözleme dayalı bilimin temelini atarlar.

Bu dönemde EMMEVİ Halifelerinden Muaviye bir milyon civarında kitabı barındıran” DARÜL HİKMEYİ” (İlim Kültür Yuvası) kuruyor. Yine Halife el- Hekim 400.000 ciltlik bir kütüphane kurarak bilim adamlarını KURTUBA da toplar. 8.yüzyılın sonlarına doğru Halife Harun-el-RAŞİT, Aristoteles’in tüm kitaplarını, Galen ve Hipokrat gibi büyük bilim adamlarının birçok eserini Arapçaya çevirtir. Halife el MEMUN, Bizans’a ve Hindistan’a elçiler göndererek çevirmeye değer kitap aratır ve Bizanslıları yendiği savaşta, savaş tazminatı olarak sadece Eski Yunan Yazmalarını ister. Böylece İslam dünyası, kendilerinden önce yapılan tüm bilimsel çalışmaları toparlayarak kaybolmasını önler ve daha sonra bu çalışmalar Arapçadan Batı dillerine çevrilir. Endülüs Devleti’nin kurulması ile Musevi, Hristiyan ve İslam kültür geleneklerinin buluşması İspanya’yı bilim ve kültür merkezi haline getirir.

İslam dünyasında yetişen bilim adamlarından Cabir Bin HAYYAN, ‘Kimyasal maddeleri, uçucu maddeler, uçucu olmayan maddeler, yanmayan maddeler ve madenler’ olarak dört grupta toplar ve modern kimyanın kurucusu olarak bilinen LAVOİSİER öncülük eder. El-KİNDİ, Einstein’dan 1100 yıl önce 800 yılında izafiyet teorisi ile uğraşır. El-Kindi, ‘Zaman cismin var olma süresidir, zamanla bilinebilen ve ölçülebilen hız ve yavaşlıkta hareket MODALİTE (Tıp dilinde kullanılan LATİNCE kelimedir) dir. Zaman, Mekan ve hareket birbirinden bağımsız değildir, göğe doğru çıkan bir insan ağacı küçük görür, inen insan ise büyük görür der.

Ebubekir er-Razi, cerrahide dikiş malzemesi olarak ilk kez hayvan bağırsağını kullanır, tıp biliminde deney ve gözlemin çok önemli olduğundan bahseder ve başhekimi olduğu hastanede görev alacak olan doktorların uzmanlaşmaları gerektiğini söyler. EBÜL-Vefa Trigonometriye Sekant ve KOSEKANT kavramlarını kazandırır. Gözün görülebilir cisimler doğrultusunda ışınlar yaydığını söyleyen Öklid ve BATLEMUSA karşı, ‘Görülecek cismin şekli, ışık vasıtasıyla gözden girer ve orada mercekler vasıtası ile nakledilir’ diyerek, yaptığı sayısız denemelerle ‘göze gelen uyarıların görme sinirleri ile beyne intikal ettirildiğini’ söyleyen İBNÜ-l-HEYSEM, optik biliminin öncüsüdür.

Çeşitli maddelerin birbirinden ayırt edilme yollarından birinin, maddelerin özgül ağırlıkları olduğunu söyleyerek sıcak su ile soğuk su arasındaki özgül ağırlık farkını tespit eden el-BEYRUNİ, 973 yılında ‘Bilimsel çalışmaların, deneylerle ispat edilmesi gerektiğini ve belgelere dayanmasının zorunlu olduğunu’ söyler.

İBNUN-Nefis 1200′lü yıllarda küçük kan dolaşımını keşfeder . Bursalı Kadızade Rumi 1100′lü yıllarda, ‘Siyasi otoritenin, ilim müesseselerine karışmaması gerektiğini’ söyleyerek zamanın Hükümdar’ı Uluğ Bey’e karşı tavır alır ve istediğini yaptırır.

[11]. Şerafettin Sabuncuoğlu 1300′lü yıllarda hayvanlar üzerinde çeşitli deneyler yaparak deneysel fizyolojinin öncülüğünü yapar. Sabuncuoğlu, yılan zehrine karşı antidot olarak kullanmak istediği bir tiryakı önce horozlarda, sonra da kendi üzerinde dener.

GIYASEDDİN CEMŞİT, Kadızade Rumi ve Ali Kuşçu tarafından ortak hazırlanan ve 1018 kuyruklu yıldızın konumunu içeren ‘ZİC-i GURGANİ’ isimli yapıt, kronoloji sistemleri, pratik astronomi ve çeşitli kuramsal matematik konularını içerir. Ali Kuşçu, Fatih’in davetini kabul ederek İstanbul’a gelir ve Ayasofya Medresesi Müderrisliğine (Profesörlüge) getirilir. 15.yüzyılda MURSİLEYİ İbrahim Akdeniz Haritasını, 16.yüzyılda ise Piri Reis I.ve II. Dünya haritasını çizerek deniz kılavuzu mahiyetindeki ‘Kitap-ı Bahriye’ adlı coğrafya eserini yazar.

İslam dünyasının bilimle uğraştığı parlak dönemlerinde, Avrupa’nın Hristiyan dünyası büyü, simya ve astroloji ile uğraşıyordu. Halkın kültür düzeyi çok düşük olduğu için bilimle kimse ilgilenmiyordu. Kilise ile daima ters düşen Kutsal Roma İmparatoru FREDERİK II (1194-1250), Arapçadan bazı bilimsel eserleri Latinceye çevirtir. Fakat bu çevirinin amacının bilim için mi, yoksa kiliseyi kızdırmak için mi olduğu tartışmalıdır. On üçüncü yüzyılda Avrupa’da Kilisenin öncülüğünde üniversiteler kurulurken iki de manastır düzeni ortaya çıkar. Bilime katkılarıyla bilinen FRANSİSKEN manastırı ve felsefeye katkıları ile bilinen DOMİNİKEN manastırı bilime katkı sağlamak için kurulmuştur.

Sonuç olarak, Batı medeniyeti ve bugünkü modern bilim ve teknoloji; temellerini, gelişimini, İslam bilim ve medeniyetine borçludur. Ancak, kendi tarihinden dininden habersiz genç nesiller, maalesef içerden yapılan yanıltıcı-yönlendirici propagandalarla boşluğa yuvarlanmış; Batı’nın cazibesine kapılarak adeta kaybolmuştur. Kendi mirasına sahip çıkarak geliştiremeyen; onu yeni nesillere aktaramayan İslam referanslı topluluklar, bu hatalarının bedellerini, ağır bir şekilde ödemiş ve ödemeye devam edeceklerdir. İslamiyet bilim ve teknolojide öncü rol üslenmiştir fakat ne zaman, Ülkeyi yöneten idareciler zevk ve sefaya düşkün hale geldiler, işte o zaman artık teknoloji üreten değil alan konumuna düştüler. Parçalanıp Krallıklar kurdular ve böylece gelişen Ülkelerin sömürgesi oldular. 57 adet İslam İşbirliğine Üye Ülke bulunmaktadır. Bu kadar İslam Ülkesi var bir tane teknoloji üretip, diğer Ülkelerle rekabet eden İslam Ülkesi yoktur. Bu bizler için acı ama gerçek Dünyada söz sahibi olmak için AR GE (Araştırma ve geliştirme) ye önem verip Tarihin tozlanmış sayfalarını açmak gerekiyor.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?