İSTİFA MI EDER YOKSA İSTİFADE Mİ EDER

İSTİFA MI EDER YOKSA İSTİFADE Mİ EDER

TBMM Başkanı Binali Yıldırım istifa eder mi? Yoksa bulunduğu makamın gücünden seçim kampanyasında istifade mi eder?
Şimdilik anayasamızın 94. Maddesine göre istifa etmesi gerekirken istifadeyi tercih etmiş görünüyor.
Oysa anayasa istifa etmesini söylüyor!
94. maddenin son fıkrası gayet açık. Diyor ki maddenin son fıkrasında; “Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları, siyasi partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine, görevlerinin gereği olan haller dışında, meclis tartışmalarına katılamazlar…”
Ama TBMM Başkanı Binali Yıldırım katılabilir!
29 Aralık günü Sinan Erdem Spor Salonunda yapılan aday tanıtım toplantısına katılabilir. 30 Aralık günüde İstanbul İl Teşkilatının toplantısına da katılabilir…
İstifa etmeden İstanbul’da partisinin adayı olarak seçim çalışmalarını da yürütebilir… 94. Madde her ne kadar ‘katılamaz’ dese de kim dinler anayasayı… Kim dinler yasayı…
Nasıl olsa lideri “istifa etmesine gerek yok” demiş.
Nerede kaldı etmiş oldukları ‘anayasaya bağlılık’ yemini…
Hukuksuzluk konusunda tek örnek bu da değil. Başka örneklerde var. YSK’nın AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan için aldığı “seçim yasakları kapsamı dışında” kararı da hukuksuzluktur.
İktidarın, görev süresi sona eren YSK üyelerinin görev süresini bir yıl uzatması da 7062 sayılı kanuna göre hukuksuzluktur.
Bakalım bu hukuksuzluklara karşı hukuk kurumlarına yapılan itirazlar nasıl sonuç verecek?
Hukuk devletlerinde hukuk kurallarına uymayanlara yaptırım (müeyyide) uygulanır.
Geçmişte böyle olmuştu.
Söyledikleri “ileri demokrasi” yönetiminde ve “Yeni Türkiye’de” bakalım hukuk mu üstün yoksa keyfiyet mi göreceğiz.
Şimdilik keyfiyet üstün olacak gibi görülüyor!
***
Geçmişte yaşanan iki örnek olay da bu konuda şimdikilerin kulağına küpe olmalıdır. Bu olaylardan tekini İstanbul Barosu Başkanı Durakoğlu kamuoyuna anımsattı.
1963 Yerel Seçimlerinde İstanbul’da AP adına Nuri Eroğan aday olur. CHP adayı ise Haşim İşcan’dır. Seçimleri Adalet Partisi adayı Eroğan kazanır.
Fakat koltuğa oturamaz.
Çünkü Eroğan yasayı umursamamış ve memuriyetten zamanında istifa etmemiştir.
Bu hatası kazandığı seçimi kaybetmesine neden olur. İtiraz üzerine koltuğa CHP adayı Haşim İşcan oturur.
TBMM Başkanı Binali Yıldırım’da zamanında istifa etmemiştir.
Anayasanın 94. Maddesinin son fıkrasına aykırı olarak İBB adayı olmuş ve partisi adına seçim çalışmalarına katılmaktadır. Bu hukuka da siyasi etiğe de aykırı bir durumdur.
3 Mart 2019 tarihinde, YSK resmi olarak kesin aday listelerini açıkladığı zaman da istifa etmez ise, TBMM Başkanlığı gücünden istifade etmek isterse, istifa tartışmaları sürecektir.
1963 yılında YSK hukuka uygun davranmıştı, şayet Binali Yıldırım TBMM Başkanlığından istifa etmez ise günümüzde de YSK hukuka uygun davranabilecek mi?
Göreceğiz!
***
İkinci bir örnek de 1968 yerel seçimlerinde Giresun’da yaşanır. Seçimlere CHP adına ‘Ali Paşa’ lakabı ile tanınan Ali Rıza Erkan katılır. Rakibi ise Adalet Partisi adayı Dr. Ali Naci Duyduk’tur.
CHP adayı Ali Rıza Erkan 1963 seçimlerini kazanmıştır ve 1968 seçimlerinde CHP tarafından yeniden aday gösterilmiştir.
Seçimler yapılır. CHP adayı Ali Rıza Erkan seçimi kazanır.
Fakat koltuğa Adalet Partisi adayı Dr. Ali Naci Duyduk oturmuştur. Neden mi?
Adalet Partisi’nin itirazı üzerine YSK bu kararı alır.
İtiraz gerekçesi nedir?
CHP adayı Ali Rıza Erkan’ın bir okulda ücret karşılığı derslere giriyor olmasıdır.
Oysa Ali Paşa ücretli olarak derse girmiş olmasına rağmen herhangi bir ücret almamaktadır. Adına tahakkuk eden ücret eline dahi geçmeden ildeki hayır kuruluşlarına aktarılmasını istemiştir.
Tahakkuk çizelgesine imza dahi atmamaktadır.
Okulun müdür yardımcısı imzalayarak ders ücretini hayır kurumlarına bağışlamaktadır.
Adalet Partisinin itirazı üzerine seçim kurulunca yapılan incelemede; tahakkuk çizelgesinde adı ve karşısında imzası tespit edilir.
İmza şahsına ait olmamasına rağmen müdür yardımcısına “resmi evrakta sahtecilik” suçu yüklenmemesi için, Ali Paşa imzanın kendisine ait olduğunu söyler.
Böylece seçim yasakları kapsamına giren suç sabitleşmiş olur ve kazandığı seçim elinden alınarak AP adayı Dr. Ali Naci Duyduk koltuğa oturur.
1973 yılında ise Ali Rıza Erkan yeniden başkan seçilir.
***
1963 İstanbul ve 1968 Giresun’da yaşanan bu iki olay, o yıllarda hukuk devletinin nasıl hukuka uygun işlediğine işarettir.
Bakalım “ileri demokrasi” döneminde de hukukun üstünlüğü geçerli olacak mı?
Yoksa anayasanın 94. Maddesini dikkate almadan “istifa etmesine gerek yok” anlayışı mı etkili olacaktır?
Onu da göreceğiz!..

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?