KARISININ İLAÇLARINI ALMAYA GİDİYOR POLİSİN BİBER GAZIYLA ŞEHİT OLUYOR

KARISININ İLAÇLARINI ALMAYA GİDİYOR POLİSİN BİBER GAZIYLA ŞEHİT OLUYOR

Evet, evet…
Aynen ‘üst başlıkta’ dediğim gibi oluyor…

Gerçi sizlerle paylaşmak istediğim konuyu herkes duymuştur ya!
Eh (cümle alem duyduğuna göre) bizimde anlatmamız da ve sizlerle paylaşmamızda bir sıkınca yoktur diye düşünüyorum!..

Ve konu başlığımızın ayrıntılarına girersek öykü şöyle gelişiyor;
Eşinin kronik sağlık sorunları olan, 82 yaşındaki Yusuf Topal, kışın eşiyle birlikte İstanbul’da yaşamakta…
Yaz ve fındık toplama mevsiminde ise Giresun’a gelmektedir.

82 yaşındaki Yusuf dayının karısı Fatma teyze, kronik hastalığı olup “evde bakım hizmeti yapılmasına dair” sağlık kurulu raporu da vardır….
Fatma teyze yaşlı olduğu gibi aynı zamanda -yatağa bağlı- olan ‘yatalak’ bir hastadır…
Onun içinde ‘sağlık hizmetlerini’ genellikle evinde almaktadır…

Fatma teyzenin ilaçları bitmiştir…
Yusuf dayı eşinin ‘sağlık kurulu raporunu’ ve kurulun verdiği ilaç reçetesini de yanına alarak; Gemiler Çekeği Mahallesine bağlı; “15 Temmuz Şehitler Aile Sağlığı Merkezine” karısının ilaçlarını yazdırmak için gider…

Ve elindeki ‘sağlık raporunu ve reçeteyi’ göstererek; reçetedeki ilaçları doktora yazdırmak ister…
Doktor ise “hastayı görmeden ilaç yazamam, hastayı buraya getirmeniz gerek” der…
82 yaşındaki Yusuf Topal dayı ise;”Karısının yatağa bağlı olup, gelemeyecek” durumda olduğunu söylese de, ilgili doktor, sanki “inadım-inat” dercesine hastanın gelmesini ister…
Ve karşılıkla itirazlar ve bazı sözlü sert tartışmalar başlar…
(bu arada doktor “beyaz kod” denilen çağrı işaretiyle polislere çağrı yapar)

Ve çok zaman geçmeden iki polis görevlisi 82 yaşındaki Yusuf Topal dayıyı -karga tulumba- yaparak, Yusuf dayıyı çekiştirmeye çalışırlar…
80 yaşını çoktan geçmiş Yusuf dayı her ne kadar;” Yahu durun ne yapıyorsunuz?”
“Beni karga-tulumba edip nereye götürüyorsunuz?” diye ayak direse de, Yusuf dayı sözünü dinletemez…
82 Yaşında olduğunu bilse de; (uğradığı bu haksızlık ve kaba kuvvetini karşısında) birdenbire kendisini yirmili yaşlarda hissedip daha da çok direnmeye başlar!…

Direnmeye başlar-başlamasına da; karşısındaki iki genç polise ne kadar direnme gücü varsa, o kadar direnebilir Yusuf dayı…
Fakat polisler, olayı hızlandırıp, bir an önce bitirebilmek için “ters kelepçe” taktıkları gibi, hızlarını alamazlar ve;(ister usulden deyin isterseniz biber gazını gündelik olaylardan sayın)
82 yaşındaki Yusuf Topal dayıya ters kelepçe taktıkları yetmemiş gibi; birde biber gazı sıkarlar…

Ve 82’lik Yusuf dayı “ters kelepçe” takma işine direnir ve dayanır!
Tekme-tokat salvolarına dayanır!…
Sözlü saldırılara ve azarlamalara dayanır!…
Ama ‘biber gazına’ daha fazla dayanamayarak olduğu yere düşer ve bayılır…
Veeeeee!…
Her ne kadar derdest-edilip, Devlet Hastanesinde kaldırılsa da;
82 yaşındaki Yusuf dayı, kaldırıldığı hastanede can verir…

Şimdi bilmem ki; bu işin neresinden tutup, neresinden düşünmeli!
Benim bildiğim (eğer yanlış bilmiyorsam) 65 yaşını aşmış bütün yaşlılara yaşamın her alanında öncelik tanınıp, saygı gösteriliyor.
Veya (yapmacık da olsa) öyle olması isteniyor!…

Şimdiiiiii!..
Yusuf Topal dayı, 65 değil tam 82 yaşında…
65 yaşını ise çoktaaaaan gelip-geçmiş!…
İlaçlarını yazdırmak istediği doktor ise mutlaka torunu yaşındadır.
Keza kendisine ‘ters kelepçe takan, biber gazı sıkan’ polislerde öyledir diye düşünüyorum…

Eeeee!…
Şimdi bu durumda düşünmek gerekmez mi; “bu nasıl bir iştir?”
Bırakın hiçbir insana yapılmayacağını, gücü-dermanı kalmamış, yaşlı bir ihtiyara bu davranışları laik görmek neyin-nesi oluyor?
Doktor neden bu yaşlı ihtiyarı dışarı atmak için polis çağırıyor?
Hava mı atıyor, unvan mı pazarlıyor?

Ya, bu yaşlı ihtiyarı yerlerde süründüren polisler?
Neyi kanıtlamaya çalışıyorlar?
Nasıl bir duyguyla ‘güç gösterisi’ pazarlamaya çalışıyorlar?
Üzerinde düşünmeye değmez mi?

Ha, ister kabul edin, ister kabul etmeyin; üst başlıkta kullandığım “şehit” ibaresini bile-bile kullandım…
Çünkü Yusuf TOPAL dayının önünde can verdiği kurumun adı;
“15 Temmuz Şehitler Aile Sağlığı Merkezi”
Eh, kurumun adı “şehitler” ismini taşıyorsa;
Bazıları da şöyle düşünmüş olamaz mı;
“Cenabı Allah Yusuf Dayıya ölümünü ‘şehitlerin’ ismini taşıdığı kurumun kapısında bir vesileyle aldı. O halde Yusuf dayıda şehit sayılmalı veya öyledir” diye düşünenler olamaz mı?
Bal gibi de olabilir…

Son söz;
Üzerinde düşünülmeli!…

 

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?